Prison Break: Conspiracy
1997 yılında yayınlanan Oz dizisi, hapishane konseptini çok iyi uygulayarak
Türkiye’de hatırı sayılır hayran kitlesi edinmişti. Hapishanenin acımasız yaşam
koşullarını gözler önüne seren yapım 6 sene boyunca dünya piyasasında kendine
yer bulmuştu. Seneler 2005 yılını gösterdiğinde ise dünya gençliğini ve dizi
severleri memnun edecek, Oz gibi hapishane konseptini uygulayan Prison Break
çıktı. Çıkması ile popüler olması bir oldu. Bilhassa zekâ isteyen bölümleri,
gerekse heyecanı hep üst düzeyde tutması hayran sayısını git gide artırdı.
Lincoln Burrows’u oynayan Dominic Purcell ve Michael Scofield’i oynayan
Wentworth Miller’ı kendilerinin bile beklemediği kadar meşhur etti. Oyun dünyası
da beklenen şekilde büyük hayran kitlesi olan diziyi kendi sektörüne uyarlamaya
başladı. Aslında bunun için geciktiklerini bile söyleyebiliriz.
Film veya diziden uyarlanan oyunların birçoğu hayal kırıklığı ile
sonuçlanmıştır. Arada istisnalar olsa da bu tarz yapımlara soğuk baktığımı
söyleyebilirim. Bunun sebebi ise genellikle dizinin veya filmin hayranlarının
duygusunu sömürüp, içi boş yapımlar piyasaya sürmeleridir. Şimdi ise elimizde
aslında kurt yapımcıların önceleri çıkarmalarını beklediğim meşhur dizinin
Zootfly tarafında geliştirilen, Deep Silver tarafından yayınlanan oyunu Prison
Break: Conspiracy var.
Fox River’a geri dönüş
Kendimize kullanıcı ismi oluşturup, new game dediğimiz anda ilk sürpriz ile
karşılaşıyoruz. Parmaklarımızın ucunda bulunan karakter yakından tanıdığımız
Michael Scofield değil ‘The Company’ adına çalışan ajan Tom Paxton. Görevimiz
ise Michael Scofield’ın banka soyup hapishaneye girme teşebbüsü arkasında yatan
gerçekleri bulmak. Kısacası biz de onun gibi belli amaç doğrultusunda isteyerek
hapishaneye düşüyoruz. Prison Break’i takip edenlere müjdem ise ilerleme boyunca
dizide açığa çıkmayan, üstü örtülü olayları öğrenebiliyoruz. Hikâye örgüsü
olarak başarılı bulduğum yapım dizinin ilk sezonu ile paralel gidiyor. Bunun
sonucunda yaptığımız görevlerin birçoğu kapalı alanlarda geçmekte.
Maceranın büyük kısmında gizlenerek ilerliyoruz
Zaman zaman
dışarı çıksak da yine hapishane sınırları içerisinde bulunuyoruz. Yakından
tanıdığımız önemli karakterler ile konuşabiliyor, onlar adına görevler
gerçekleştirebiliyoruz. Bunlar arasında Sucre, T-Bag, Bellick, Sara Tancredi,
Lincoln, Scofield, C-Note ve en sevdiğim karakterlerin başında gelen Abruzzi
bulunmakta. Tabi bunun kısa konuşmalar olduğunu söyleyelim. Hatta çoğu,
hikâyemiz boyunca önümüze çok az çıkıyorlar. Fox River gayet canlı tasvirlenmiş
olup, sanki oradaymış havasını yansıtmayı Zootfly iyi kotarmış.Amacımıza ulaşmak adına girilmeyen yerlere girmeli, gizli dosyaları çalmalı ve
bazı kişiler için pis işler yapmalıyız. Bunları yaparken pek aksiyon beklemeyin.
Zira 9 chapter’dan oluşan yapımda, sonu hariç sadece bir bölümde aksiyon var.
Onun da basit yumruklaşmalardan ibaret olduğunu ekleyelim. Oynanışın temeli
saklanma üzerine kurulmuş. Hatta stealth-aksiyon türünde bulunan görülmeden
yaklaş, düşmanını etkisiz hale getir olayı bile yok. Sadece saklan ve gitmen
gereken yere git. Bunu yaparken havalandırma boşluklarını açabilir, dolapların
içine gizlenebilir ve borulara, duvarlara tırmanabiliriz. Ayrıca açılmayan bazı
kapıları çilingir ustalığı ile açabiliyoruz.
Scofield götür bizi buralardan
Dikkat etmemiz gereken nokta ise
bazı zamanlarda işlemi hızlı şekilde halletmemiz gerekirken, bazı zamanlarda
yavaşça ses çıkarmadan yapmalıyız. Aynı tavrı havalandırma boşluğunun veya
elektrik şalterinin bulunduğu kutunun vidalarını sökerken de almalıyız. Ne kadar
işimizi hızlı halletmeye çalışırsak, o kadar gürültü çıkaracağımızı unutmamız
gerekli. Dibinizde polis uyurken havalandırma boşluğunu vidalarını acele ile
açmaya çalışırsanız, yakalanmanız kesindir. Ama öyle anlar geliyor ki tam
tersini yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. Ekranın ortasında beliren fark edilme
derecemizi gösteren bar mevcut. Bu ne kadar artarsa o kadar fark edilmiş,
yakalanma riskimiz artmıştır.
Kamera açılarına gelirsek bildiğiniz TPS kamerası kullanılmış. Yaptığımız
hareketler sonucunda bazen kamera otomatik olarak yer değiştiriyor. Doğrusunu
söylemek gerekirse kamera problemleriyle oyun boyunca pek karşılaşmadım desem
yeridir. Kontroller ise klavye-fare kombinasyonu ile gayet kolay. Bu sebeple
gamepad’i olmayan arkadaşlar da rahat bir şekilde oyunu oynayabileceklerdir.
Konsollara çıkan TPS yapımlarında bulunan, ekrana çıkan tuşlara aynı anda basma
olayı Conspiracy’de de mevcut. Zaten hikâyemizin azımsanmayacak kısmı video gibi
ilerleyen bu bölümlerden oluşmakta.
Karakterler gerçekçi biçimde modellenmiş olsa da animasyonları çok başarısız
Maceramızı yaşayacağımız yer, sadece hapishanenin bulunduğu alandan ibaret. Tabi
bu demek değil ki hep aynı yerlerde görevimizi sürdürüyoruz. Bazen çatıda kedi
misali hoplayıp zıplarken, yeri geliyor lağımlarda, kimi zaman ise koridorlarda
amacımıza ulaşmak için geziyoruz. Arasıra bahçede yer aldığımız bölümler de
mevcut. Buradayken ağırlık kaldırarak veya kum torbasına vurarak dövüş
skillerimizi artırabiliyoruz. Tabi o kadar ağırlık kaldırdıktan sonra emeğimizin
karşılığını bolca aksiyona girerek alamamamız hoş olmamış.Yapımın genelinde kendini tekrar eden oynanış hâkim. Standart şekilde q tuşu ile
siper al, backspace ile karşı sipere atla durumu mevcut. Tabi bu türü seven
arkadaşlar için elimizde çok çeşit olmadığını düşünürsek hiç yoktan iyidir
diyebiliriz. Bilhassa arada bulmaca gibi çeşitlilik bekleyen ben hayal
kırıklığına uğradım. Aksiyon olmamasını normal karşılayabiliriz çünkü bizi
aksiyona eriştiren olgu saklanmamız ve bunun gerilimidir. Ama bu tür küçük
oyunların bulunmaması Conspiracy’nin eksi hanesine yazılacaktır. Oynanışta en
kötü bulduğum unsur ise gizlendiğimiz kişilerin statik hareket etmesi. Belli
zaman aralıklarında belli hareketler yapmaları hem oyunu kolaylaştırıyor hem de
kişileri robotlaştırıyor. Bu sayede sürprizler ile de karşılaşamıyoruz. Zaman
zaman yapay zekânın dengesiz davrandığını da belirteyim. Bunlardan en dikkat
çekeni ise görülmemin kesin olduğu durumlarda yakalanmamam ama tam tersi
yakalanmamın zor olduğu anlarda ise bir anda polis memurlarımızın kartal gözlere
sahip oluvermesi.
Fox River, Fox River olalı böyle kişiler görmedi
Yüz modellemeleri gayet başarılı şekilde aktarılmış. Diziden tanıdığımız
karakterler gerçeklerine benzemekte. Oyun sektörünün geldiğini noktaya bakarsak
bunun normal olduğunu görebiliriz. Fox River grafiksel olarak iyi
detaylandırmış olsa da 2010 yılının ortalarında hala dinamik ışıklandırma
kullanılmaması hayal kırıklığı yaratıyor. Zaten grafik menüsünde ayarlarını
değiştirebileceğiniz az seçeneğin de bulunması oynamalar yapmanıza engel
olmakta.
Kurşun ata ata biter, mapus yata yata biter…
Her şeyin bir sonu var
Bize yeni olarak bir şey vermese de stealth-aksiyon türünü sevenlerin denemesi
gerektiğini belirteyim. Çoğu yazar tarafından acımasızca yerden yere vurulsa da
o kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Kendini tekrar eden sıkıcı oyun yapısına
sahip olsa bile yine de hikâyeye tutunmanızı sağlıyor. Bütün bunlara rağmen
tavsiye olarak sadece dizinin hayranlarına ve gizlenme işini sevenlere
öneriyorum. Diğer arkadaşlarımız oynayarak boşuna vakit kaybetmesinler.