Bir toplumda suç işleniyorsa devletin etkin mekanizmaları devreye girer ve suçlular cezalandırılır. Bazı durumlarda suçlular bir yolunu bulur ve adaletin pençesinden kurtulmayı başarır. Deliller değiştirilir, rüşvet verilir ya da yalancı şahitler bulunarak davanın seyri değişir. Ancak hesap etmedikleri bir şey vardır, o da “Testere”. Adaleti yanıltan bu suçlular Jigsaw’la yüzleşmek zorundadırlar. Testere toplumdaki bu adalet açığını kendi yöntemleriyle cezalandırır. Onlarca suçlu onun hazırladığı ölümcül tuzaklarla yüzleşir. Suçlular kurallara uyup birlikte hareket etmek zorundadır. Sabırları ve yaşama içgüdüleri Jigsaw tarafından sonuna kadar tetiklenir.
2004 yılında gösterime giren Testere (Saw) bu kurgu üzerinden yola çıkıyor. Filmin oyunu yapılacağı fikri ortaya atılınca, genel hatlar az çok tahmin edilebiliyordu. TPS kamera açısı, onlarca tuzak ve etkili film müzikleri. Filmin senaristleri oyun senaryosunu da kaleme almışlar. Açıkçası filmin senaryosuna hayran olduğum için, oyunu da sabırsızlıkla bekliyordum.
Dedektif Tapp ve Testere
Yapımı açınca sade bir menü sistemi karşımıza çıkıyor. Oyunda iki zorluk seviyesi bulunuyor. Hemen belirteyim, normal zorluk seviyesinde bile bazı bulmacalar saç baş yolduracak türden. Jigsaw’ın meşhur kuklasının kahkahaları eşliğinde maceramıza başlıyoruz. İlk filmde Testere’yi yakalamak için çok çalışan dedektif Tapp, ortağını Jigsaw’ın hazırladığı tuzağa kurban vermiştir. Rozeti de elinden alınmıştır. Bu kez de kendisi onun ağına düşer ve gözlerini terk edilmiş bir akıl hastanesinin tuvaletinde açar. Senaryo birinci ve ikinci film arasında geçiyor.
Tahmin edebileceğiniz gibi meşhur kukla televizyonda belirip, talimatlarını vermeye başlıyor. Dedektifimiz başında metal bir tuzakla sandalyeye bağlı olarak karşımıza çıkıyor. Oyunun hikayesi film senaryolarına sadık kaldığı için, Testere filmlerini izleyenler kolaylıkla adapte olacaklardır. Yine yapımdaki film havasını pekiştirmek için sık sık flashback’lerle geçmişe anlık dönüşler yapılıyor. Hatta beyaz perdedeki bazı karakterlerde oyunda bulunuyor. Amanda da bunlardan biri. Akıl hastanesine hapsedilmiş bizim gibi onlarca kurban da oyunda var. Bu insanlar içinde bulundukları psikoloji gereği bize saldırıyorlar ve onlarla yakın dövüşe girmemiz gerekiyor.
Saw, TPS kamerası ile oynanıyor ve faremiz kontrollerde önemli vazifeler üstlenmiş. Bulmacaların çoğunu tek fare ile çözebiliyoruz. Ayrıca dar kalasların üzerinden geçerken de, fareyi dengeli bir şekilde ilerletmemiz gerekiyor. Silent Hill oynayanlar Saw’ın yapısına kolaylıkla alışacaklardır. Oyunda yakın dövüşlerde yapacağımız saldırılar oldukça yavaş gerçekleşiyor ve biz vuruşu gerçekleştirmeden darbeler almaya başlıyoruz. Neyse ki bu insanlarla birebir dövüşmeye mecbur değiliz. Etrafta onlarca tuzak var ve Testere’nin tuzaklarını lehimize çevirebiliyoruz. Çatlak duvarlara da dikkatli bakın. Çünkü bu duvarları kırıp diğer odalara geçebileceğiz.
Tehlikenin kendisi
Yapımda silah olarak kullanabileceğimiz onlarca nesne var. Beyzbol sopası, makas, levye, metal boru, el baltası ve tabanca bunlardan bazıları. Yalnız bunlardan birini yanımızda bulundurabiliyoruz ve çoğu nesne kırılıyor. Oyunun sonuna kadar dedektifimiz yalın ayak dolaşacak. Yerlerde yürürken dikkat etmeniz gerekiyor. Yerlerde cam kırıkları var ve sağlık barınızı azaltıyor.Oyundaki bazı kapıları maymuncuklarla açıp mini bulmacaları çözmemiz gerekiyor. Kimi kilitli dolaplar için de küçük çarkların yanımızda olması lazım. İnsan tüm bu emeklerinin karşılığını beklerken bize verilen sağlık şırıngası, tabanca, bıçak, tuzaklar için gerekli gergi teli ve pompalı tüfek mermileri oluyor. Bazen de küçük çarkları ebatları uygun olarak sıralayıp kutuları ya da dolapları açıyoruz. Bunlarla sık sık karşılaşacaksınız. Yine etrafta tiner, amonyum, batarya (Fuse) bularak Jigsaw’ın düzeneklerinde kullanabiliyoruz.
Sağlığımızı etrafta bulacağımız şırınga ve bandajlarla iyileştiriyoruz. Su içerek bile sağlık yenilememiz mümkün. Yapımda envanter sistemi yok ve üzerimizdekiler ekranda gösteriliyor. Atmosfer çoğunlukla karanlık ve loş ışıklardan oluşunca aydınlatma sağlamak için çakmak ve lambaları kullanıyoruz. Fotoğraf makinesi da var, ancak fotoğraf çekme işi yok. Flaşını aydınlatmak için kullanabilirsiniz, ama yeterli olmadığını söylemeliyim.
Bul bulabilirsen
Saw’da anahtarların büyük önemi var. Jigsaw bunları genellikle içi şırınga dolu klozetlere, cesetlere ve asit bidonlarının içine koymuş. Tapp bunları almak için elini içeri sokunca Painmeter (acı barı) ekranda beliriyor. İnsanın eli asit bidonuna girince, o el nasıl eski halini alıyor orası ayrı mesele. Yapmanız gereken şey anahtarı görünce Tapp’ın elini üzerine getirip “1” tuşuna basmak. Bazı anahtarlar da gizli yerlerde ve Jigsaw’ın kutularında bulunuyor.
Oyunumuzun temeli konumundaki bulmacalara değinelim. Öyle zekice tasarlanmışlar ki, çözmesi insana keyif veriyor. Belli bir mantık çerçevesinde düşünüp etrafınıza dikkatlice bakmalısınız. Tabii ki çözümlerde etrafta bulacağımız notlar ve ses kayıtlarının da önemi var. Bunun yanında kendini tekrar eden ve oldukça zorlaşan bulmacalar da var. Örnek vermek gerekirse; Jigsaw elektrik panolarındaki devreleri doğru sıraya koyup, akımı tamamlamamızı istiyor. Küçük ve orta boy panolarda nispeten bunu başarabiliyoruz. Büyük boy panolar karşımıza çıkınca oldukça zorlanıyoruz, üstelik bir de süre bulunuyor. Oyunun en can sıkıcı noktası burası. Böyle bulmacaların sayısı az değil.
Müzikler, film müzikleriyle paralel ilerliyor ve yapımın en büyük artılarından birisi. Bazen hareketli bazen de ağır ritimli parçalar oyunun içinde hapsolmamızı sağlıyor. Bunun üzerine Konami’nin mekân tasarımlarındaki kaliteyi de ekleyelim. İnsanın içini ürperten karanlık mekânlar oldukça başarılı betimlenmiş. Çoğu oyunda kullanılan Unreal 3 Engine, Saw ‘da da tercih edilmiş. Karakter kaplamalarında bazı yerler gözümüze çarpıyor. Özellikle kadın karakterlere yeterince özen gösterilmemiş. Diğer ışık ve patlama efektleri de fena görünmüyor.
Final bölümü
Agatha Christie romanlarında katil son dakikaya kadar belli değildir. Size sağ gösterir ve topu nazik bir şekilde sol köşeye gönderir. Testere filmleri de aynı şekilde her türlü sürprize açıktır. Oyunun sonuna gelene kadar kafanızda soru işaretleri dolanıp duracak ve sonunu merak edeceksiniz. Assassin’s Creed’in sonu gibi Saw’da da bir açıklık bırakılmış. Bu da devamının yapılacağının en büyük işareti olarak gözümüze çarpıyor. Bilgisayarlarınız için sistem gereksinimleri de yüksek tutulmamış. Gönül rahatlığıyla yükleyip, oynayabilirsiniz.
Yaşama içgüdünüzle kurallara uyarak oyunun sonunu getirmek size düşüyor. Yapımdaki eksik noktaları saymazsak gerek atmosferi gerekse müzik ve senaryosu ile oynanmayı hak ediyor. Film fanatikleri ve korku türünden hoşlananlar için kaçırılmayacak bir ürün. Jigsaw adaletten yakasını sıyırmış suçluları avlamak için her zaman tetikte olacak. Hayatınız önemliyse, yeterli sabır ve cesarete sahipseniz sizi oyuna alalım ya da ilk filmin sonunda Testere de olduğu gibi “Oyun bitti”.