Riptale
Günümüzde eski oyunlara özlem çok. Indie oyun piyasası, genelde piksel tarzındaki oyunlara yönelmiş durumda. Yapması, geliştirmesi ve oynanması baya kolay olan eski tarz oyunlar, genelde belirli bir kitlenin dikkatini oldukça çekiyor. Riptale ise benim gibi bir retro aşığının halen oynadığı ve zevk aldığı yapımlardan biri.
Her ne kadar, “Ejderhanın biri canımızı sıkıyor, lütfen git hallet şunu.” gibi klişe bir konuyla başlasa da, oynanışa geçince konuyu bir şekilde unutuyorsunuz ve aklınızda sadece “Nasıl kombo çıkarırım?” gibi sorular beliriyor. Şahsen kendi deneyimim buydu. İlk oynayışımda hikayeye daha önem verdiğimi zannetiğim yapım, oynanışa geçince tamamen yapıma odaklanıyorsunuz. Daha çok The Binding of Isaac gibi, rastgele odalar (daha doğrusu bölümlerden) oluşuyor. Bütün canlarımızı harcayıp, öldüğüzüm zaman ise herhangi üç bölümden birinde başlıyoruz. Bulunduğunuz odalar, söylediğim gibi, rastgele seçilen platformlar ve odalar oluşuyor ve düşmanlarımızı alt ederek geçiyoruz. Fakat, her ne kadar Binding of Isaac’e benzese de, hiçbir düşmanı öldürmeden odadan odaya geçmeniz mümkün.
Yön tuşları, zıplama, atak ve satın alma gibi birkaç tuş bulunduran yapım, bu yönden de NES’e çok benzemiş. NES’e benzerliğinden bahsetmişken Riptale, gerçekten Nintendo Entertainment System’e çıkmış bir oyun gibi duruyor. Grafikleri özellikle 8bit erasını andırırken, oyun-içi toplanabilirler ile ekran filtresi, farklı kafa bandanaları ve yardımcı hayvan arkadaşlarımızı değiştirebiliyoruz. Toplanabilirler gün geçtikçe azaldığını gördüğümüz küçük oyun içi oyunlardan biridir, ki Riptale’de bu türde yine iyi bir iş çıkarmış.
Başlangıçta sadece basit bir platform oyunu sandığım yapım, beklediğimden daha eğlenceli çıktı. Özellike dövüş sistemi hızlı ve elverişli. Atak tuşuna bastığınız an belirttiğiniz yöne doğru atılan karakterimiz, önünde ne varsa kesip biçiyor. Hatta kombo yapım sırasında zamanın yavaşlaması ile nereye saldıracağınız seçebiliyor ve ona göre kombo yapmayı kolaylaştırıyor. Fakat, atağı istediğimiz kadar kullanmıyoruz, ekranın üstünde bulunan üç adet taş göstergesi, üç kez kılıcımız ile saldıracağımızı gösteriyor, eğer hepsini kullanırsanız karakterimiz saldıramıyor. Belli olacağı gibi, kısa bir zaman içinde tekrar saldırmamız için taşlar tekrar beliriyor.
Grafiksel anlamda, bahsettiğim gibi, NES havası çok yaygın, fakat kan efektleri ve kesilen parçaların savrulması yapımı NES’te oynamadığınızı belirtiyor. Sadece siyah ve beyaz renklerin kullanımı bazen göz yorsa da, filtereler ile “Klasik” (Gameboy Yeşili), “Sanal Gerçeklik” (Virtual Boy Kırmızısı) ve “Solmuş” (CRT televizyon görünümü) farklı havalar katabiliyorsunuz. Müziklerin ise 8bit ile yapılması ve yaşadığınız aksiyona göre tam uyması muhteşem olmuş.
Maceranızda ataklarımızı geliştirmek için bölüm içinde mağazalar bulunuyor. Düşmanlardan veya kırdığımız kutulardan düşen altınlar ile normal ataklarımızı mağzalardan aldığımız özel özel taşlar ile iki katına çıkarabilir veya üç kez vurma gibi özellikle donatabiliyoruz, ki bu da oynanışa farklılık katabiliyor.
Son olarak, Riptale kesinlikle denemeniz gereken küçük bir yapım. Özellikle eski oyunlara karşı bulunan referansları ve akıcı oynanışı ile retro oyuncuların dikkatini çekmeyi başarabilecek gibi görünüyor.