Red Faction II
Şehirde terör estiren bir diktatöre karşı uzun bir süreden sonra ikinci kez karşı karşıyasınız. Son umut olarak kurulmuş birbirinden has ve seçme altı adamın liderisiniz. Dolu dolu bir aksiyon için daha fazla söze gerek var mı?
Aksiyonun dozu öyle fazla kaçırılmış ki altı adamla fazla bir kordinasyon kurmadığınız gibi görevler arasında sizi düşünmeye sevk edici hemen hemen hiçbir özellik bulunmuyor. Zaten bir konsol oyunu olan Red Faction’da devamlı olarak düz gitmekte ve önümüze geleni yok etmekteyiz. Ayrıca vurduğumuz düşmanlar karşımıza yeniden çıktığı için onları tekrar haklamamız gerekmekte. Düşmanlarımızı son derece etkileyici hazırlanmış on dört farklı silahla etkisiz hale getirebiliriz. Bunların içinde Max Payne’den hatıralayacağınız her bir elimizle ayrı ayrı tuttuğumuz tabanca ve uzi de bulunmakta. Düşmanlarımız ise her bölümde değişen askerlerin yanında patlayan örümcek ve uçan minik gardiyan robotlardan oluşmakta. Ancak özellikle helikopter bölümünde taramalının başında şehirde düşmanları avlamak son derece güzel düşünülmüş bir özellik. Genel olarak bitirmesi kısa olan oyunda böyle bir görev son derece hoş durmuş.
Duvarları Yıkalım!
Red Faction’ı diğer fpslerden ayıran en önemli özelliği hiç kuşkusuz kullandığı motor. Geo-Mod adı verilen bu motorun en önemli özelliği duvarların yıkılabilmesi. Bu özellik henüz oyunun başında kendinizi duvarın arkasında ve kapısı olmayan bir yerde bulduğunuz ilk bölümde kendini belli ediyor. Dolambaçlı bir yol seçip ilerlemek yerine uygun bir roketle açacağınız delikten yan odaya geçebiliyorsunuz. Deli gibi ateş saçan sabit bir makineli karşısında ekipteki arkadaşınızın “Bununla başedemiyoruz, dolaylı yolu kullan!” dediğini duyunca makinenin yanındaki duvarlardan delik aça aça gitmek zevkli ve “dolaylı” bir hal alıyor. Aynı zamanda tam çıkmaza girdiğinizi düşündüğünüz anda tepedeki köprüyü patlatarak yukarı doğru uzanan bir merdiven elde edebilirsiniz. Sonuçta bu özellik oyun içine iyice sindirilmiş ancak patlamalar sonucu bir süre sonra oluşan daha doğrusu oluşmayan göçme, yıkılma, ezilme gibi fiziksel olaylardan dolayı bu yeniliğin çekiciliği kayboluyor. Zaten her şeyin patlatıldığı bir oyunda ayrıca kuru kuru yeni delikler açmak doğal sürecin parçası haline geliyor. Ayrıca bu kadar iddialı bir motoru, üzerime son hızla gelen metroya en ağır roketle denediğimde ortaya hiç de istediğim patlama çıkmadığını belirtmek isterim.
Henüz ileri seviyeye gelemeyen motorun yanında sesler ve efektlerde özellikle dikkat ettiğim 5+1 ve dolayısıyla EAX desteğinin olmaması günümüz oyunlarda bir kayıp olarak nitelendirebilir. Yine de seçebileceğiniz stereo modunda birkaç adımla birlikte curcuna biçiminde gelişen hızlı bir aksiyon sahnelerinde her türlü sese yeterince doyuyorsunuz. Fazla bir özelliği olmayan silah ve patlama seslerine vurduğunuz düşmanın “partnerimi öldürdün seni haklayacağım” tarzı Los Angelas polisi replikleri bir süre sonra gülünç hal alıyor. Bunun dışında oyunda değişim gösteren müzikler de fps’lerdeki heyecan unsurlarını arttırıcı nitelikte.
Sonuç olarak Renegade’i sevenlerin, bu oyuna benzemesi yönünden Red Faction’ı daha çok beğeneceğini söyleyebilirim. Ayrıca Unreal II gibi sistem “öğütücü” oyunların yanında optimal configrasyon sahiplerinin de rahatlıkla tercih edebileceği bir oyun Red Faction. Dileriz ki oyuna serpiştirilen çarpıcı fikirler senaryonun daha önplanda olduğu daha özgün bir oyunda birleşsin.