Oyun İncelemeleri

Painkiller

Cennetle cehennem arasında bir yerlerde kapana kısılmış, son derece karizmatik bir adam. Amacı dört büyük generalin emrindeki, sayısı binleri bulan zebanileri öldürmek ve bu lanet yerden bir an evvel kurtulmak. Tüyler ürperten bir atmosfer, sonu bir türlü gelmeyen hareket ve heyecan. FPS çılgınlığında yeni bir soluk; Painkiller.

Yaklaşık 3 sene evvel Serious Sam isimli bir oyun çıkmış, ne bir senaryo, ne kafa karıştıran bulmacalar; sadece karşınıza çıkanı vurmanızı gerektiren bir oyundu. Hiç kafa yormadan, vakit geçirmek için oynamak isteyenler epey fazla olacaklar ki, oyun beklenildiğinden çok ilgi gördü. Sonrasında serinin devamı yapıldığı gibi, konsol versiyonları bile çıktı. Şimdi ise, bu tarz FPS oyunlarına bir yenisi daha eklendi, üstelik bu sefer iş bayağı sıkı tutulmuş gibi gözüküyor.

Cehennem zebanilerinin korkulu rüyası: Daniel Garner

Karakterimizin adı: Daniel Garner. Kendisi son derece karizmatik bir yapıya sahip. İlk demoda gördüğümüz üzere yağmurlu bir akşamda, aşırı sürat yapıp, emniyet kemeri takmayıp, kız arkadaşımıza sulanıp, önümüze de bakmayınca kaçınılmaz olarak hatırı sayılır bir kaza yapıyoruz. Ardından kendimizi korku filmlerini aratmayacak atmosferde, bir katedralin içinde buluyoruz. Bizden daha karizmatik olduğunu fark edip, daha sonraları içten içe kin besleyeceğimiz bir zat-ı muhteremden, tüm zebanileri öldürme görevi alıyoruz. Bu sırada yapacak daha iyi bir iş bulamadığımızdan olsa gerek; “No problemos” modunda karşımıza geleni öldürmeye başlamadan evvel, parmaklarımızı çıtırdatıyoruz.

Evet, konu kısaca böyle. Ama ne oyunu oynarken ne de oyunu bitirirken, konuyu değil oyun esnasında yaşayacağınız anları hatırlayacaksınız. Daha evvelde bahsettiğim gibi Painkiller su katılmamış “karşına çıkanı öldür” oyunu. Ne senaryo, ne bulmaca, ne de tam çözüm bekleyin. Oyun tamamı yeni bir arenaya gir, karşına çıkan herkesi öldür, kapı açılsın, yeni arenaya gir, şeklinde tekrarlanarak gidiyor. Peki bu oyunu kötü mü yapıyor ? Kocaman bir, “Hayır !”, çünkü oyunun atmosferi ve oynanışı insanı öyle bir sarıyor ki, ne senaryo eksikliğini ne de bulmaca ihtiyacı duyuyorsunuz. Kontroller inanılmaz basit. Kafa karıştıracak hiçbir detay yok. Tıpkı online FPS oyunlarındaki deathmatch modu gibi, sürekli hareket halinde ve isabetli atışlar yapar durumda olmanın dışında hiçbir şey gerekmiyor.

Havok motorunun gücü adına ! Güç bende artık….!

Oyunda grafikler ve fizik motoru kesinlikle ilk dikkat çeken kısım. Grafikler çok güzel.Gerek düşmanlar, gerekse yapılar oldukça detaylı. Karakter animasyonları da iyi düzeyde. Devasa bosslar çok detaylı hazırlanmış. Aslında çok fazla düşmanla karşılaştığımızdan, düşmanlar birbirlerini çok fazla tekrar ediyorlar ama bu konuda yapacak fazla bir şey yok sanırım. Haritalar ise; dar koridorlardan, devasa arenalara, yeraltı mağaralarından, uçsuz bucaksız kanyonlara varacak düzeyde, çeşitlilik gösteriyor. 

En azından demosunu bile oynayanın hayran kalacağı bir nokta var ki; Havok fizik motoru. “Max Payne 2” de gördüğümüz ve hayran kaldığımız bu fizik motorunun, biraz daha elden geçirilmiş bir versiyonuyla karşı karşıyayız. Açıkçası FPS oyunlarında ilk dikkatimi çeken her zaman grafikler olmuştur fakat bu oyunu oynadığım ilk andan itibaren fizik motoruna hayran kaldığımı söyleyebilirim. Karşınızdaki her düşman sizin yaptığınız vuruş sonucunda hep farklı bir tepki veriyor. Vurulan yaratık vurulduğu bölgeden başlamak üzere büyük bir hızla savruluyor. Kullandığınız silahın gücüne göre yaratıkların verdiği tepkiler değiştiği gibi, kimi silahlarla parçalara ayrılabiliyorlar. Bu durumda ise başka bir görsel şölen olan, tüm parçaların farklı yerlere dağılması olayı ile karşı karşıya kalıp, ağzımız açık şekilde oyuna devam ediyoruz. Kimi yerlerde rastlayacağımız patlayıcı dolu fıçıları, bol düşman bulunan yerlerde patlatmamız halinde, dört bir yana savrulan düşmanlara şahit oluyoruz. Son olarak benim favori silahım olan, (özellikle ilk bölümlerde) kazık fırlatan silahımız, fizik motorunun başarısını resmen belgeliyor. Fırlattığımız kazıklar mutlaka hedefine saplanıyor, hatta saplanmakla kalmayıp onu geriye doğru sürüklüyor. Eğer kazık saplama sureti ile öldürdüğümüz düşmanımız duvara yakın bir yerde duruyorsa, sürüklenme neticesinde kendisini duvara çakılı halde bulabiliyor. Ayrıca attığımız kazıklar uzun mesafede yerçekimi etkisiyle hedefinden aşağıya doğru gidebiliyor. Bu durumda gerçek hedefimizden biraz daha yukarıya nişan almamız gerekiyor. 

Önünüze çıkan her yaratığı vurduğunuz bir oyun ancak bu kadar atmosferik olabilir.

Grafikler iyi, fizik motoru süper, peki atmosferi tamamlayacak olan ses ve müzikler nasıl ? Ne diyeyim “Budur!”. Ses efektleri kusursuz denilebilir. Bulunduğunuz mekana göre değişen, iniltiler, çığlıklar hatta böğürmeler gibi korku sınırlarını zorlayan bir çok ayrıntı oyunun atmosferini tamamlıyor. EAX sistemini destekleyen donanıma sahipseniz, dört yandan gelen düşmanlarınızın seslerinden, geceleri korkulu rüya görebilirsiniz. Mükemmel arka fon müziklerini de eklersek, tadından yenmiyor. Ayrıca belirtmekte fayda var, oyunun metal tarzındaki müzikleri bir harika. Quake 2’den bu yana, soundtrack’ini bu kadar beğendiğim başka oyun olmamıştı. Sayısı “elli”ye varan soundtrack’ler mp3 şeklinde olduğundan, oyunun yüklendiği klasörden seçilip oyun haricide dinlenebiliyor. 

Belki de tek eksi yan olarak göreceğimiz unsur “yapay zeka”. Karşımıza çıkan her yaratık “Bıktım bu hayattan. Öldür beni de kurtulayım ağabey” der gibi üzerinize saldırıyor. Tabi saldırırken elindeki balta, kılıç ve bilumum kesici aleti de sallamayı ihmal etmiyor. Sizinde geri geri adımlar atarak nişan almaktan başka çareniz kalmıyor. Oyunda ileyip, fazla sayıda düşmanla karşılaşmaya başlayınca, öyle zor durumlara düşüyorsunuz ki “yapay zeka”nın iyi olmamasına şükreder hale geliyorsunuz. 

Bu kadar iyi yanını saydığımız oyunun hakkını vermek için ortalamanın üzerinde bir pc’ye ihtiyacınız var. Işık, sis efektleri ve detaylı dokuları açabilmek için yeni nesil ekran kartı şart. Bu dönem çıkan FPS’lerden farklı atmosferde olması ve sadece kafa dağıtmak amaçlı oynanması, oyunu aldıran sebepler olarak görülebilir. Sonuç olarak FPS türünü sevenlerin asla kaçırmaması gereken Painkiller karşınızda duruyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu