Oyun İncelemeleri

Ruined King: A League of Legends Story inceleme

Riot Forge ile Airship Syndicate iş birliği içerisinde geliştirilen Ruined King: A League of Legends Story, LoL evreninde geçmekte olan ilk hikâyeli oyun olarak karşımıza çıkıyor. Sürpriz bir şekilde 16 Kasım 2021’de; PlayStation 4, PlayStation 5, Nintendo Switch, Xbox One, Xbox Series X|S ve Microsoft Windows için piyasaya sürülen yapıma göz atıyor, detaylıca inceliyoruz.

Ruined King: A League of Legends Story inceleme

Ruined King: A League of Legends Story inceleme

Mahvolmuş bir kral

Yaklaşık sekiz senelik bir League of Legends oyuncusu olarak, oyunun içerisinde barındırdığı evreni oldukça seviyor ve yakından takip ediyorum. İçerisinde birbirinden güzel anılara sahip olduğum LoL’e, birkaç sene önce (Sebebini tahmin edebileceğiniz üzere) ara vermiş ve sadece nadiren eğlenmek için girdiğim bir yapım hâline getirmiştim. Ruined King: A League of Legends Story ilk duyurulduğunda epey heyecanlanmış, ve oyunu araştırmaya koyulmuştum. Ama önce, sizlere Riot Forge’un kuruluş sürecini anlatmak istiyorum.

Nedir bu Riot Forge? Riot Games’e ait bir alt şirket olarak kurulan Riot Forge, League of Legends evreninde geçecek olan hikâye bazlı oyunlar için başka stüdyolarla anlaşmayı hedefleyen bir şirket. Örneğin; Ruined King’in yayıncısı Riot Forge iken, geliştirici ekibi ise Airship Syndicate’dir. Bağımsız oyun stüdyolarıyla anlaşıp gerekli bütçeyi sağlayan Riot Forge, LoL evrenini genişletmeyi ve yeni oyuncular kazandırmayı hedefleyen bir şirket kısacası.

Ruined King’i ilk duyduğumda heyecanlanmama sebep olay şey ise, oyunun Airship Syndicate tarafından geliştirilmekte olan bir sıra tabanlı RYO oyunu olmasını öğrenmem oldu. League of Legends evreninde geçecek olan hikâye odaklı bir oyun geliyordu ve bu oyunu, Battle Chasers: Nightwar ile kendisini kanıtlamış olan Airship Syndicate geliştirmekteydi.

Oyunun içeriğine de tam anlamıyla geçmeden önce, oyuna da ismini veren, Mahvolmuş Kral’ın (Oyunda pek detaylandırılmamış) hikâyesinden kısaca bahsetmemek olmaz. Peki kim bu Mahvolmuş Kral? Saltanat biçimiyle yönetilen bir ülkenin hükümdarının küçük oğlu olan Viego, bencil ve şımarık olarak nitelendirebileceğimiz bir çocuktu. Viego’nun tahtta gözü yoktu. Krallığı ağabeyi devralacaktı. Ama ağabeyi aniden ölünce, Viego kendisini kocaman bir ülkenin hükümdarı olarak buldu.

Konumuyla pek alakası olmayan kral, Isolde isimli yoksul bir terzi kızına aşık oldu. Kızın güzelliğinden büyülenen Viego, ona hemen evlenme teklifi etti. Ülkesini yönetmek yerine kendisini aşkına adayan kral, halkını çok sıkıntılı dönemler içerisine soktu. Gittikçe zayıflayan ülke, düşmanları tarafından hor görüldü ve yağmalanmaya başladı. Isolde, bir gün bir suikaste kurban gitti. Suikast aslında Viego için planlanmıştı; fakat kral, çok iyi savunuluyordu.

Isolde, Viego’nun yanı başında can verince, deliliğine engel olamadı. Eşinin ölümünü reddeden Viego, ülkesi de dâhil olmak üzere her şeyini feda etti. Akıl almaz bir arayışa giren kral, Kutlu Adalar’ın sırrı olan, şifalı suları duydu. Tüm ordusunu toplayıp Kutlu Adalar’ı fethetti ve karşısına çıkan herkesi katletti. Karısı Isolde için yapmayacağı şey yoktu. Kutlu Adalar’ın kutsal savunmasını ordusuyla birlikte aşan Viego, eşi Isolde’yi şifalı sulara ve bıraktı ve LoL evreninin kabusu olacak olan o ‘Mahvoluş’ süreci o anda başladı. Hikâyenin geri kalan kısmındaki detaylar, oyun içerisinde ‘spoiler’ niteliği taşıyabilir. Bu yüzden eğer çok merak ediyorsanız, oyunun açılış ekranında gösterilen, aşağıdaki sinematiğe göz atabilirsiniz.

Gölge Adalar

Az önce bahsettiğim Kutlu Adalar vardı ya, işte o artık Gölge Adalar. ‘Mahvoluş’ sürecinin getirdiği yıkım ile sarsılan oyunumuz, League of Legends evreninin en ilgi çekici bölgelerinden iki tanesi olan Bilgewater ve Gölge Adalar’ı konu alıyor. Adeta bir korsan şehri diyebileceğimiz Bilgewater’da suç işlemek, oldukça sıradan bir olay. Gölge Adalar ise, hortlakların hâkim olduğu ve karanlığın hüküm sürdüğü bir yer. Bu bahsettiğim iki bölgenin atmosferi, oyuna gerçekten başarılı bir şekilde yansıtılmış.

LoL evreninde en çok ilgimi çeken yerlerden bir tanesi olan Bilgewater’da dolaşabiliyor ve keşfedebiliyor olmak, eski bir LoL’cü olarak epey ilgimi çekti. Geliştirici ekip Airship Syndicate, pek fazla risk almak istememiş ve zaten hâli hazırda Battle Chasers: Nightwar ile birlikte oluşturmuş oldukları tutarlı yapıyı geliştirerek, Ruined King için tasarlamışlar.

Oyunun içerisinde barındırdığı sanat tasarımı, stüdyonun şahane hikâye anlatım tarzıyla da birleşince, ortaya gerçekten çok güzel bir Runeterra atmosferi çıkmış. Ruined King’in bir sıra tabanlı oyun olduğundan bahsetmiştim. Sıra tabanlı bir oyunda en önemli unsur, tahmin edebileceğiniz üzere oyunun dövüş sistemidir. Sıra tabanlı oyunlardaki dövüş sistemi, genel itibariyle tekrara düşmeye çok müsaittir. Bu yüzden; oyuncuya birçok farklı kombinasyon, seçenek ve yetenek ağacı gibi örneklendirebileceğimiz çeşitli unsurlar sunmak, oyunun yapısı için kritik bir rol oynamaktadır.

Ruined King ise bu bahsettiğim unsurları gerçekten başarılı bir şekilde yapmış. Oyunu, en zor zorluğun bir alt seviyesi olan ‘Gazi’ zorluğunda oynuyorum. Bir oyuncu olarak keşif ve ‘loot’ yapmayı çok sevdiğim için, her yeri keşfederek ilerliyorum diyebilirim. Bu yüzden, oyun beni çok fazla zorlamadı; ama, farklı kombinasyonlar kullanmaya da itti. İşte bence tam olarak en önemli olay da bu. Karşınızdaki düşman sizi korkutabilmeli ki, siz de o düşmanın zayıf yönlerini araştırıp, stratejinizi ona göre geliştirin. Özellikle ‘Souls-like’ olarak adlandırdığımız türü de bu yüzden çok seviyorum. Eğer Ruined King gibi bir sıra tabanlı RYO oyununu sürekli faremin sol tuşuna basarak bitirebilecek olsaydım, gerçekten hiç zevki kalmazdı.

Üstelik, oyunun dövüş sisteminde sundukları da bunlardan ibaret değil. Geliştirici ekip, League of Legends’ten tanıdığımız koridor sistemini Ruined King’e de uyarlamış. Dövüş esnasında, yeteneklerinizi; hız, denge veya güç koridorlarından bir tanesinde kullanabiliyor ve seçtiğiniz koridorun gücünden yararlanabiliyorsunuz. Örneğin, bir yetenek kullanırken güç koridorunu seçersem, karakterim o yeteneği daha geç (Alacağınız aksiyona göre karakterinizin ne zaman harekete geçeceği de belirleniyor. Bu özellik sayesinde, stratejik planlama evresi daha da keyifli bir hâle geliyor) kullanır; fakat, daha yüksek hasar verir.

Ayrıca, oyun içerisindeki düşman çeşitliliği de gayet güzel. Oyun, bu düşmanları kullanarak, sizleri taktiksel planlama yapmaya da itiyor. Örneğin; bir düşman, denge koridorundan gelecek olan hasarlara bağışık olabiliyor. Oyunun içerisinde barındırdığı inceleme modu özelliğini kullanarak düşmanların özelliklerine göz atmanız ve bu özellikler doğrultusunda stratejinizi belirlemeniz gerekiyor. Bu bahsettiğim olay, özellikle ‘boss’ savaşlarında fazlasıyla etkili olmuş. Oyunun içerisinde barındırdığı ‘boss’ çeşitliliği, yeterli ve oldukça keyifli.

Tanıdık sesler

İncelememin üst kısımlarında kısaca bahsetmiştim; fakat, Airship Syndicate’in başarılı hikâye anlatımı tarzından detaylıca bahsetmemek olmazdı. Oyunun en beğendiğim kısımlarından bir tanesiyse anlatım stili oldu. Riot Games’in Türkiye pazarındaki oyuncu sayısı bir hayli fazla. Bu yüzden Riot, Türkiye pazarını da oldukça önemsiyor. Her içeriğini Türkçe seslendirme ve altyazı ile çıkarmaya özen gösteren şirket, Ruined King’i de es geçmemiş. Özellikle bir rol yapma oyununda Türkçe seslendirme ile oynamak, gerçekten çok tuhaf (Hiç alışık olmadığım için) geliyor.

Oyunun hikâye sunumu içerisindeki kilit rolü ise, yazıyla anlatımı sık sık destekleyen detaylı seslendirmeler olduğunu düşünüyorum. Devasa bütçeli rol yapma oyunlarında seslendirme olmazsa olmaz unsurlardan bir tanesi olsa da, bu tarz izometrik kameraya sahip, daha çok ‘bağımsız’ yapım olarak nitelendirebileceğimiz oyunlarda seslendirmeye pek rastlamayız. Özellikle geçtiğimiz aylarda piyasaya sürülen Gamedec‘i incelerken ‘hiç’ seslendirmenin olmamasının, oyunun hikâye sunumunu olumsuz bir şekilde etkilediğinden detaylıca bahsetmiştim.

Bu tarz yapımlar, genel itibariyle hikâyenin büyük bir kısmını metinlerle aktarmayı hedefler. Lâkin, bu anlatımı destekleyecek olan küçük de olsa bir seslendirme sunarlar ve oyuncunun oyunun atmosferinden kopmamasını sağlarlar. İşte Ruined King, bu bahsettiğim unsuru gerçekten başarıyla tamamlamış. League of Legends’ten tanıdığımız şampiyonlardan tanıdık sesler de içeren yapım, içerisindeki seslendirmeye epey önem vermiş ve Riot Games’in sağladığı başarılı seslendirmen kadrosunu olumlu bir şekilde kullanmayı başarmış.

Oyunun hikâye anlatımı olarak bir diğer öne çıkan özelliği ise, önemli sahnelerde sunduğu ‘çizgi romanımsı’ sinematikler diyebilirim. Anlatımı büyük bir biçimde destekleyen bu sinematik türü, oyunun sanat tasarımıyla da uyuşmuş ve genel itibariyle başarılı bir tercih olmuş. Oyunun müziklerinin de geri kalır bir tarafı yok. Bilgewater ve Gölge Adalar’ın atmosferine oldukça büyük katkılar sağlayan bu müzikleri gerçekten beğendim.

Özellikle Bilgewater serüvenim esnasında çalan bir müzik, bana adeta ‘Witcher evreninde bir tavernadaymışım’ hissini verdi. Oyun, içerisinde birçok RYO unsuru barındırıyor olsa da, oyuncuya pek fazla seçim bırakmıyor. Ayrıca; oyunun içerisindeki ekipman, kabiliyet ve rün sistemi sayesinde karakterinizi istediğiniz gibi özelleştirebiliyor ve kendi oyun tarzınıza göre bir gidişat çizebiliyorsunuz.

Ruined King, genel anlamda başarılı animasyonlara da sahip. Ama, oyunun çeşitli yerlerinde gerçekleşen animasyon hataları, gerçekten sırıtabiliyor. Onun dışında, dövüş esnasında kullanılan animasyonlar da oldukça güzel tasarlanmış. Özellikle ‘Ulti’ atarken güzel sahneler izliyor olsak da, bir süre sonra aynı sahneden sıkılabiliyorsunuz ve maalesef o sahneyi tamamen atlamanın herhangi bir yolu yok.

Ortaya karışık

Oyun içerisinde toplam altı adet oynanabilir karakter bulunuyor. Ruined King ilk tanıtıldığında; Illaoi’yi, Yasuo ile Ahri’nin gemi yolculuğunu, Braum’u, Miss Fortune’u ve Pyke’ı görmüştük. Doğal olarak, kendi kendime ”Bu karakterler ne oluyor da bir araya geliyor?” sorusunu sormuştum. Braum’un dünyanın bir diğer ucu olan Freljord’dan Gölge Adalar’a gelişini nasıl açıklayacaklar gibi önemli detayları da merak ediyordum. Efsanevi şampiyonlarımızın bir araya gelişindeki hikâye beklediğim kadar derin çıkmamış olsa da, güzel bir şekilde uyarlamışlar diyebilirim.

Bu altı farklı karakterin en güzel kısmı ise, hepsinin kendisine ait bir oynanış stilinin bulunması ve bu stillerin oyuna başarılı bir şekilde rafine edilmiş olması. Ruined King içerisinde bulunan bu League of Legends şampiyonları, tamamen evrene uygun bir şekilde oyuna adapte edilmiş. Karakterlerin geçmişi, konuşma tarzları ve eylemleri konusunda herhangi bir yanlışlığa rastlamadığımı söyleyebilirim. Özellike LoL’den ezberlediğimiz ‘yeteneklerin’ isimlerinin de neredeyse aynı olması gerçekten hoş.

Oyunu, genel itibariyle bir Xbox kontrolcüsü ile deneyimledim. Ara sıra klavye ve fareye geçsem de, oyunun klavye-fare kontrollerini oldukça basite indirgenmiş ve uğraştırıcı bulduğumu söyleyebilirim. Her ne kadar bu tarz devasa taktiksel bir RYO deneyimi sunmayan oyunları bir kontrolcü ile oynamak tavsiye ediliyor olsa da, klavye-fare kontrolleri çok daha iyi olabilirdi.

Peki, Ruined King sadece LoL oynayanlar için mi? Kesinlikle hayır. Zaten bu oyunun ve Riot Forge’un asıl amacı, evren içerisine yeni oyuncular kazandırmak. Arcane’in ikinci sezonunun duyurulması ile birlikte yazdığım yazımda da belirttiğim üzere, bir taş ile iki kuş – Hem mevcut LoL oyuncularını memnun edecekler, hem de evrene yeni oyuncular kazandıracaklar – vurma misali.

İşte Ruined King’de tamamen bu şekilde işliyor. Herhangi bir ek bilgi (Mahvolmuş Kral’ın hikâyesini de bu yüzden kısaca anlatma gereği duydum. Oyunda pek fazla yer verilmemiş.) gerektirmeksizin sıfırdan oluşturulmuş bir hikâye. Bu nedenle; eğer bir League of Legends oyuncusu değilseniz, Ruined King’i oynamakta tereddüt etmenize hiç gerek yok. Ciddi anlamda kaliteli bir Türkçe seslendirme ile yaklaşık 30 saatlik bu maceraya atılabilirsiniz.

Eğer bir League of Legends oyuncusuysanız, elbette oyundan çok daha fazla zevk alacağınızı da rahatlıkla belirtebilirim. Senelerdir tanıdığımız karakterleri ve evreni kanlı canlı görmek, büyük bir heyecan kaynağı.

Harita ve görev yapısı

Oyunun harita tasarımı gerçekten güzel ve anlaşılır. Etrafı ezberledikten sonra pek sorun olmasa da, benim gibi her bucağı gezmek isteyenler için mini haritanın olmaması ise büyük bir dezavantaj diyebilirim. Hazine avına çıkmak ve harita üzerinde gitmediğim, göz atmadığım yerleri keşfetmek en keyifli vakit geçirdiğim aktivitelerden bir tanesi.

Onun dışında ciddi bir şekilde eleştireceğim şey ise, oyun içerisindeki görev yapısı. Ana görevler de pek farklı seçenekli olaylar sunulmadığından dolayı bu bir sorun olmuyor olsa da, yan görevler konusunda oyunun ciddi bir kusuru olduğunu düşünüyorum. Örneğin; Bir yan göreve başlıyorum ve görevi veren kişi ‘Şu eşyamı çaldılar ve bulamıyorum. Bunu kimlerin yaptığını bulursan sana ödül vereceğim’ diyor ve bir de, soruşturmak için A ve B kişisine gidebilirsin şeklinde bir ipucu sunuyor.

Sonrasında, ilk olarak B kişisine gitmeyi seçiyorum ve olayı tek seferde çözüyorum. Olayın sonucu kesinliğe bağlanıyor; fakat, geri dönüp, bana görevi veren kişiye ”Hırsızlığı yapan kişi bu, buyurun bu da eşyanız” deyip görevi tamamlayamıyorum. Oyun, beni zorla A kişisine de götürtüyor ve oradan herhangi bir ek bilgi öğrenemeden elim boş bir şekilde dönmemi sağlıyor. Yani, görevi tamamladığım hâlde A kişisine de giderek, boş bir zaman kaybıyla karşı karşıya kalıyorum ve görevi ancak o zaman tamamlayabiliyorum.

Detaylıca bahsettiğim üzere, oyun içerisindeki en saçma olayın bu yan görev yapısı olduğunu düşünüyorum. Yan görevler genel itibariyle eğlenceli; fakat, bu unsurlar ile birlikte gerçekten sinir bozucu olabiliyor. En azından, iki kişiye de gittiğimizde ekstra bilgiler öğrensek veya yeni bir şeyler keşfetsek, çok daha iyi olabilirdi.

Ayrıca tahmin edebileceğiniz üzere, oyun içerisinde bulmacalar da mevcut. Bu bulmacalar, genel itibariyle ne zor, ne de kolay bir şekilde tasarlanmış. Yani, zorluk dozunu ve çeşitliliği tutturmayı başardıklarını söyleyebilirim. Bulmacaların çeşitliliği ve eğer bir bulmaca-sever iseniz, sizlerde bıraktığı tat gerçekten güzel.

Ruined King’in ülkemizdeki tek avantajı Türkçe seslendirmeye sahip olması değil. Oyunda, ülkemize özel yerel bir fiyatlandırma da bulunuyor. 30$ (409 TL) gibi bir ücret ile piyasaya sürülen yapım; Steam’de 99, Xbox’ta 220, PlayStation’da ise 285 TL olarak karşımıza çıkıyor. Konsol fiyatları biraz tuzlu olsa da, eğer bütçeniz var ise Steam’de rahatlıkla tercih edebileceğiniz bir yapım.

Son söz

Ruined King: A League of Legends Story, genel itibariyle hikâyesiyle ve sunduğu çeşitli eğlenceli oynanış dinamikleriyle beni oldukça etkileyen bir yapım oldu. Hem bir LoL oyuncusunun, hem de LoL ile hiçbir alakası olmayan bir oyuncunun rahatlıkla sevebileceği Ruined King, gerçekten başarılı bir yapım olmuş. Oyunun içerisinde barındırdığı çeşitlilik ve karakterlerin işlenişi, oyuna en büyük tadı veren unsurlardan. Ha bir de, Türkçe seslendirmenin de gerçekten başarılı olduğunu unutmayalım. Uzun lafın kısası, eğer sıra tabanlı oyunları ve bu türün içerisinde barındırdığı cevherleri seviyorsanız, kesinlikle göz atmanızı tavsiye ettiğim bir yapım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu