Makale

PlayStation Tarihçesi – 21. Yıl özel yazısı

 Geçen yazımda Pong’dan bahsederken, yavaş yavaş her konsolu sizlere tanıtmaya, nostalji yaşatmaya ve eski günleri anmayı hedeflemiştim. Her ne kadar Türkiye’de her insan tarafından kabul edilmese de, oyun endüstrisi, oyun kültürü başlı başına bir sektör, bir yaşam tarzına dönüştü. Neredeyse günümüz kitaplarında olmayan, filmlerinde olmayan hikayeleri bizlere sunuyor, bizleri etkiliyor ve hayatımıza yeni şeyler katıyor. Oyun oynarken, oyuncular her ne kadar dikkatlerini verirler ve algılarını açarlarsa, oyunların getirisi de o kadar artıyor.

Oyunların kişilere olan yararı ve iyi etkilerinden bahsetmeyeceğim elbette sizlere. Pong yazımda da sözünü ettiğim gibi, oyun endüstrisine büyük etkileri olan şirketlerden, konsollardan, oyunlardan ve kişilerden zamanı geldikçe bol bol bahsederek sizlere bildiklerimi, birikimlerimi sunacağım. Kimi zaman nostalji yapacağız, kimi zaman eski günleri anacağız, kimi zamanda bu saydığım şeylerin bugünkü durumunu, duruşu hakkında da konuşacağız.

Yazıyı yazdığım vakit, saat 12’ye yaklaşıyor. 3 Aralık, 2015. Bugün arkadaşlar, PlayStation 1’in doğum günü. Mumları üfleyiniz, Tekken 3’ünüzü yerleştiriniz çünkü uzun soluklu, bolca nostalji kokan bir yazı sizleri bekliyor.

Öncelikle kendimden bahsetmek, PlayStation 1’in bana olan etkisinden uzun uzun bahsetmek istiyorum. Uzun bahsetmemin sebebi de, sizlerin kendinizi benim yaşadıklarımda bulacağınıza inanmam ve sizin de kendinizi yabancı hissetmeyeceğinizi düşünmem. Scart girişini taktınız mı tüplü televizyonunuza? Tamamdır o halde, başlıyoruz!

Benden yaklaşık olarak 11 ay ufak olan PlayStation 1 ile tanıştığımda yaklaşık olarak 4-5 yaşındaydım. Ben o zamanlar ‘Atari’de Super Mario Bros.,Battletoads gibi oyunlar oynarken, üst komşum da yeni aldığı bu ilginç konsol ile Crash Bandicoot 3: Warped’ın tadını çıkartıyordu ve bana hiç oynatmıyordu. Yepyeni bir konsol, hoş görseller ve çılgın Crash Bandicoot’u gören ben ne mi yaptım arkadaşlar? Delirdim. Hemen evime döndüm ve annemin paçasına asılarak bu yeni gördüğüm pileysiteyşını istediğimi söyledim.

Hayal meyal hatırlasam da aslında, dün gibi berrak ve netti o görüntüler. Babam ve ben sabahın köründe kalkmış ve Sirkeci’ye, gitmiştik. O iş hanı benim, bu iş hanı senin gezerken bir dükkanda fiyata anlaşmış ve almıştık. Oyun satan abi bana hangi oyunları istediğimi sorduğunda, televizyonu gösterip ‘abi, bu oyunu istiyorum!’ demiştim. ‘Ama bu elimdeki son oyun, o da televizyon’da ama..’ dediğinde de ısrarcı olmuştum. Bir oyuncuya istediği oyundan başka bir oyunu asla veremeyeceğini anlayan bu abi artık pes ettiğinde, ellerimde Spyro 3, Crash Bandicoot’un 3’ü bir arada oyunu, Batman &Robin gibi oyunlar vardı ve sanırım dünyanın en mutlu çocuğuydum.

Küçük yaşta bu kadar çok oyunla iç içe olmanın elbet yararı olduğu kadar zararı da vardır. Her ne kadar İngilizce öğrenmem de yardımcı da olsa, okulda Final Fantasy, Chrono Trigger’dan bahseden ben artık kimseyle iletişim kuramaz olmuştum. Üstelik bir de tek çocuk olan ben, dedesinin evinin salonunda bütün yaz PlayStation 1 oynayan birine dönüşmüştüm. Pişman mıyım? Asla! Geçmişe dönsem, ‘load game’ yapsam yine aynısını yaparım, bu sefer de takıldığım bossları geçerdim. Bu kadar netim.

 Peki 3 Aralık 1994’te Japonya’da Sony tarafından piyasaya sürülen PlayStation ne idi? Nasıl ortaya çıktı ve etkileri nelerdi? Basit bir video oyun konsolu muydu? Yoksa neredeyse hepimizin çocukluğunu süsleyen bir devrim miydi?

Nintendo’nun kartuş (kaset) sisteminden disket sistemine geçmesi oyun endüstrisini değiştiren hareketlerden birisiydi. Artık oyunlar kasetlerdeki oyunlara oranla daha büyük ve daha detaylıydı.  Tam da bu zamanlarda, Nintendo Sony ile çalışmak istediğini ve CD-ROM teknolojisine sahip bir konsol üretmek istediğini belirtir. O zamanlar, hayata geçmeyen bu projenin adı ‘Play Station’ veya ‘SNES-CD’ olacaktı. İmzalar atıldı, Sony ve Nintendo el sıkıştı ve çalışmalar başladı. Böylelikle PlayStation’ımızın da ilk adımları atılmış oldu.

Peki neden Nintendo Sony’i seçti? Neden tek başına bu teknolojiyi elde edemedi? Aslında yanıtı çok basit ve sadece bir adamda saklı. Ken Kutaragi, PlayStation’ın babası hem Sony’nin hem de kendi kaderini aslında iki şirket için çalışarak değiştirdi.

Ken Kutaragi o zamanlar hem Sony hem de Nintendo için çalışan bir hayalperestti. 1950 doğumlu olan Kutaragi, üniversiteden mezun olur olmaz Sony’de, dijital araştırma elemanı olarak çalışmaya başlamıştı. 1980’lere geldiğimiz, Nintendo’nun NES (Japonya’da Famicom)’u piyasaya sürdüğü zamanlarda kendi kızını izleyen ve video oyunların potansiyelinden etkilenen Kutaragi Nintendo ile bağlantıya geçti ve hevesini, ilgisini Nintendo ile paylaştı. 16-bit konsolu için uygun ses çipi arayan Nintendo Kutaragi’yi hemen işe aldı ve çalışmaya başladı.

Gizlice Nintendo için çalışan Kutaragi SPC700 isimli çipi ürettiği zaman Sony’nin bu olaylardan hiçbir haberi yoktu. Bu ses çipini SNES (Super Nintendo Entertainment System)’de kullanan Kutaragi hem amacına ulaşmış hem de Nintendo’yu mutlu etmişti.

Ancak Kutaragi her ne kadar gizli bir şekilde çalışsa da, Sony bu durumu fark ettiğinde Kutaragi neredeyse Sony’den çıkartılıyordu ve dava ediliyordu. Şirket içi bilgileri sızdırdığı iddiası ile zor günler yaşayan Kutaragi’nin yardımına  o zamanki Sony CEO’su Norio Ohga yetişti.
Kutaragi’nin video oyunları ve video oyun konsolları üzerine merakını gören Ohga, ona bir şans daha vererek koruması altına almıştı. Böylelikle Kutaragi fikrini Sony’e sunarak Nintendo’nun projesine yatırım yapılması gerektiğini sundu. Böylelikle Sony ve Nintendo anlaşarak Super Famicom CD üzerinde çalışmaya başladı.

CD-ROM teknolojisine ilk kez sahip olan bu video oyun konsoluna ‘Play Station’ adı verildi. Oyuncular bu yeni konsol ile hem SNES oyunlarını oynayabilecekti, hem de PlayStation’a özgü olan Super CD formatında oyunları oynayabilecekti. Ancak, Nintendo ve Sony arasındaki bu proje lisans anlaşmaları yüzünden bozuldu ve iki şirket yollarını ayırdı. Proje her ne kadar rafa da kaldırılsa da, Kutaragi pes etmedi ve projesini Sony’e taşıdı .Nintendo’dan edindiği video oyunu bilgilerini de kullanarak, binlerce hatta milyona yakın oyuna sahip olacak olan konsolu yaratarak video oyunu endüstrisinin en büyük devrimlerinden birini gerçekleştirdi.

Sony’nin yöneticilileri her ne kadar bunun riskli bir kumar olduğunu söyleseler de, Ohga’nın Kutaragi’ye olan inancı sonsuzdu. Böylelikle aldığı destek ile 1994’ün 3 Aralık’ında Kutaragi geliştirdiği konsolu piyasaya sundu ve adına ‘PlayStation’ koydu.

Kutaragi’nin geliştirdiği bu konsol rakiplerini o dönemde geride bırakarak video oyun pazarının tahtına oturmuştu. NES ve SNES gibi konsolları yaratan Nintendo da, Mega Drive’ı yaratan Sega çekişmenin farkındaydı. Bununla birlikte Nintendo N64’ü geliştirip piyasaya sürerken, Sega da Saturn’u geliştirerek PlayStation 1’e karşı yarışmıştı. Ancak diğer konsollara oranla, PlayStation 1’in sunduğu oyunlar, yarattığı seriler ön planda olmakla birlikte her oyuncunun kalbinde yer edinmiştir.

Kutaragi lideri olduğu Sony Computer Entertainment’ı Sony’nin en fazla gelir getiren kolu yaparken, öte yandan da PlayStation 2 üzerinde çalışmaya başlamıştı. Nintendo ve Sega gibi video oyun konsolu dünyasına erken atılan bir şirket olmasa da, belki de Nintendo’nun katkısı ve Kutaragi’nin vizyonu ile PlayStation 1 90’ların en başarılı video oyun konsoluna dönüştü.
3 Aralık 1994’te Japonya’da piyasaya sürülen PlayStation, 9 Eylül 1995’te Kuzey Amerika’da ve 29 Eylül 1995’te de Avrupa’da piyasaya sürüldü. İlk altı ayda Japonya’da yaklaşık olarak iki milyon satılan PlayStation’ın başarısı, hem büyük hem de küçük oyun geliştiricilerinin de dikkatini çekiyordu.

Oyun geliştiricilerine lisans sağlama konusunda Nintendo kadar sıkı olmayan Sony, oyun şirketlerini destekliyor ve de sahip çıkıyordu. Sony’nin sırf bu politikasından dolayı bir çok kişi çocukken, ‘LSD Dream Emulator’ isimli oyunla tanıştı. Oynayan okuyucular varsa, yalnız değilsiniz arkadaşlar. O korkunç grotesk suratlar, renk patlamaları ve daha bir çoğu şey zihnime kazındı ve asla gitmeyecek. Emin olun.

“LIVE IN YUR WRLD. PLY IN  URS.” Sloganı ile satışa sunulan PlayStation 1 dünya çapında başarıya ulaşırken, Bill Gates’in dahi dikkatini çekmişti. Merakına yenilen Bill Gates PlayStation’ı Microsoft’un araştırma bölümlerine iletir ve projesini başlatır. Bu proje daha çok daha sonra ‘Xbox’ olarak bilinecek ve de anılacaktı.

PlayStation her ne kadar kusursuz bir konsolmuş gibi görünse de, Kutaragi ve ekibi PlayStation’ı bir üst seviyeye taşımak için çalışmalara çoktan başlamıştı. Kimi zaman fazla çalışan aletler ses çıkarmaya başlıyorken, kimi zaman da CD-ROM’u okuyan gözler erkenden bozulabiliyordu. Bunun üzerine, 7 Temmuz 2000’de PlayStation 1’in bir üst modeli olan PSone piyasaya sürüldü.
PlayStation 1’e oranla daha ufak, ancak daha gelişmiş olan PSone eski hataları tekrarlamıyordu. Ayrıca bu yeni model, Gameshark isimli üçüncü parti cihazları engellemekte eski modeline göre daha başarılıydı.

PlayStation’ın tarihinden, gelişiminden ve Kutaragi’den bol bol bahsettiğimize göre, sıra geldi oyunlarına. Bu noktada, konu PlayStation 1 olunca zehir gibi çalışan hafızam olduğunu rahatça söylemekle birlikte, PlayStation oyunlarının yaklaşık olarak yüzde 70 ile 80ini hatta 90nını oynadığımı söyleyebilirim. Robotlu, kılıçlı ne kadar oyun varsa aldım ve denedim, uğraştım, korktum çabaladım savaştım. Kimi zaman kendimi Assault Suits Valken 2 oynarken buldum, kimi zaman da Spyro ile koyun kovaladım, Crash ile zamanda yolculuk yaptım, yarıştım.

PlayStation 1 her ne kadar CD-ROM teknolojisini de getirse, bana göre en büyük özelliği oyuncularda keşif ve merak duygusunu uyandırmasıydı. Benim gibi, neredeyse her oyuncu oyunların kapaklarına bakar, önlü arkalı inceleyerek satın alır, eve koşarak CD’yi yerine takar ve PlayStation’ın o rahatlatan, kendine özgü açılma sesini dinler ve konsantre olurdu.

 Bakarsınız, aldığınız oyun ilk başta hoş sıra tabanlı RPG oyunu olarak gözünüze çarpar, ancak verdiğiniz seçimlerle şekillenen ve dikkatinizi çeken bu oyun yıllar sonra aklınızda Vanguard Bandits (veya Chrono Trigger) ‘Ne güzel oyundu ya!’ demenize sebep olacak oyunlardan sadece bir kaçı. Tekken 3 ve Eddy Gordo’dan, Parappa the Rapper’dan, Cloud Strife’dan ve PlayStation’ın ilk demosunda sadece video olarak yer alan Solid Snake’den uzun uzun bahsetmek isterken bu listenin uzayıp gideceğinin farkındayım. Raccoon City ve Silent Hill çocukluğumuzun kabuslarıyken, Raziel ise ölümsüz kahramanlardan biriydi.

Sadece video endüstrisine getirdiği yenilikler ile değil, oyunculara sunduğu oyunlarla da en iyi konsollardan biridir PlayStation 1. O kadar dolu, hazine kıvamında bir konsoldu ki, ben sizlere hangi oyundan, seriden bahsediyor da olsam, kuytu köşede bir oyun unutulur ve biri tarafından da hatırlatılmayı bekler. Örneğin, Dino Crisis! diye bağırsam ellerinizi kaldırsanız, ardından Medievil, Tomb Raider, Symphony of the Night, Digimon World, Marvel vs Capcom, Gran Turismo, Bust A Groove’da demem gerekir ve bu liste sabaha kadar sürer! En iyisi bir gün oturup çaylarımızı içerken PlayStation 1’i anmamız olur.

Japonları sevmemin, saygı ve sevgi duymamın en büyük sebeplerinden biri olan PlayStation’ın ve Kutaragi’nin hikayesi konsol tarihinin en ilginç hikayelerinden biridir. Kutaragi’nin cesareti, Ohga’nın sevecenliği ve Nintendo’nun yardımı ve vizyonu ile ortaya çıkan PlayStation, halen bir çok oyuncuyu aramıza katarken, benim gibi 15 yıldan fazla oyuncu olan kişilerin de çocukluğunu süslüyor. Konsol savaşlarının olmadığı, ‘Master-race’ muhabbetlerinin geçmediği, oyuncuların bir olduğu zamanlar, ne de güzeldi oysa.

Doğum günün kutlu olsun PlayStation. Bize sunduğun oyunlar için, harika bir çocukluk yaşattığın için hem sana hem de Kutaragi Usta’ya sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ve eğer yazmış olduğum bu makaleyi okumak yerine, gerçekleri Kutaragi’den bizzat dinlemek isterseniz, Mega64 isimli ünlü Youtube kanalının bu videosundan öğrenebilirsiniz ;

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu