Persona 4
Bazen bir karar verir ve daha önceki tarzınızdan farklı bir yaşam sürmek
istersiniz. Yeni bir başlangıç ve arkasında güzel günlerin de geleceğini
sanırsınız, ama ya öyle olmazsa? Persona 4, Persona 3’ün sona ermesinden 12 ay
sonra, 11 Nisan’da başlıyor. Başkarakterimiz, şehir yaşamının ardından küçük bir
kasabaya, dedektif olan amcasının ve küçük kuzeninin yanında, 1 yıl yaşamak ve
okula gitmek için gelir. İlk günün gecesinde amcasına gelen bir telefonun
ardından işlerin iyi gitmediğini anlar. Okuldaki ilk gününde tanıştığı yeni
arkadaşlarıyla kısa sürede kaynaşır ve etrafta bir söylenti dolaşmaktadır;
yağmurlu bir gecede Mayanoka TV ismindeki kanalı izleyince, işlenen bir takım
cinayetlerin önceden görülebileceği söylenir. Karakterimizin kasabaya gelmesinin
ardından cinayet ve kaybolma olayları da artmıştır ve bu dikkat çekici bir durum
halini alır. Söylentinin ne denli doğru olduğunu öğrenmek isteyip de televizyonu
açınca, bunun aslında söylenti boyutunda olmadığını anlıyoruz. Çoğu filmden de
aşina olduğumuz, “Bildiğini polise söyleme, kendin halletmeye çalış”
psikolojisini benimseyen karakterimiz ve arkadaşları, bu olayları
çözebileceklerine ve böylece cinayetlerin işlenmeden önce engellenebileceklerine
inanırlar. Bu öyle bir inançtır ki, öz amcası dedektif olmasına rağmen,
yönettiğimiz ana karakterimiz bile bu durumu ondan gizler.
Önce dinle
Oyuna adım attığımız ilk saatleri, sürekli bir şeyleri öğrenme çabasıyla ve bol
diyaloglarla geçiriyoruz. Karakterlerin kafalarının üzerinde beliren ve o anki
durumlarını simgeleyen işaretler, yapıma mizahi bir hava katmış. Her şeyden önce
günlük bir yaşamımız var. Okula gitmeli, kulüp organizasyonlarına ve sosyal
çevre edinerek arkadaş sohbetlerine katılmalıyız. Tüm bunlar davranış ve yetenek
gelişimi olarak bize geri dönüyor. Oyundaki takvim sistemi, günlük yaşam için
önemli. Yağmurlu bir gün olacağını öğrendiğimiz anda, kötü bir şeyler
olabileceğinden şüphelenmemiz gerekiyor. TV’deki olayları takip ettikten sonra,
açılan boyut kapısı sayesinde farklı bir dünyaya adım atıyoruz ve bu zaman
diliminde karşılaşılması gereken boss’lar bulunuyor. Takvim sistemine göre
verilen zaman aralığında düşmanlarımızı yenemezsek, işlenmesi muhtemel bir
cinayeti engelleyemiyoruz ve sonucunda başarısız oluyoruz. Her kurban farklı bir
mekanda yer alıyor ve her mekanın birbirinden farklı olması, monotonluğun önüne
geçiyor.
“Oyunun grafikleri PS2 için genel olarak kaliteli duruyor. Özellikle ara sinematiklerin anime olması, genel atmosferi güzel kılıyor.”
Sonra yaparsın
Ana karakterimiz dışında, savaşmak için yanımızda 3 arkadaşı daha yer alıyor.
Her birinin gücü birbirinden farklı. Herkesin özelliklerini kavradıktan sonra,
boss savaşları olabildiğinden eğlenceli bir hal alıyor. Her başarılı dövüş
sonucu, yetenek gelişimi olarak bize geri dönüyor. PS2 sınırlarında, oyunun
grafikleri çok iyi. Kasaba ve iç mekanlar, olabildiğince kaliteli hazırlanmış.
Diyaloglar süresince ekranda beliren karakter resimleri de ayrı bir hava katmış.
Ek olarak ara videoların animelerden oluşuyor olması da çok çok iyi. Müzikler de
yapımın kaliteli yönlerinden ve oyunun belki de en iyi yönü, artık açık platform
olan PS2 konsolu için hazırlanan Persona 4, son yıllarda bu konsolda görülen en
güzel RPG oyunlarından biri. Farklı platformlarda olmayışını da kesinlikle RPG
severler için bir kayıp olduğunu düşünüyorum.