Oyun İncelemeleri

Perimeter

Perimeter ilk bakışta klasik bir real time strateji gibi görünse de; oyunu açınca daha fazlasını içerdiğinizi anlıyoruz. 

“Dünyaların düşüşünden sonra bu halk yerleşmek için yeni gezegenler aramaya başladı, ona bu yolculuğunda bazı ruhlar yardımcı oluyordu. Frame denen büyük gemilerle evrene açılan uygarlık Scourge tarafından kirletilmemiş bir gezegen aramaya başladı. Fakat ne zaman yeni bir açılım yapsalar, bu yaratıklar vardıkları yerde bitiyordu.”

Bayat bir konuya sahip oyunda Starcraft’ın sürükleyiciliğini aradım. 

Oynanış klasik topla, üret, saldır RTS’lerden farklı. Oyundaki tek kaynak enerji; bu da kabaca açıklamak gerekirse, yerden geliyor. Fakat bu enerjiyi elde edebilmek için, çevre şekillerini düzeltmemiz gerekiyor. Eski oyuncular hatırlarlar, ünlü Populus serisindeki “yer düzleme” işini burada da aynen gerçekleştiriyoruz. Yalnız bir fark var; elimizdeki tanrısal güçle arazileri göz açıp kapayana kadar düzleme şansımız yok. Bu işi bizim için bazı üniteler yapıyor.

Oyundaki tüm üniteler, binalar enerji harcanarak yapılıyor. Enerji elde etmek için power core denen binaları düzlüklere yerleştirmeliyiz. Power core‘ların yerleşimi çok önemli çünkü bu bina yardımıyla ayrıca Perimeter denen kalkanı oluşturabiliyoruz. Çok enerji harcayan bu işlem ayakta kaldığı sürece üstü koruyor. Belli bir alandan güç çekebilen bu binalar çok sıkışık yerleştirilirse iç içe girip enerji kaybına yolaçıyorlar, bu da Power Core’ları yerleştirirken dikkat etmemiz için başka bir neden.

Oyunda soldiers, officers ve technicians olmak üzere üç tipte ünitemiz var. İlk hallerinde oldukça güçsüz ve can sıkıcı olan bu üniteler, daha gelişmiş ünitelere dönüşebiliyorlar. Tabi bunun için önce gerekli altyapıyı hazırlamamız lazım (mesela gerekli binaları, araştırmaları yapmalıyız)

Arayüz ve menüler beni hayal kırıklığına uğrattı

Arayüzü beğendiğimi söyleyemeyeceğim, herşey fazlasıyla dağınık. Alttaki menüler alışıldık değil ve kullanışsız. Oyun oldukça zor, bir de bunun yanında tutorial’ı ve bölüm başlarındaki ipuçları yetersiz. Bir iki saat binaların ne işe yaradığını, oyunun mantığını, amacınınıza nasıl ulaşabileceğinizi anlamakla geçiyor.

Arada bir tutukluk yapan oyunun grafikleri idare eder derecede, müzik ve seslerden pek birşey beklemiyordum zaten. Zoom özelliği olmasına rağmen; zeminin çok eğimli ve kargacık burgacık olması yüzünden unitler arada kayboluyor. Kontroller de blizzard’ın serilerinden kötü.

Real time strateji‘ye yenilik getirdiğini iddia eden (bence sadece Populus’daki toprak işi eklenmiş) Perimeter gerçekten rakiplerinden farklı bir oyun. Codemasters‘ı cesareti yüzünden kutlamak lazım.Yıllar önceki Dune’dan beri pek değişiklik görülmeyen Real Time Strateji oyunlarına artık yeni bir soluk gerekiyor. Fakat bu oyunda sürükleyicilik yok. 26 bölümden oluşan oyununun 10 bölümden fazlasının oynanabileceğini sanmıyorum. İlk başta Scourge ile uğraşırken ilerledikçe rakip kolonilerle (Frame) çarpışmaya başlıyoruz.

Real Time Strateji oyunları fanatiğiyseniz Perimeter’i deneyebilirsiniz. Ama çabuk sıkılacağınızı önceden belirteyim. Bence Spellforce Perimeter’den daha iyi bir alternatif, o da birkaç yenilik getiriyor ve her yönden daha başarılı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu