Makale

RPG oyunlarından hafızamıza kazınan sözler

RPG oyunlarının çıkışları çok eskiye dayanır. Öyle ki daha bilgisayar oyunlarında “görsel” diye adlandırabileceğiniz bir özellik bile yokken text tabanlı oyunlar olarak yer alıyorlardı. Örneğin 1975’te yapılan “dnd” ve “Dungeon” oyunları bu türün ilk örnekleridir.

Tamamen bir arkadaş eğlencesinden çıkmış olan masaüstü FRP versiyonundan türedi bu tür, o zamanlar belki de text tabanlı oyunlar için ideal bir konseptti. Daha sonra teknoloji geliştikçe görsellikler arttı ve oyunlarda bunlardan nasibini aldı. O geçiş dönemindeki oyunları bir kenara bırakırsak -Akalabeth: World of Doom (1979), Rouge (1980)-  hayal gücümüzün yanında gözümüze de hitap eden oyunlar çıkmaya başladı. Örneğin Eye of the Beholder veya Daggerfall tarzı oyunlar, FRP oyuncularının grup bulamadıkları veya grupları ile oynadıkları oyunda tüm hazlarını alamadıkları durumlarda yardımlarına koşuyorlardı.

Efsanelerin yükselişi

RPG günden güne hızlanarak ilerlemeye başladı. Oyun türleri arasında daha başlangıçta ağır taşlardan birisi haline geldi ve devamında yüzlerce birbirinden güzel oyun çıkmaya başladı. Mihenk taşı niteliğindeki Baldur’s Gate, insanların –mesela ben- halen büyük hevesle oynadığı bir oyun, ardından gelen Icewind Dale, Torment, Fallout, Elder Scrolls serisi, Divinity, Diablo serisi, Drakensang, Dragon Age, Mass Effect, KOTOR serisi ve daha unuttuğumuz niceleri.

Bu oyunların oyunculara yansıması da elbette çok yoğun şekilde gerçekleşti. Bazılarını o kadar çok sevdik ki en bariz hatasını bile göz ardı edebildik, bazılarımız bütün oyunu ezberledi ve normalde 10 saatte bitecek oyunu 2-3 saatte bitirebilecek seviyeye geldi, bazıları ise hayat tarzlarını bakış açılarını değiştirmek için biraz da bu oyunlardaki karakterlerin düşüncelerini benimsedi. Nihayetinde o karakterlerin söyledikleri ve düşündükleri de aslında sizin bizim gibi insanların hazırlayıp sunduklarıydı. Tıpkı bir filmin felsefesini beğenmek, yönetmenin bakış açısını beğenmek ile aynıysa oyundaki bir karakterin de bu tarz özelliklerini benimsemek oyun yapımcısının bakış açısını benimsemektir.
Karakterler ile özdeşleşmemiz bizde bazı değişikliklere veya bazı alışkanlıkların yenilenmesine neden oldu. Konuşma tarzımız değişti, söylediğimiz sözler değişti hatta telefonumuzdaki mesaj ve zil sesleri bile değişti. Her karakterin bir referans cümlesini benimsedik ve onu günlük hayatımızda da kullanmaya başladık.

İşte biz de bunun üzerine biraz kafa yorduk ve RPG oyun tarihinde artık klişeleşmiş cümleleri ve sahiplerini biraz araştıralım dedik. Bakın neler bulduk.

Diablo I-II

Diablo kesinlikle RPG oyunu tarihinde farklı bir çağın başlangıç noktasıdır. İzometrik bakış açısından oynanış, onlarca yaratığın içerisine korkusuzca dalmak ve içimizdeki bütün enerjiyi oyuna aktarıp hırsımızı, öfkemizi bu şekilde gidermek için birebirdi Diablo. Halen de öyle. Ve işte Diablo’nun en klişe replikleri:

Deckard Cain: Stay a while and listen! (Biraz otur ve dinle)

The Butcher: Freshhh meatttt!!! (Tazeeeeee etttt!!!)

Paladin: [Jail’e girmezden önce] This is no place for a warrior to die. (Burası bir savaşçının öleceği yer değil)

Flavie: Beware! Beyond lies mortal danger for the likes of you! (Dikkatli ol! İleride senin gibiler için ölümcül bir tehlike yatıyor)

Diablo: [Son mührü kırdığınız zaman] Not even death can save you from me. (Ölüm bile seni benden kurtaramayacak)

Baldur’s Gate I-II

Onun için ne diyebiliriz ki? Baldur’s Gate hala bazılarına göre –mesela ben- RPG oyununda lider. Karakterler arasındaki etkileşim, oyun kuralları, görsellik, hikaye ve…..Minsc (ve bir de Boo)

Minsc:
– [Hamsterı Boo’ya] Go for the eyes, Boo, go for the eyes! Rhaaaaaaaaa!!
(Gözlere dal Boo, gözlere dal! Rhaaaaaa!!)
– Evil, meet my sword! SWORD, MEET EVIL!! (Kötülük kılıcımla tanış, KILICIM KÖTÜLÜKLE TANIŞŞŞ!!)
– Don’t teach my hamster to suck eggs! (Hamsterıma yumurta emmeyi öğretme!)

Jon Irenicus:
– I cannot be caged! I cannot be controlled! (Ben hapsedilemem! Ben kontrol edilemem!)
– You will suffer! You will ALL suffer! (Acı çekeceksiniz! HEPİNİZ acı çekeceksiniz!)
– Silence, child. Allow the fool to make his judgement. (Sessiz ol çocuk. Bırak da bu sersem hüküm vermeye çalışsın)

Lilarcor: [Konuşan kılıç]
– Hands up, kiddies, who wants to die? (El kaldırın çocuklar, kim ölmek ister?)
– I don’t chop wood, OK? I’m not an axe! (Odun kesmem tamam mı? Ben balta değilim!)
– And that’s for grandma, who said I’d never amount to anything more than a butterknife! (Bu bana asla yağ bıçağından daha değerli bir şey olamayacağımı söyleyen büyükannem için!)  
Torment

Torment her ne kadar BG ve Icewind gibi Black Isle tarafından yapılmış olsa da onlardan tamamen ayrı bir oyun olmuştu. En başında adını asla bilemediğimiz ve hiç ölmeyen bir kahramanla oynuyorduk. Dünya çok farklıydı, etraf iblis doluydu ve bu gayet doğal bir şeydi. Torment tam bir konsept değişimiydi.


Nameless One:
– I wonder what it was I said that made death reject me. (Acaba ne söyledim de ölüm beni reddeder oldu?)
– It insults the dead when you treat life carelessly. (Hayatı dikkatsizce yaşaman ölüme hakarettir.)
– Updated my journal (Günlüğümü güncelledim)

Morte:
– Women were the reason I became a monk – and, ah, the reason I switched back… (Benim keşiş olmamın sebebi kadınlardı- ve eh, keşişliği bırakmamın da)
– [Konuşma kabiliyeti olmayan Ecco için] I love this chit already!  (Bu hatunu şimdiden sevdim!)

Fallout I-II-III

Hep geçmişteydik o zaman kadar. Hep bir antik çağ, hep devler ve periler diyarı, hep iblislerle savaştık. Halbuki gelecek de o kadar güzel değildi hatta belki de daha kötüydü. Geçmişten daha mı heyecanlıydı bilinmez ama kesinlikle daha radyoaktifti.

Narrator:
– War….War never changes. (Savaş….Savaş asla değişmez)

Jericho:
– I’m gonna tear you a new asshole! (Canın cehenneme dostum!) (Anladınız siz:)

Marcus:
– Been there. Seen that. Got the scars. (Gittim. Gördüm. Yara izleri edindim.)

Bard’s Tale

Bard’s Tale ciddiyetten uzak, cıvık, espri delisi, neşe dolu ve gerçekten mükemmel bir oyundu. Gülsek mi, oynasak mı bilemedik. Prensesi kurtarıyorduk ancak istemiyorduk da. Garip bir oyundu bir Bard’s Tale.


Bard:
-Who says the undead don’t know how to party?  (Kim demiş undead’ler parti yapmayı bilmez diye?)

Narrator:
[Oyunun daha başında] Thus ends the Bard’s Tale. (Ve böylece Bard’ın hikayesi biter)

KOTOR I-II

Yıldız Savaşları’nın filmi çıktığından beri onunla ilgili bilgisayar oyunları sürekli yapılıyordu. Herkes ondan bir pay koparmaya çalışıyordu. Kimisi beğenildi kimisinin yüzüne bile bakılmadı. Sonra BioWare diye bir firma “Ben bunların âlâsını yaparım” dedi ve yaptı.

HK-47:
You are a very harsh master, master. I like you.  (Çok sert bir efendisiniz, efendim. Sizi çok sevdim.)

Jolee Bindo:
You know the problem with the youth nowadays? They are YOUNG! (Bugünlerde gençlerin en büyük problemi ne biliyor musun? GENÇ olmaları.)

– Sith Recruit: Do you know how many sith there are on this planet?  (Bu gezegende kaç Sith var biliyor musun?)
– Jolee Bindo: Twelve! No, wait! Thirteen! (On iki! Hayır bekle! On üç!)

Atton Rand: I have a bad feeling about this. (İçimde kötü bir his var)

Dragon Age: Origins

BioWare belki de bu makalenin en çok adı geçen oyun firması olacak. Çünkü onun RPG oyunları bir başka oluyor. Dragon Age’deki ilk ejderha öldürüşünüzü veya bir Ogre’nin üzerine zıplayarak ilk defa sinematik şekilde son vuruşu yapmanızı nasıl unutabilirsiniz?

Lelianna:
I am a woman and I reserve the right to be inconsistent! (Ben bir kadınım ve tutarsız olma hakkına sahibim)

Morrigan:
– There’s no fool like a drunken fool. So Mother told me, and ’tis still true. ( Hiçbir aptal sarhoş bir aptal gibi olamaz. Annem böyle derdi ve bu hala doğru da)
– [Oyunda bir Chanter’a yardım ederken] Oh, lovely. Shall we next begin rescuing little kittens from trees?  (Ahh ne hoş. Bundan sonra da gidip ağaçtan yavru kedileri mi kurtaracağız?)

Sten:
– [Cüce tavernasına girerken] Is this… some sort of mass suicide?  (Bu bir tür toplu intihar falan mı?)
– [Andastre’nin küllerini buldup herkes hayatının en mutlu anını yaşadığını belirttiğinde] Congratulations!  You found a waste bin! (Tebrikler! Bir çöp kovası buldun.)

Elbette daha bizim yazmadığımız veya aklımıza gelmeyen ve özellikle sizlerin “Bunu nasıl unutursunuz?” diye düşüneceği belki de yüzlerce karakter ve karizma sözleri mevcut. Gönül isterdi ki bu tarz bir makale için haftalarca çalışıp bütün olası karakterleri ve sözlerini burada belirtelim.Ama bunun için o kadar da üzülmeye gerek yok ne de olsa sizler varsınız. Yazının başında da belirttiğimiz gibi burada görmeyi umduğunuz ancak göremediğiniz klişe cümleleri oyun, karakter ve cümlesi sırası ile yazın. Biz de bakalım, görelim Merlin’in Kazanı okuyucusu en çok hangi karakter?

Hepinize iyi oyunlar!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu