Rain (PS3 İnceleme)
Team Ico ile beraber Ico ve Shadow of the Colossus, Level 5 ile beraber Rogue Galaxy gibi PS2’nin tanınmış yapımlarında yer alan SCE Japan Studio, bu sefer yapımcı Acquire ile bir araya gelerek Rain adında (Asya’da bilinen adı ile Lost in the Rain) küçük ama sevimli bir macera oyunu piyasaya sürdüler.
Üçüncü bir kişinin ağzından (daha doğrusu yazılarla) anlatılan hikâyede ismi verilmeyen bir çocuk ateşi olduğu için yatağında yatmaktadır. Ateşi olmasa belki de sirke gitmeyi planlayan küçük çocuk yağmurun başlaması ile penceresinden dışarıya bakar. Derken yağmur damlalarının çarptığı, kendi ile aynı yaşlarda bir kız silueti görür. Sadece yağan yağmur damlaları üzerine düştüğü için orada olduğu anlaşılan kız (kısacası kız görünmezdir) yine kendisi gibi görünmez bir varlıktan (unknown) kaçmaktadır. Kız ve peşindeki varlık bir ışığa girerek gözden kaybolur ve kahramanımız da hasta yatağından kalkarak dışarıya çıkıp ikilinin peşinden ışığa girer.
Çocuk kendisini terk edilmiş, hayalet kasabası gibi bir yerde bulur. Üstelik çocuk da artık kız ve diğer varlık gibi görünmezdir ve sadece üzerine yağmur yağdığında görülebilmektedir. Küçük kahramanımız kıza yetişmek ve neler olduğunu anlamak istemektedir ama bu göründüğü kadar kolay değildir. Garip varlık hala kızın peşindedir, yağmurun yağmadığı kapalı yerlerde görünmez olup gözden kayboluyorlardır. Üstelik etraftaki tek tehlike garip varlık değildir.
Bahsettiğim gibi Rain’de hikâye yazılar ile bir hikaye tadındaymış gibi üçüncü bir ağızdan anlatılıyor. Örneğin, “Çocuk yatağından kalktı ve ışığa girdi” veya “Kıza seslendi ama ağzından sözcükler çıkmadı” gibi cümlelerle oyun süslenmiş bir şekilde bize yaşanan gelişmeleri aktarıyor.
Rain kendi içinde bölümlere ayrılmış durumda ve yarısına kadar amaç kıza yetişmekken diğer yarısında da neler döndüğünü, neden görünmez olduğumuz gibi sorulara cevap aramaktan ibaret. Kilise, fabrika gibi mekânlar hariç oyunun büyük bir çoğunluğu sokaklarda, yağmurun altında geçiyor. Küçük çocuğu ve etrafta dolaşan tehditleri görebilmenin tek yolu yağmur. Yağmur yağmadığı yerlerde çocuk, kız, varlık, kısacası canlı her şey görünmez oluyor ve sadece ayak izleri kaybolmamızı önlüyor. Peşimizden gelenlerden saklanmak için bolca üstü kapalı yerlerde saklanıyoruz. Tabii ara sıra üstü kapalı yerlerde dolaşan yaratıklara da dikkat etmemiz gerekiyor.
Rain’in macera yönü bir yerden bir yere ulaşmak üzerine kurulu. Yani puzzle tarzı bulmacalar yok. Genelde önümüzdeki engelleri aşarak veya (engel yoksa) varlık ve diğer yaratıklardan kaçınarak ilerlemeye çalışıyoruz.
Örneğin ileride bir yol vardır ama önünde bir yaratık kol gezmektedir. Ses yaparak onu kapıdan uzaklaştırıp çaktırmadan yola koyulmaya çalışıyoruz veya kilitli bir kapı var ve varlık etrafta. Anahtarı elimize aldığımızda da görünür oluyoruz ve bir şekilde varlığı atlatmamız gerekiyor. Oyundaki bulmacalar bu tarz ve açıkçası pek zorlayıcı değiller. Tıkansanız dahi de “select” tuşuna basarak gerekli ipuçlarını öğrenebiliyorsunuz.
Rain’in grafikleri için oldukça hoş diyebilirim. Sürekli yağan yağmur, su birikintileri, ölü şehir güzel tasarlanmış. Karakterimizin yağmurda görünür olması, çamura battığında iz kalması gibi detaylar güzel. Oğlan ve kız dışındaki varlıklar biraz köşeli çarpıyor göze ama genel olarak grafikler çekici.
Oyunun en iyi yönlerinden birisi ise müzikleri. Zaman zaman piyano odaklı hüzünlü melodileri, kimi zamansa çalan sirkvari müzikler oyunu canlı tutuyor. Kimi zamansa tamamen sessizliğe gömülüp sadece yağmur sesi ile baş başa kalıyoruz. Oyunda dublaj bulunmamakta, bu yüzden hikâye ekrana yerleştirilmiş yazılar ile sunuluyor. İlk bakışta dublaj olmaması eksi olarak gözükebilir ama ilerledikçe dublajın olmasının oyunun büyüsünü bozabileceğini düşünmeye başladım.
Rain çok büyük şeyler vaadeden, oynanmazsa olmaz bir yapım değil ama kendi çapında yaratmayı başardığı etki ile de oldukça başarılı bir yapım. Bir oğlan ve bir kızın sessiz ve görünmez hikayesi şahane müziklerle birleşince ortaya sımsıcak bir yapım çıkıvermiş.