Oyun İncelemeleri

Resident Evil: Umbrella Corps.

Hürcan sıcak bir yaz gününün sabahına uyandı, çayını koydu, müziğini açtı ve ‘acaba gece indirmeye bıraktığım oyunlar inmiş midir ya?’ diye bir düşünüp Steam’i açtı ve Umbrella Corps’un indiğini gördü. Büyük bir Resident Evil hayranı olduğu için Umbrella Corps onu oldukça heyecanlandırıyordu. Hele ki bir de online arenalarda çata çuta adam öldürmeyi sevdiği için bu oyun onun için güzel bir fırsat olacaktı. Sonunda çıkmış ve oynaması için hazır bir haldeydi. Hürcan bir fincan çayını alıp bilgisayarın başına oturdu ve Umbrella Corps’u çalıştırdı. ‘Hadi bakalım’ diye kendi kendine düşünerek direkt olarak Online modlara dalmak yerine öncelikle oyunun tek kişilik The Experiment adlı moduna daldı. Yaklaşık 5 dakika oynayıp iki round geçtikten sonra yüzünü yavaşça kameraya doğru çevirdi ve ‘Ciddi misiniz abi?’ diye hayıflandı. Kötü bir oyunun onu beklediğini o an anlamıştı… İşte başlıyoruz.

Öncelikle gerçekten söylemem gerekir ki, Resident Evil’ın günümüze kadar çıkmış tüm oyunlarını oynadım ve koyu bir Resident Evil hayranı olduğumu düşünüyorum. Bu yüzden bu incelemeyi de hem objektif bir oyuncudan, hem de subjektif bir Resident Evil hayranının kaleminden okuyor olacaksınız. Resident Evil: Umbrella Corps, daha çok online tabanlı geliştirilen bir aksiyon oyunu olarak tanıtılmıştı bizlere. Ana seriden hikaye olarak (haha, hikaye mi?) tamamen alakasız olan bu oyunda bütün amacınız güzel bir online arenada Resident Evil evrenini de arkanıza alarak keyif verici maçlar oynamak olacaktı. Öyle oldu mu peki? Bak hala elim ayağım titriyor sevgili okur.

Evet arkadaşlar, gerçekten sonunda bu gerçekleşmiş olabilir. 2016’da çıkmış olan herhangi bir oyuna rahatlıkla ‘2016’nın en kötü oyunu işte budur’ diyemiyordum ama şu an rahatlıkla söyleyebilirim ki evet, 2016’nın en kötü oyunu Resident Evil: Umbrella Corps’tur.

Şimdi diyorsunuz ki, “tamam hocam tatava yapma incelemeye geç de okuyalım”. Evet ben de aynen öyle yapıp incelemeye balıklama dalıyorum. Oyunda tahmin edebileceğiniz üzere iki ana oyun modu bulunuyor. Birisi ‘The Experiment’ adı verilen tek kişilik oyun modu, bir diğeri de ‘Online’ adı verilen, errr, online oyun modu. Çok düşünmüşler ismini değil mi? Bence de. ‘Online’ oyun modu da kendi içinde iki ayrı moda bölünüyor. Birisi One-Life Match, bir diğeri de Mult-Mission. Hepsine değineceğiz sırayla. Öncelikle, The Experiment.

The Experiment adı verilen bu tek kişilik oyun moduna girmemin baştaki amacı, oyunun kontrollerine alışmak, online modda direkt olarak mezarı boylamamaktı. The Experiment şu mantıktan oluşuyor: Sıra sıra dizilmiş haritaların her biri bir round’u oluşturuyor. Bu roundlar’da da oyunun size verdiği görevleri yapmaya çalışıyorsunuz. Yerde bulduğunuz silah ve mühimmatlar yardımıyla olabildiğince hayatta kalıp ‘zombi örneklerini’ topluyorsunuz. 20 örnek toplayıp diğer round’a geçiş sağlayabiliyorsunuz. Belki sonradan farklı şeyler de toplatıyordur, ya da bir bölgeyi savunmanızı istiyordur fakat ilk 3 round’u oynayarak söyleyebilirim ki, hep aynı şeyi yapıyorsunuz. Bu kadar evet. The Experiment bu kadar. Başka bir şey yapmıyorsunuz. Her round ne idüğü belirsiz şeyler toplayıp diğer round’a geçiyorsunuz. Bir de bu oyun modunu oynamak size seviye, tecrübe falan katmıyor. ‘E o zaman niye var?’ diye sordunuz değil mi? Ben de sormuştum evet. Bilmiyorum.

Kendine has ayrı bir komedi olan online maçlara gelelim şimdi. Komedi diyorum çünkü bir maç atabildim. Onun için de yaklaşık bir 8 dakika bekledim herhalde. Oyun çıkalı iki gün olmasına rağmen ya herkes oynayıp ‘bu ne ya’ deyip bırakmış, ya gerçekten kimse bu oyunu satın almamış (ki öyle bir şey mümkün değil) ya da oyunun berbat bir maç sistemi var. Tek bir maç atabildim ve onun için de 8 dakika bekledim. Call of Duty ve türevleri gibi günümüzün online aksiyon oyunlarından çalın… hadi tamam esinlenilmiş gibi duran oyun lobisinde karakterinizi kendinize göre ayarlayabiliyor ve silahlarını seçebiliyorsunuz. Karakteriniz seviye atladıkça yeni ekipmanlara erişim sağlayabiliyorsunuz ve zar zor gireceğiniz online maçlara hazırlık yapıyorsunuz. Girebildiğim online oyun modu Multi-Mission adlı moddu. Doğrusu oynamaya değer tek modun da bu olduğunu düşünmüştüm. Diğer mod, One-Life Match’de sadece bir hakkınız var ve en az 3 dakikalık bir round’da hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Elbette diğer oyunculara ve aynı zamanda zombilere karşı. Mult-Mission’da ise oyun size çeşitli görevler veriyor ve takımınız ile bu görevleri diğer oyuncularla kapışırken yapmaya çalışıyorsunuz.

Oyunun online modlarında karakterinize bahşedilmiş özel bir kalkan bulunuyor. Bu kalkan sayesinde zombiler size saldırmıyor. Elbette biraz hasar aldığınızda bu kalkan kırılıyor ve zombiler harala gürele size saldırmaya başlıyor. Neredeyse hepsi tek vuruşta öldüğü için bu pek problem olmuyor fakat diğer oyuncularla kapışırken anlık bir panik yapmanıza sebep olabiliyor. Oyunun sahip olduğu aşırı zorlama kontroller yüzünden online modda da çoğu zaman sinir olup monitöre kafa atacak duruma geliyorsunuz.

Evet, kontroller demişken oraya da bir değinelim. Öncelikle, oyunun Unity kullanılarak yapıldığını söyleyeyim. Genel olarak göze hoş gözükse de, biraz dikkatli bakınca aslında neredeyse 2 sene öncesinin grafikleriyle bir oyun oynadığınızın farkına varıyorsunuz. Üstelik oyunun öyle zorlama kontrolleri var ki, kamerayı çevirme hızınız bile sensitivity’i ne kadar artırısanız artırın yeterli olmuyor. Hız baz alınmış bir online savaş oyununun hızlı ve akıcı kontrollere sahip olmasını beklersiniz değil mi? Umbrella Corps’un o kadar garip kontrolleri var ki, çoğu zaman ‘ya sanki bir konsol oyununu emulatorle oynamaya çalışıyorum’ gibi bir his aldığım oldu. Gerçekten oyun direkt olarak portlanmış gibi duruyor. Üstelik dediğim gibi, Unity kullanılarak yapılmasına ve grafiksel olarak müthiş bir deneyim sunmamasına rağmen benim orta düzey Monster Notebook’umda bile kasma yaptı ve en yüksek ayarda düzgün bir performans veremedi. Optimizasyon açısından da sınıfta kalıyor yani oyunumuz.

Galiba online oyun modunda gördüğüm tek güzel şey, bazı eski Resident Evil haritalarında oynama şansını bizlere sunmasıydı. Gerçekten hoşuma gitti, ama bu maalesef oyunu iyi yapmaya yetmedi. Online modlar hakkında bir ufak detay daha vermem gerekirse; tecrübe puanı kazanmak için tek yolunuz Ranked Match atmak. Yani Public Match atınca herhangi bir şey kazanmıyorsunuz. Bu denli az oyuncusu bulunan bir oyunda böyle bir karar neden alınmış, inanın ben de merak ediyorum.

Gerçekten bu oyun hakkında daha fazla şey söylemek isterdim fakat neresinden tutsam elimde kalıyor. Gerçekten elle tutlur, hiçbir iyi yanı yok oyunun. Şu an Steam’de yaklaşık 90 TL’ye satılan oyun belki yarın öbür gün indirime girince alınabilir demek isterdim ama, şu an oynanmayan bir oyun o zaman hiç oynanmaz, tarihin tozlu sayfalarına gömülür diye düşünüyorum. Keşke CAPCOM böyle bir rezalet ile uğraşmak yerine daha verimli işlerle ilgilenseydi. Neden bu oyunu yapma gereği duydular inanın bilmiyorum. Gerçekten güzel bir potansiyeli yerle bir etmişler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu