Oyun İncelemeleri

Red Orchestra: Ostfront 41-45

Bazı eklemeler vardır sonradan kendi başlarına olurlar, bazı çıraklar vardır ustasını kapatırlar. Genel olarak bu olayları çevremizde görebiliriz. Boynuz kulağı geçer hesabı, bir kalfa kendisini yetiştireni bir anda geçebilir. Bunlar doğal olaylardır, sonuç olarak bir iyinin herzaman üstü olabilir. Buna kendini yetiştirmek mi? Doğal yetenek mi? İşte meçhul sorular bir insan üstünde giderek kalır ve tıkanır. İnsanoğlunun edebiyatını çözmek, fırtına ortasında kumdan kale yapmaya benzer. Zordur, kolay anlaşılmaz, çözmek istenirse de pek ipucuda vermeyebilir. Size sadece kendi rızası ile içini açar, ruhunu gösterir. Pek derin detaylardan üstlere doğru kaçarsak, ne yazıkki bilgisayar oyunlarının böyle bir şansı yoktur. Kısaca ustalarını veya önceki yapımları geçmeleri tamamen içeriklerine bağlıdır. Yetenekleri yapımcılarından gelir, çünkü türe ve kökenine yeni özellikler katmalıdır. Katmasa bile kaliteli olmalıdır ki önceki yapımları geçebilsin. Bilgisayar oyunlarının tam bir çırak olan türü vardır, mod’lar. Ana oyun ile en başta izdivaç eder, sonrasında sıkılır ve yalnızları oynar. Büyük küçük çoğu kişinin bildiği Counter – Strike en büyük örnektir. İlk Half-Life’ın mod’u olarak çıkan ve ortalığı kasıp kavuran CS, daha sonra Condition Zero olarak ortalıklarda yer almıştır. HL2’nin Source teknolojisi ile yeni bir imsaj kazanmıştır. 

Senfoni orkestrası

Unreal Tournament mod’larından Red Orchestra’da aynı hikayenin izinden gidip, ayrı bir proje olarak karşımıza geldi. İkinci Dünya savaşını konu alan mod ilgi gördü ve yaratıcıları tek başına bir oyun olması için çalışmalara başladı. Dağıtımını da Valve üstünden yaparak piyasaya giriş yaptılar.

Red Orchestra, aslında klasik sayabileceğimiz bir çok özelliğe sahip bir yapım. İkinci Dünya savaşının atmosferini bizlere Multiplayer olarak sunuyor. Oyun içinde Ruslar ve Almanlar (Axis ve Allies) olmak üzere iki taraf bulunuyor. İkisinden birini seçerek, online ortamlara bir giriş yapıyoruz. Oldukça sıcak çatışmalara girip, amacımıza ulaşmak için mücadele veriyoruz. Wolfenstein’dan hatırlayacağımız belli bir asker sınıfı seçme imkanımız bulunuyor. İsterseniz bir anti-panzer veya normal bir er olabiliyorsunuz. Belki de Sniper sınıfını seçip uzaktan, rakip takımın oyuncularını avlamak daha iyi olabilir. Bu tamamen sizin seçiminize bırakılıyor. Seçtiğiniz sınıf oyun içinde kendini her şekilde belli ediyor. Mesela yakın mesafede çatışan askerlere, Sniper olup bir kule veya yüksek yerden ateş edip, destek verebilirsiniz. Böylece onların üstüne binen yük, biraz daha hafiflemiş olacaktır.

Red Orchestra içinde tüm mücadeleler yaya olarak geçmiyor. Halo ile başlayan araç kullanma yapım içinde de yer alıyor. Normalde Unreal Tournament 2004’de araç kullanabilme yapılmıştı, zaten onun mod’u olan Red Orchestra’da bunu alıp kendisine uyguluyor. İkinci Dünya savaşında yer alan tanklar ve zırhlı araçlar yapımda bulunuyor. Yalnız burada tek bir problem var, ne yazık ki yer araçları dışında uçak veya denizde kullanabileceğimiz tür bulunmuyor. Bunlar dışında yer alanlar ise gerçek modellemeleri ile karşımıza çıkıyor. Sovyetlerin; Klimenti Voroshilov 1s, T-34 M41, T-34 85 gibi savaşta kullandıkları araçlar aynen oyunda var. Almanlarda ise ünlü Tiger tankı, Pz IV Ausf F2, Pz V Ausf G gibi modelleri mevcut. Her iki tarafın da birbirinden farklı zırhlıları bulunuyor. Araçları tek başımıza kullanabiliriz, fakat silahlarını kontrol etmemiz için başka oyunculara ihtiyaç oluyor. Bir kişi Tiger tankını sürerken, diğer ikisi topunu ve makinelisini kontrol ediyor. Eğer tek başınıza olursanız tankı bir anda sürerken durdurup, topa veya makineliye geçmeniz gerekiyor. Bu hali ile araç duruyor ve açık hedef oluyor. Araçlar oyunun tüm haritalarında bulunmuyor. Sadece bazılarında zırhlıları kullanabiliyoruz. Araç kullandığımız zaman normal bir arabadaki gibi her yeri net göremiyoruz. Zırhlı olduğundan sadece ufak bir pencere var ve dar bir görüş alanı hakim. Bu yüzden her an tetikte olmamız gerekiyor, çünkü dar görüş açısından düşmanın nereden geldiğini göremeyebiliriz.

Ateş et

Araç içindeki pozisyonumuzu numara tuşları ile değiştirebiliyoruz. Bire basıp sürücü koltuğuna, ikiye basıp makineliye veya üçe basıp topa vs… gibi şekil ve biçimsel anlamda değişiklik yapabiliriz. Araçlar hafif,orta veya ağır olmak üzere ayrılıyorlar. Burada bir denge sistemi mevcut. Mesela Tiger tankı atış menzili ve zırh bakımından en güçlü araçlardan biri, fakat ağır bir şekilde ilerliyor. Hafif zırhta bir tank hızlı bir şekilde hareket edebilirken, top mermilerinden kolay bir şekilde etkilenebiliyor. Bir ya da en fazla iki mermide patlıyorlar. 

Red Orchestra bize gerçek anlamda güzel bir silah yelpazesi sunuyor. Savaşta kullanılan bir çok silahı oyun içinde görebiliyoruz. Yine Sovyetlerin ve Almanların farklı tipte modelleleri bulunuyor. Almanlarda; Kar 98K, 1908 Lugar, Mauser 98K, MP 40, Walther P38 gibi silahlar mevcut. Ruslarda ise SVT40 Semi-Auto Sniper, PPD40 SMG, PPSH 41 SMG, DP28 Makineli tüfeği gibi silahlar yer alıyor. Silahlar seçtiğimiz asker sınıfa göre değişiyor, her askerin kendine ait bir silahı oluyor. Bir Sniper, Kar 98K Rifle kullanabilirken MP 40’dan yararlanamıyor. Bu sınıfların savaştaki rollerini belli etmek için yapılmış. Eğer oyuncular istedikleri silahı alabilselerdi, mücadeleler daha farklı olabilir ve oyunun atmosferi biraz baltalanabilirdi. Silahların ateş ettiğiniz zaman verdikleri tepkilerde güzel yapılmış. Elinizde geri tepki verebilen, bir tahta parçasının olmadığı hemen belli oluyor.

Oyun içinde oynayabileceğimiz on üç farklı harita mevcut. Bunlar içinde Stalingrad gibi, İkinci Dünya savaşındaki ünlü yerler bulunuyor. Haritaların bazılarında araç kullanımı yer alıyor, bazılarında ise ne yazık ki bulunmuyor. Online tabanlı Red Orchestra’da haritalar genelde büyük ve kalabalık savaşlar için tasarlanmış. Eğer iki takımda az kişi bulunuyorsa, büyük alanların zevki çıkmıyor. Rakibinizi bulana kadar çevreyi iyice dolaşmak durumunda kalıyorsunuz. Bu yüzden genel olarak kalabalık bir grup ile oynamanızı tavsiye ederim.

Kızıl ordu

Oyun Multiplayer tabanlı olmasına rağmen bot’lar ile de kapışabileceğiniz bir antreman bölümü yer alıyor. Pratice olarak geçen kısımda, seçtiğiniz haritalarda bot’lar ile savaşıyorsunuz. Unreal Tournament’in yapay zekası genelde iyidir, Red Orchestra’da da genel olarak fena değil. Bazı salakça davranışları olmasına rağmen, yinede zorluk seviyesini arttırdığınız zaman güzel taktiklere başvurabiliyorlar. Çoklu oyuncuya girmeden önce Practice bölümünde oyunu biraz oynayın. Böylece yapımın dinamiklerine biraz alışırsınız ve Multiplayer’a zorluk çekerek başlamazsınız.

Red Orchestra’da güzel ayrıntılar yer alıyor. Bunlardan birincisi adamınızın yorulması. Belli bir süre koştuktan sonra, karakterimiz nefes nefese kalıyor ve ağır temposuna geri dönüyor. Aradan belli bir miktar geçtiğinde kendine geliyor. Bunu hemen sol alt köşedeki, asker modelinden görebiliyoruz. İkonun çevresindeki çizgiler yukarı doğru artmaya başlayınca, yorulmaya başlıyorsunuz. Çizgiler ikonunun en tepesine geldiği zaman gücünüz bitmiş demektir. Yürüyerek ilerlemeye başladığınızda veya biraz durup dinlendiğiniz zaman çizgi yavaş yavaş aşağıya doğru iniyor. İşin diğer güzel yanı yorulduğunuz zaman zıplayamıyorsunuz, belki bu olay bazı oyuncuları kızdıracak, yinede güzel bir ayrıntı olmuş. 

Yine sol altta bulunana ikon sayesinde nereden vurulduğunuzu görebiliyorsunuz. Yaralandığınız yere göre karakterimiz biraz tepki veriyor. Call of Cthulhu’daki kadar ayrıntılı bir tepki vermesede belli etkileşimler var. Mesela elinizden vurulduğunuz zaman ekranda tüfek kullanamayacağınıza dair bir uyarı çıkıyor ve karakterimiz tüfeğini bırakıp sağlam tek kolu ile tabancasını çekiyor. Vurulduğumuz zaman veya bomba patladığında ekran hafiften bulanıyor ve seslerde kısa bir süreliğine kesiliyor. Gerçekçi bir atmosfer sağlamak için bunlar iyi düşünülmüş.

Kod adı Unreal

Red Orchestra, bir Unreal Tournament mod’uydu ve bunun sayesinde onun teknolojisini kullanıyor. Unreal 2 ile yapılmış grafikler, yeni nesil oyunlardan geri kalmış durumda. Yinede çöpe atılacak cinstende değiller, hatta bazı oyunlardan daha iyiler. Çevre ve kaplamalar bildiğimiz Unreal dizaynı, modellemeler genel olarak fena değil. Eskilik kendini belli ediyor, bazı yerler çizgisel anlamda sırıtıyor. Işıklandırma ve gölgelendirme başarılı sayılabilir, ama bu oyunun grafiklerinden bir Call of Duty 2 veya Quake 4 beklemeyin. Sesler kısacası yeterli. Efektler ve silahlar gayet doyurucu. Özellikle adamınız yorulduğu zaman derin nefes alıp vermesi, ses açısından güzel yapılmış, efektler kendini belli ediyor.

Unreal fiziklendirmesi, Karma Engine yine yapımda karşımıza çıkan teknik detaylardan. Adamların ölme biçimleri veya patlayan araçlar gibi temel işlevlerde kullanılmış. Bunlar haricinde çevre ile etkileşimi sağlamıyor. Tank ile bir çitin üstünden geçmek istediğinizde, sanki çelik bir duvara tankı sürermiş gibi kalıyorsunuz. Aracınız üstünden geçip onu parçalamıyor. Karma fizik motorunun çevre ile etkileşimde bari temel işlevlerde kullanılmasını isterdim. Yapımcılar ise bunu uygun görmemiş, o yüzden fiziklendirme ölme ve patlamadan öteye gitmiyor.

Neden sonuç ilişkisi

Red Orchestra’da bir yeri savunmak veya ele geçirmek gibi temel amaçlar bulunuyor. Yinede savaş ortamında ve bunu kalabalık olarak sunmak istiyor. Az yada çok bir şekilde bunu başarıyor. Oyun, online FPS’lere öyle ahım aşhım bir özellik getirmiyor. Farklı bir kaç konsept var, belki bunlar yeni çıkacak oyunlar içinde kullanılabilir. Bir mod’dan tam sürüm bir oyuna terfi etmede, Red Orchestra başarılı olmuş. Condition Zero gibi yılan hikayesine dönmedi. Belki teknolojik olarak yeni nesiller ile baş edemese bile olsun. İkinci Dünya savaşı ortamını seviyorsanız ve Multiplayer oynamak isterseniz deneyebilirsiniz. Oyunun Steam üzerinden satıldığını da belirteyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu