Parappa the Rapper Remastered
Ritim oyunları, inanılması güç ama, 1990’ların ortasına kadar bilinmeyen, hatta varlığı hissedilmeyen bir türdü. Parappa the Rapper, günümüzde sahip olduğumuz Guitar Hero, Rock Band veya osu! gibi başarılı yapımlarla aynı oynanışa sahip, fakat grafiksel, konusal ve işlevsel olarak diğer ritim oyunlarından bayağı bir faklı. Günümüzde sahip olduğumuz ritim oyunlarında genellikle hızlı olmak veya gerçek hayattaki parçaların aynısını çalmak bulunurken, Parappa the Rapper’da daha çok Parappa’nın kendi hayal dünyasından esintilerle baş başa kalıyoruz.
“I gotta believe!”
1996 senesinde, Japonya’da bulunan NanaOn-Sha stüdyosu, Sony ile iş birliği kurarak ilk ritim oyunlarından birisini piyasaya sürüyor. Parappa the Rapper, çoğu kişi tarafından ilk modern ritim yapımı olarak kabul edilir. Serinin ve karakterlerin büyük bir hayranı olarak, yapımın kısa ve kolay olması, bana göre can sıkacak bir durum değil. Diğer hayranlarının da böyle bir düşünceye sahip olduğuna eminim.
Japonya’da çıktığı sene yaklaşık 800 bin adet satan Parappa the Rapper, yerel halk tarafından bayağı sevildi. Bir sene sonra Amerika ve Avrupa’da çıkan yapım, aynı tepkiyi aldı. Tek sorunu, Japonya çıkışlı olduğundan dolayı, Japonya dışındakiler için birazcık garip gelmesiydi. Hatta ilk defa oynayanların çoğunun “Oyunu yaparken ne içiyorlarmış?” gibi mantıklı sorular sorduğuna da eminim. Grafiksel anlamda, 3 boyutlu dünyada 2 boyutlu karakterlerin dolaştığı Parappa kasabasında (Cidden? Benim ismim bir kasabaya verilse gurur duyardım.), nerede ne olacağı belli değil. Çünkü etraf genelde konuşan hayvanlar ve bitkiler, sokak ortasına park edilen uçaklar ve aklı bir karış havada olan bit pazarı sahipleri, hatta ve hatta, kek yapmasını öğreten tavuklar bile var. Eh durum böyle olunca, diğer insanların da bu tür tepkiler vermesi normal.
“Rapper bir köpek ile bassist bir Ayçiçeği…”
Bahsettiğim gibi, günümüz ritim oyunları daha çok gerçek hayatta bulunan parçalarla ilgilenirken, Parappa the Rapper, rap müzik türü ile ilgilenen bir köpeğin ve sevgisini kazanmaya çalıştığı bassist bir ayçiçeğini konu alıyor. Çok ama ÇOK garip, yapımın ismini vermeden konuyu başka birisine anlatamaya çalışmak baya zor. Her neyse, Parappa biraz saf bir köpek, böyle olunca da Sunny Funny adlı bir ayçiçeğinin kalbini farklı yollardan kazanmaya çalışıyor. Sunny’ye karşı beslediği duyguları açığa vurmak isteyen Parappa ise elinden geleni yapmak zorunda. Buna araba sürmek, karatede iyi olduğunu göstermek ve onun için doğum günü pastası hazırlamak gibi şeyler de dahil. Sunny’yi ne kadar önemsediğini göstermeye çalışan Parappa’nın karşılaştığı tek sorunu ise zengin ve havalı olan Joe Chin adındaki başka bir köpek- tabii bu Parappa’nın işini zorlaştırıyor ama inanın bana, Parappa umudunu kolay kaybeden biri değil.
“Tuşlara basarak inanıyorum, sanırsam.”
Başlangıçta, basit ve oyunun nasıl oynandığı hakkında bilgi veren bir öğretici bölümle karşılaşıyorsunuz. Master ChopChop Onion, size nasıl “tekme ve yumruk” atılacağını öğretiyor. Tabii, tekme ve yumruk bahsettiğim tuş kombinasyonları oluyor. DPad dışında bütün tuşların kullanıldığı yapımda, başta basit kombinasyonlar bulunuyor. Çarpı – Kare, Kare – Üçgen gibi ritimler başta basit gelebilir, fakat ilerledikçe, karşınıza bazen yetişemediğiniz tuş kombinasyonları çıkabilir. Bu duruma basmanız gereken zamanı eklerseniz, kendinizi tam olarak karışık bir durumun içinde bulabilirsiniz.
Başta kolay görünebilir, fakat tuş basma zamanlarına alışmanız gerek. Bazen zamanında bastığınız tuşlar, geç olarak sayılabiliyor, bu da sahip olduğunuz “Hava”yı kaybetmenize neden olabilir. “Havalı” sistemi, bir bölümde havanızı ölçen bir sistem. Ne kadar ritminiz yerindeyse o kadar havalı, ne kadar hata yaparsanız da o kadar havanız sönük olursunuz. Aynı gerçek hayattaki gibi- neyse, oralara değinmeyelim şimdilik. Oyunun size söylemediği gizli mekaniklerden birisi de “Aşırılı Havalı” olmak. Her ne kadar ritminiz yerinde olsa ve yüksek puana ulaşsanız da, Aşırı Havalı seviyesine bir türlü geçemiyorsunuz. Orada öylece ulaşılmayı bekliyor ama ne kadar deneseniz de ulaşamıyorsunuz… Benden size bir sır, ulaşmak için gerçek bir rapper gibi, freestyle yapmalısınız. Yani, oyun, söylenen tuşa bir kez basmanızı istiyorsa, o tuşa üç veya dört kez art arda basmak size fazladan puan verecektir. Yeterince havalı olunca, rap partneriniz sahneden ayrılıyor ve tüm sahne sizin oluyor- fakat dikkat edin, sürekli aynı tuşa basmak veya kötü bir ritme sahip olmak yine havalı durumunuzu düşürebilir.
“Ama daha yirmi dakika oldu başlayalı…”
İnanın bana, yapımdan daha fazlasını beklerdim. Parappa the Rapper, tek oturuşta rahat bir şekilde bitirebileceğiniz nadir oyunlardan biri. Hele ki yapımın PS1’de olması, o dönem için para kaybı gibi görünebilir. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, yapımın kendine ait havası ve atmosferi, resmen bir veya iki saatlik bir filmden çıkmışsınız gibi hissettiriyor, özellikle ana karakteri oyuncunun yönetmesi gibi şirin bir konsept ve çoğu zaman karakterin saf davranması, cidden yirmi dakikalık bir yapım olduğunu unutturuyor. Zaten yapımı kısa bulan oyuncular için bir sene sonra daha zor spin-off’u olan UmJammer Lammy çıkıyor- onun incelemesi de başka bir zamana…
“Remaster’a asla hayır demem.”
Parappa 2004 senesinde oyuncu topluluğunun unutmaması için PSP platformuna tekrar çıkış yaptı ve bayağı iyi sattığı da ortada- hatta ülkemizde o kadar fazla kopyası var ki, elimde açılmamış kutulu versiyonu buluyor. PSP adına mantıklı bir davranış olduğunu düşünüyorum, çünkü oyunun oynanması için güçlü bir sisteme ihtiyaç yok.
Fakat şu aralar Sony’nin aklından ne geçirdiğini bilmiyorum ama Parappa the Rapper’ı içinde bulunduğumuz jenerasyon için remaster’landı. 30+FPS, geliştirilmiş ses kalitesi ve değiştirilmiş menüleri ile 4K desteği bile sunuyor. PS4 platformuna birkaç gün önce çıkışını yaptı, kendi görüşüm ise… Ne gerek vardı? 2004’ten beri yeni oyunu çıkmamış bir serinin yeni jenerasyon için remaster’ı gerçekten gerekli değildi. Parappa, 1997 senesinde, grafiksel anlamda yeterince ahım şahım bir oyun da değildi, sadece 2 boyutlu elementler yeterince “retro” hissi veriyordu, fakat Sony’nin bu tercihindeki amacını anlayabilmiş değilim.
Bu kafa karışıklığını bir kenara koyalım, oyunun kendisinde sorun görmüyorum. Küçük yaşa veya herkese hitap eden, göz yormayan ve şirin hikayesi ile herkesin denemesi gereken bir yapım. Eğer gerçekten grafiklere önem veriyorsanız, remaster versiyonunu PS4’te deneyebilirsiniz.