Oyun İncelemeleri

Prince Of Qin

Prince of Qin, eski Çin’de Çin İmparatorluğu’nun ilk kurulduğu yıllarda, Hunlar’la ve başlarındaki Teoman Han ile olan gerçek tarihi mücadeleleri zamanında geçen bir RPG oyunu. Oyunda ilk Çin İmparatoru’nun oğlu olan Fu Su’nun hikayesini oynuyoruz. Fu Su babası tarafından, Hunlar’a karşı inşa edilen Çin Seddi’nin çalışmalarını koruma altında tutsun diye sınır boyuna gönderilir. Ancak bir süre sonra yakın bir general dostuyla birlikte suçlu olduklarından dolayı intehar etmeleri emredilir. Suçlarını bilmediklerinden dolayı bu karara karşı çıkarlar. General dostu tutuklanıp götürülür ve Fu Su kaçmayı başarır. 

Oyunda ilk olarak Fu Su’nun imparatorluğun baş kentine, imparatorluk askerleri tarafından yakalanmadan dönüp olayların aslını öğrenmesini amaçlıyoruz. Bu sırada babasının öldüğünü ve diğer Prens’in bazı politikacıların desteğiyle bir kukla olarak hanedanın başına geçip imparator olduğunu öğreniyoruz. Babanın ölümünde bazı şaibeler olduğundan şüphelenip araştırmalarımızı sürdürüyoruz.

Oyun bütünüyle bir RPG. Yani karakterimiz ve grubumuza katılan bütün üyelerin, çeşitli statları ve yetenekleri bulunuyor. Bu birimler, üyeler deneyim kazandıkça gelişiyor. Ayrıca çoğu RPG’de olduğu gibi çeşitli element sistemleri ve eğitim disiplinleri bulunuyor. Ancak oyunun konusu kesin bir hikaye olduğu için yeni karakter yaratılması gibi bir şey söz konusu değil. Her karakterin hangi sınıftan olduğu zaten belli. Oyun doğa üstü bir dünyada değil de gerçek dünyada geçtiği için karakter sınıfları da ona göre oluşturulmuş. Paladin, muscleman, assasin, witch, wizard karakter sınıfları var oyunda. 

Element sistemiyse şöyle kurulmuş: Toprak, Ateş, Su, Odun ve Metal elementler bulunuyor ve bütün elementler birbirleriyle savunma ve saldırı açısından yakından ilişkililer. Örneğin metale karşı ateşle saldırmak hasar bonusu kazandırırken, toprak tabanlı bir nesneyi ateşle beslemek o nesneyi daha güçlü kılıyor. Oyun gerek görüntü tarzı, gerek silah üretme sistemi ve yeteneklerin kullanımı açısından Diablo oyununu andırıyor. Ancak Prince of Qin’deki silah üretme sistemi Diablo’ya kıyasla çok daha kolay ve eğlenceli. Paladin sınıfı oyuncular etraftan topladıkları, hayvan kemikleri, derileri ve bağırsaklarından, çeşitli ağaçların keresteleri, topraktan buldukları metallerden silahlar, yüzükler, zırhlar vs. üretebiliyorlar. Bu ürettikleri malzemeler kullandıkları maddelerin özelliklerine göre çeşitli hasar/savunma bonusları veya yetenek katkıları kazanıyor. Tabii ki çok yüksek kalitede malzemeleri kullanabilmek için karakterin de yüksek seviyede olması gerekiyor.
Örneğin bir yay üretmek için, istediğimiz kalitede kerestenin yanında, hayvan bağırsakları kullanıp bu silahı bir mücevherle donatıp iyi bir silah elde edebiliyoruz. 

Ayrıca bütün silahlar karakter sınıflarına ayrılmış durumda, mesela bir muscleman (monk’a benziyor) karakter asla keskin kenarlı silahları kullanamıyor. Aynı şekilde bir paladin asla assasin sınıfı bir kılıcı veya bir crossbowu kullanamıyor. 

Yetenek kullanımlarıysa farenin sol ve sağ tuşlarına atanarak kullanılıyorlar. Partinizde her üyenin kendi yapay zekası var ve siz onlarla ilgilenmezken sürekli olarak sol tuşa atadığınız saldırı yeteneğini kullanıyorlar. Bu yapay zekaları gerçekten iyi, örneğin menzilli saldırılar yapmaları gerektiğinde kendilerini kovalayan kalabalıktan geri geri kaçıp uygun menzile girmeye çalışıyorlar kalabalığın içinde kalıp tavuk gibi kesilmiyorlar. Oyunu Baldur’s Gate, Icewind Dale oyunlarında olduğu gibi herhangi bir anda durdurup bütün karakterlerinizin bir sonraki hamlesini planlayabiliyorsunuz. 

Oyunda NPC’lerle olan ilişkiler de oldukça gelişmiş ve, oyunda deneyim aksiyondan çok diyalogları ne kadar iyi takip ettiğinize ve verdiğiniz cevaplara göre kazanılıyor. Oyunda nötür bir karakterin size düşman mı dost mu olacağı tamamen sizin konuşma tarzınıza bağlı. Bir karakterle tekrar tekrar konuşup vermeniz gereken en doğu cevabı aramanız gibi bir şey söz konusu değil. Birisi size düşman olmuşsa veya siz görevi başaramadıysanız başaramadınız demektir. Bu yüzden her önemli andan önce oyunu kayıt etmeniz oyun keyfinizin sürekliliği açısından önemli. Oyunda hiç beklemediğiniz anlarda deneyim, bilgelik vs. kazanabiliyorsunuz. Örneğin yolda gördüğünüz yaşlı bir amcanın bir iki tavsiyesini dinlemek veya ona güzel bir üslupla cevap vermek size bilgelik (wisdom) puanı veya ün kazandırabiliyor. O nedenle NPC’lerle usanmadan konuşmaya önem vermek ve oyun hikayesinin iyi takip edilmesi gerçekten önemli.

Oyun görsel açıdan gerçekten mükemmele yakın yapılmış. Karakterlerin düşmana saldırmaları ve saldırı şekilleri Diablo oyununu andırmakla birlikte, ekranda dağılımları ve çizimleri ve saldırırken sıra tabanlı bir teknik izlenmiş olmasıyla Icewind Dale oyununu andırıyor. Bütün çizimler iki boyutlu olarak hazırlanmış, ancak boyut olgusunu gerçekten iyi yansıtıyorlar. Çizimlerde dikkat çekici olan bir şey her şeyin çok ayrıntılı olarak hazırlanmış bir çizgifilm havasında olması. O kadar canlı bir dünya yaratılmış ki hayran kalmamak mümkün değil. Saldırılar sırasında ortaya çıkan parça efektleri, büyü saldırıları, yanarak uçan oklar gibi etkiler çok başarılı. Savaş sırasında yerlere saçılan kalıntılar ve yerde kalan ölüler de oyuna gerçekçilik katmış. Farenin scroll tekeriyle de savaşın içine zoom yapabiliyor olmak eğlenceli bir deneyim.
Oyunda bulunan yüzlerce harita ve bina içleri de çok başarılı bir çalışmanın eseri. Haritasını gezdiğiniz yerler gayet büyükken, ana haritaya çıkıp gezecek daha onlarca şehir olduğunu görünce oyuna olan hayranlığınız bana olduğu gibi birkaç kat artacaktır. 

Görsellik açısından hoşuma gitmeyen bir şey oyunun giriş filminin tek kelimeyle rezalet olması. Kesinlikle çok kötü kaplanmış, insan animasyonları tamamen acemice yönetilen kuklalar gibi. (Girişte otlara ellerini sürerek ilerleyen Fu Su’nun animasyonu bana Gladyatör filmini anımsattı nedense…).

Oyunun ortam seslerinde çok üstün bir yan bulunmamakla birlikte bir RPG oyunu için fena sayılmayacak karakter seslendirmeleri bulunuyor. Bunun dışında savaş sırasında çıkan sesler de üstün değil. Ancak oyunun müzikleri mükemmel denilecek kadar iyi. Uzak doğu sanatının eseri olan müzikler gerçekten oyun havasına tamamen kapılmanızı sağlıyor. Müziğin sesinin girdiğiniz ortama kısılıp açılması da gerçekten iyi tasarlanmış ve yerinde bir çalışma.

Oyunda genelde RPG oyunlarında olduğu gibi kontrol için fare ve klavye kombinasyonları kullanılıyor. Alışılması oldukça kolay ve deneyimli kullanıcıların hemen kullanabileceği kontrol sistemi gerçekten iyi. Ancak yine de oyun içinde de kolayca erişebilen yardım menüsüne bir bakmak faydalı olabilir; bazı menülere ulaşmak için alışık olduğumuz tuşları farklı atamışlar. 

Oyunda bazı kullanıcılar için önemli olabilecek bir ayrıntı da 3 CD’den oluşması ve kurulum için 1 Gb boş alan istemesi. 1 Gb nedir ki diye düşünüp kurulum yaparsanız bir sürprizle karşılabilirsiniz, benim gibi hazırlıksız yakalanmayın çünkü oyun 1-2 gün oynadıktan sonra harddiskinizde 1.8 Gb yer kaplamaya başlıyor ona göre.

RPG oyunlarının sık üretildiği bugünlerde görsel üstünlüğü ve gerçek bir konu üzerine kurulmasıyla Prince of Qin hiç üzerine düşünmeden satın alınabilecek mükemmel bir RPG oyunu.

Not: Bizim kültürümüzün ve tarihimizin unutulmasını ve hatırlamak için çaba gösterilmemesini şiddetle kınıyorum. En azından tarihimizi ele alan bir Türk RPG oyunu neden olmasın? Oyun geliştiren arkadaşlardan illa da 3D oyun yapıp CS kopyaları üretmek yerine, iyi çizerlerle bir araya gelip 2D de olsa bir RPG oyunu üretmelerini bekliyorum. Yüksek matematik falan bilmelerine matrislerle falan uğraşmalarına o kadar da gerek kalmaz üstelik…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu