Oyun İncelemeleri

Pac-Man and the Ghostly Adventures (PS3)

Çocukken oynadığım oyunları düşünüyorum, MediEvil, Castlevania, Megaman, F-Zero ve bilimum SNES oyunları derken, liste böyle akıp gidiyor. Bu saydığım oyunların hepsinin gerçekten kendi içinde anlatmaya çalıştıkları çok güzel hikayeler var. Tamam MediEvil biraz daha eğlence odaklı olabilir ama sonuçta arkasında bir fikir vardı. Mesela Megaman X’i ele alalım. Megaman X’in ana fikri, düşmanların ne kadar güçlü olursa olsun ayakta durmak üzerine, F-Zero, bir yarış oyunu olmasına rağmen (sanırım tek sevdiğim yarış oyunu), fütüristik teması ve pilotlarının hikayeleriyle gönlümde taht kurmuştu. Castlevania’dan bahsetmek bile istemiyorum zaten Dracula mitinin muhteşem bir yeniden işlenişidir.

Earthbound diye bir efsane vardır mesela, ben ömrümde böyle derin hikayeye sahip bir oyun oynamamıştım, anlayabilmek için İngilizce konusunda biraz daha gelişip öyle yeniden oynamıştım emülatör üzerinden ve aşık olmuştum.

Şimdi ise çocuklara yönelik oyunlara baktığım zaman, gerçekten umudumu kaybetmiş bulunuyorum. En ufak bir zeka parıltısı yok, o kadar kolay bölüm tasarımları var ki, oyun oynadığını hissetmiyorsun, bir çocuk olsaydım, daha da fenası, sürekli oyun oynayan bir çocuk olsaydım, gerçekten bu duruma çok içerlerdim sanırım.

Pac-Man’i hepimiz seviyoruz, benim yaşımda Pac-Man oynamadan büyümüş insan sayısı oldukça az. Pac-Man and the Ghostly Adventures ise, hem yeni jenerasyona küçük obur topumuzu tanıtmak isteyen, hem de bizim ağzımıza bir tutam nostalji çalmayı amaçlayan bir oyun.

Fakat maalesef böyle olmuyor. Bu tarz yapımların kötü olmasına alıştık fakat kişinin zekasına hakaret seviyesinde olmasına ben alışamıyorum, alışmak istemiyorum daha doğrusu. Ghostly Adventures, bir tasarım ürünü olarak felaket. Bunun bir çocuk oyunu olduğunu kendime sürekli hatırlatmaya çalıştım fakat bu bile yapımın ne kadar kötü bir şekilde icra edildiği gerçeğinin önüne geçemedi. İlk bölümler, klasik Pac-Man’den hatırladığımız hayaletlerin Pacopolis’i işgal etmesi ile başlıyor. Biz de iş başa düştü deyip sahaya atıyoruz kendimizi.

Oyunda üç tuş var, zıplama, özel saldırı ve “chomp” denilen yeme hareketi. Bu hareket sayesinde karşınıza çıkan hayaletleri yiyorsunuz. Tabii hayaletler yanyana ise bu tuşa sürekli basıp 2 saniye içerisinde alanda bulunan her düşmanı yok etmiş oluyorsunuz.

Ama bunlar normal hayaletler için geçerli. Anlaşılan yapımcı ekip olayı biraz kurtarmak için “abi Pac-Man başka şeyler de yapabilsin” demiş olmalı. Buz, Ateş meyvesi gibi size özel güç veren meyveleri yiyip çeşitli hayalet türlerini yiyebiliyorsunuz. Örneğin bir ateş hayaletini önce buz meyvesi yiyip üçgen tuşuyla donduruyorsunuz, sonra yiyorsunuz, bazı düşmanları yiyebilmek için aynı tuşa iki kere basmanız gerekebiliyor.

Kısacası, sadece aşırı kısıtlı platformlar arasında koşup zıplayıp bir şeyler yiyorsunuz. İnsan Pac-Man oyunundan ne bekleyebilir diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum, maalesef oyuna bir senaryo modu, bir multiplayer modu ve yeni mekanikler eklersen, daha iyisi ile karşılaşmayı bekliyor insanlar.

Bir çocuk olsaydım, Pac-Man’den yine keyif almazdım. Histerik yapılmış zorlama seslendirmeler, korkunç karakterler, ortamın inanılmaz basık “mutluyuz biz mutlu” hissiyatı ve taş kağıt makastan daha az kompleks olan mekanikleri ile “böyle oyun olmaz olsun” dedirtti çünkü.

Oyunun hikaye modunun ne kadar facia olduğunu geçersem, multiplayer kısmı en azından 15 dakika kadar sizi eğlendirmeyi başarabiliyor. Oyunun multiplayer modunda klasik Pac-Man labirentinde hayaletleri canlandırıyorsunuz. Pac-Man sizi yemeye çalışıyor, siz de onu yenmeye çalışıyorsunuz. Dediğim gibi bu bir süre idare ediyor fakat sonra aynı şeylerden yine bayıyorsunuz.

Pac-Man and the Ghostly Adventures çocuklar için yapılmış bir oyun fakat bu onun her alanda yetersiz olduğunu kapatmıyor. Açıkçası artık bu tarz oyunlardan sıkıldık. Oyun şirketleri bu şekilde oyunlar yaptıkça hem küçüklere ayıp ediyorlar hem de onları hafife alıyorlar. Bu sebeple ben çocuğum olursa eline klavye-mouse aldığı gün Dark Souls’a başlatmayı düşünüyorum, zoru görsün güzeli takdir etmeyi bilsin diye.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu