Makale

P.T. neden harikaydı ve oyun dünyası neden artık korkutamıyor?

Şöyle geriye bir bakış atalım. Yaklaşık iki sene geriye, Gamescom 2014’e gidelim. Gittik mi? Süper. Başta ben de olmak üzere, benim gibi birçok oyuncunun şu son yıllarda korku oyunlarına hasret kaldığını çok iyi biliyorum. Sağolsun Outlast, Amnesia ve SOMA gibi oyunlar sayesinde az da olsa korku atmosferini yaşama fırsatı bulmuştuk. Ama yetmemişti bu oyunlar. Yanlış mıyım? Gözleri büyük oyun firmalarına dikmiş, tıpkı eskisi gibi harika korku oyunları yapmalarını bekliyorduk. Ama olmuyordu, yapmıyorlardı.

Önce Resident Evil serisinin köklü değişimi ve ardından gelen Silent Hill’in garip oyun yapısıyla beraber efsane niteliğindeki korku serilerini birer birer kaybetmeye başlamıştık. Oyun firmaları artık ne satarsa onu yapmaya, oyuncular neye para verirse onu yapmaya başlamıştı. Aksiyon mu istiyorlar? Boşverin korkuyu-gerilimi, aksiyon verelim. Bize para lazım! Elbette onların da ‘esnaf’ kafasında düşündüğünü varsayarsak bu düşüncelerinin çok da yanlış olmadığı kanısına varabiliyoruz. Ama yine de oyuncuları da düşünmelerini ve az da olsa isteneni vermelerini canıgönülden istiyorduk.

Hideo Kojima’yı bilirsiniz. Abimiz magazin haberlerine bile çıkacak nitelikte bombalarla medyaya her gün düşüyordu bir ara. Kendisini Metal Gear serisinin yaratıcısı ve Konami’nin en değerli adamlarından birisi olarak tanırsınız. Tanımaz mısınız? Olsun, çok geç değil. Ufak bir araştırma ile kendisini hemencecik tanıyabilirsiniz. Peki Hideo Kojima bir yana, onun kankası olan Guillermo del Toro’yu bilir misiniz? Pan’ın Labirenti desem, Kızıl Tepe desem, Hellboy desem, Pacific Rim desem? Evet kendisi bu fantastik filmlerin yönetmeni ve günümüz ‘korku’ dünyasının en sözü-geçer adamlarından birisi. Bir de Konami ve beraberinde Silent Hill serisi vardır. Şahsen Silent Hill 2’nin en sevdiğim oyun olduğunu söyleme gereksinimi duyuyorum bu noktada. Çünkü birazdan içimden Konami’ye edeceğim küfürleri tahmin etmenizi istiyorum. Her neyse, konumuz bu değil. (Aslında bu ama neyse)

Şimdi bir önceki paragrafta bahsettiğim herkesi ele alalım. Hideo Kojima, efsane bir oyun yapımcısı. del Toro, efsane bir film yönetmeni, özellikle de korku konusunda. Silent Hill de oyun dünyasının en bilinen serilerinden birisi. İşte Gamescom 2014’te, bu 3 öğe harmanlandı ve ben de dahil olmak üzere birçok oyuncu kalp krizi geçirmenin eşiğinden döndü. Önce sıradan bir indie korku oyunu olarak gösterilen P.T.’nin aslında indirilip oynanabilen bir demo ve bu demonun sonunda da aslen Silent Hill serisinin yeni oyunu olan Silent Hills’in bir ön-gösterimi olduğunu görmüştük. Yapımcı koltuğunda Hideo Kojima ve del Toro, başrolde Norman Reedus ve o özlediğimiz mükemmel korku atmosferi. Yahu daha ne olsun? Kriz geçiriyordum ekranın başında. Sonra ne oldu? Konami oldu. İçimizden küfür etmeye başladık mı? 

Silent Hill isminin yasal sahibi olan Konami ve sadık bir Konami çalışanı olan Hideo Kojima arasında o dönemden sonra ufak-tefek tartışmalar ortaya çıkmaya başlamıştı. Herkesin ağzında bir dedikodu dolanıp duruyordu, Kojima, Konami’den ayrıldı/kovuldu diye. Öyle de oldu. Hideo Kojima, Metal Gear Solid V: The Phantom Pain’in yapımı sırasında Konami ile yolları ayırdı ve kendi stüdyosunu açtı. Uzun tanıtım evresini atlattıysak şimdi asıl konumuza geliyoruuuuuz ve geldik.

P.T. tek kelimeyle mükemmeldi. Oynadınız mı, oynamadınız mı, ya da Konami bahsigeçen oyunu PlayStation Store’dan çekikten sonra mı PlayStation 4 aldınız bilmem ama bildiğim tek bir şey var, P.T. oynayan herkesin aklı başından uçuverdi. Peki neden? Neden böyle büyük bir patlama yarattı bu oyun? Çünküsü çok basit. Çünkü P.T.’de korku janrasına hayran olan bir bireyin isteyebileceği her şey mevcuttu. Gerilim, bulmaca, işitsel-görsel yeterlilik, kan, korku ve o özlediğimiz rahatsızlık hissi. Silent Hill 2’de Pyramid Head ile ilk kez Wood Side Apartmanları’nda birkaç demir barın ardında karşılaştığımız o an gibi. İnanılmaz ve anlatılması imkansız bir rahatsızlık hissi. Bu hissin tamamen aynısını vermeyi başarmıştı P.T. Lisa ile ilk karşılaşmamız ve rahatsız edici sesini duyduğumuz o ilk anda işlerin hiç de iyi yerlere doğru gitmediğini anlamıştık. Üstelik Hideo Kojima’nın eşsiz zekası ile hazırladığı bulmacalar sayesinde P.T. hala birçok kişinin bitiremediği bir oyun da olmuştur. Korkusu gerilimi bir kenara, zor bir oyundu P.T. Gerçekten kafanızı çalıştırmanız gereken, öylesine oynayıp bitiremeyeceğiniz türden bir oyundu. Yani şu anda içinde bulunduğumuz oyun dünyasının gerektirmediği her şeye sahipti.

Şimdi neden yok böyle korku oyunları? İnsanlar “korku” diye ne oynuyor, ne izliyor, ne dinliyor? Günümüzde yayıncılık ve “YouTuber”lık sektörü sizlerin de bildiği üzere aldı gidiyor. Özellikle PewDiePie’ın oldukça ünlü olduğu bu sektörün çoğu üyesinin ünlerini Amnesia: The Dark Descent’a borçlu olduğunu hepimiz biliyoruz. Bulundurduğu ‘jumpscare’ öğeleri ve korkutucu atmosferi ile yayıncıların korkmasına ve komik ağız-burun hareketleri ile izleyicileri eğlendirmesine sebep olmuştu bahsi geçen oyun. Bu oyunlar izlenilip sevildikçe bağımsız yapımcılar da ‘ya biz de yapsak böyle şeyler, insanlar oynasa, para kazansak’ diye düşündüler haliyle. Yani yayıncıların vücutlarımıza sokmaya çalıştığı bu kanser hücresini de bağımsız yapımcılar bir bakıma güçlendirmiş oldu. Sayelerinde artık korku oyunları boş jumpscare öğeleri ve klişelerden ibaretti. Artık oyunlar korkutmuyor, anlık bir küfür şölenine sebep olup ‘geçiniz’ dedirtiyordu. Buna en iyi örnek nedir? Biliyorsunuz hadi söyleyin. Evet. Five Nights at Freddy’s bunun en iyi örneğidir. Açın Google’a yazın bu oyunun adını. Ya da direkt olarak YouTube’a. Daha sonra da peş peşe çıkan şaklabanlıkları görün. Tamam eğlenceli videolar çekiliyor olabilir. Buna karşı değilim. Fakat bu şekilde bu oyunların ünlenmesini, daha büyük kitlelere ulaşmasını ve boş devam oyunlarının gelmesini sağladı tüm bu yayıncılar. Tipik bir insanın yaptığı gibi, geneli değil de, kendisini düşündü her biri. Şuradan biraz daha subscriber gelsin de, gerisi önemsiz. Hah, çok da güzel oldu, çok iyi de oldu taam mı?

Şimdi diyeceksiniz ki, “e yayıncılar ne yapsın, onlar da bir şekilde para kazanmak zorundalar, bu yüzden popüler oyunları oynamak zorundalar?” Dediniz değil mi? Demekte de çok haklısınız. Fakat şöyle bir şey var; piyasada kimsenin bilmediği ve harcanan o kadar çok korku oyunu var ki, say deseniz saymam saatlerimi alır. Lovecraft mitini kullanan oyunlar mı dersiniz, Dante’nin Inferno-Purgatorio-Paradiso üçlemesini baz alan oyunlar mı dersiniz, Poe’nun usta kaleminden çıkan oyunlar mı dersiniz, sürüyle, bir dolu oyun var aslında şu an piyasada. En basitinden açın Steam’i ve “The Last Door” adlı oyunu aratın. Son zamanlarda gördüğüm en sağlam korku oyunlarından birisi. PixelArt olması sebebiyle direkt olarak beklediğiniz korkuyu veremese de atmosferi bakımından günümüzde çıkan birçok oyuna taş çıkarır. Bu tür bilinmeyen ve izleyenlere de gerçekten büyük zevk verecek oyunlar piyasadayken niye hala Outlast videosu çekmek istiyor yayıncılar? Cidden kalite bu kitleler için bu kadar önemsiz bir şey haline mi geldi? Subscriber sayısı bir kanalın kalitesinden daha mı önemli? Keza öyleyse zaten artık söylenecek bir şey kalmamıştır, burası bir gerçek.

Kıssadan hisse, derdimi anlatabilmişimdir diye düşünüyorum. ‘Neden artık korku oyunu çıkmıyor?’ sorusunu sorarken topu yapımcılara değil de öncelikle oyuncu kitlesine atmak gerekiyor. Korku oyunu çıkmıyor, çünkü artık oyuncular ilgiyi başka yöne doğrulttu. Şu günden sonra çıkacak en korkunç oyun artık olsa olsa Evil Within ayarında olur. Korku öğeleriyle bezeli düz aksiyon oyunları. Evet düşüncesi bile ‘bu günlere nasıl geldik’ dedirtse de bu gerçekleri konuşmak gerekiyor en nihayetinde. Artık oyun dünyasının gelişen teknoloji ve değişen kafa yapısı sebebiyle hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağı gerçeğini kabullenmemiz gerekiyor. En azından yayıncılar ve oyuncular bu kafa yapısını değiştirmek için kılını kıpırdatmadığı sürece biz daha uzun bir süre korku oyunu göremeyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu