Shark Tale
Şimdiki çocuklar gerçekten çok şanslı. Hatırlarım televizyonun tek kanal
olduğu dönemlerde, haftada bir yayınlanan çizgi filmlerden başka eğlencemiz
yoktu. Tüm hafta beklerdik “Red-Kit”in, “Voltran”ın ve “Uçan Kaz”ın yeni bölümü
yayınlansın diye. Hatta öyle ki; hafta sonu yayınlanan çizgi dizileri kasete
çeker, tüm hafta boyunca izlerdim. Bu yüzden bozduğum kaset sayısının ve
durmadan arızalanıp tamirciye giden video’nun haddi hesabı yoktu. Çok azar
işitmiştim babamdan çok! Daha sonra televizyon kanallarının sayısı ikiye artınca
başka bir durum çıktı ortaya. Her akşam saat sekizde (yani tam ana haber
bülteninin olduğu saatte) TRT 2’de yayınlanan “Lazeryon” dizisini izleyebilmek
için babama ne yalvarış ne yakarış çekerdim inanamazsınız. Neyse ki o da çizgi
film izlemeyi severdi de haberlerin özetlerini dinler, hemen açardı 2. kanalı.
Gelelim bugüne. Dedim ya; “Şimdiki çocuklar çok şanslı” diye, hakikaten öyle.
Artık çocuklar izlesin diye sadece çizgi film yayınlayan kanallar var. Ancak
şurası gerçek ki eski çizgi filmlerin zamanla modası geçti. Her alanda yayılan
“Fast Food” mantığı çizgi filmlere de yansıdı ve eskilerin işçiliği çok yüksek
olan elle çizilmiş dizilerin yerini bilgisayarla yapılmış animasyonlar aldı.
Hatta teknoloji o kadar ilerledi ki; gerçek oyuncularla baş başa gidecek kadar
gerçekçi animasyon karakterleri ortaya çıktı. “Toy Story” isimli ilk uzun
metrajlı animasyon filmiyle birlikte büyük patlama yapan furya, “Monster Inc.”,
“Ice Age” ve “Shrek” gibi örnekleri ile devam etti. Bu animasyonların büyük
görsel şölen sunmasının yanında, her yaştan insana hitap etmesi ve en önemlisi
Holywood’un önemli aktörlerinin seslendirmeleri üstlenmesiyle büyük başarılar
elde etti.
Minik balık Oscar, köpekbalıklarına karşı.
Nihayet gelelim oyunundan bahsetmemiz gereken, Shark Tale’a. Tıpkı daha evvel
örneklerini verdiğim animasyonlar gibi Shark Tale’da öncelikle çocukların
beğenisi için yapılmış fakat büyüklerin de hoşça vakit geçirebileceği tarzda
güzel bir animasyon. Yakında sinemada gösterime girecek olan bu yapım, minik
balık Oscar’ın başından geçenleri anlatıyor. Ünlü aktör Will Smith’in
seslendirdiği Oscar, günün birinde katil köpekbalığı tarafından kovalanır.
Kayaların arasından, açık denizlere kadar süren kovalamacanın sonunda büyük bir
mucize gerçekleşir ve köpekbalığının üzerine uzun yol gemisinin çapası düşer.
Olayı daha sonra arkadaşlarına kendi yorumu ile anlatan Oscar, kısa sürede
kentin kahramanı olur ve tatlı su balıkları arasında köpekbalığı avcısı (!) ilan
edilir. Ancak bu küçük yalan bir süre sonra Oscar’a çok büyük bela açacaktır.
Çünkü küçük düşürüldüklerini düşünen köpekbalığı mafyası, Oscar’ı cezalandırmak
için işe koyulur.
Tipik bir çizgi film havasına sahip olan ve genellikle çocuklara hitap eden bu
hikayenin oyunu da aynen beklenildiği gibi çocuksu bir atmosfere sahip. Oyun
boyunca Oscar isimli minik balığı kontrol ediyoruz ve diğer balıklarla birlikte
çeşitli mücadelelere girişiyoruz. Filmi henüz izlememiş olmamıza rağmen,
orijinal senaryo ile paralel gittiği bilinen oyun tıpkı filmde de olacağı gibi
dev köpekbalığından kaçma sahnemiz ile açılıyor. Köpekbalığından kaçarken doğru
zamanda doğru yön tuşuna basıp hayatta kalmaya çalışıyoruz ve bir sonraki bölüme
geçiyoruz.
Yardımcımız olan kırmızı yengeç her bölümde yapmamız gerekenleri anlatıyor.
Örneğin ikinci bölümde üst kattan fırlatılan eşyaları yere düşmeden yakalamamız,
başka bir bölümde ismimizi duvarlara yazan grafitici bir balığı yakalamak için
kovalamaca yapmamız gerekiyor. Başka bölümde televizyona çıkmak için uğraş veren
Oscar, MC Hammer’ın unutulmaz şarkısı “You can’t touch this” eşliğinde dans
yarışmasına katılıyor ve bizde doğru zamanda doğru yön tuşlarına basmak için
delicesine gayret gösteriyoruz. Her bölüm birbirinden bağımsız birer mini oyun
aslında. Sürekli yeni oyunlar oynuyor bir sonraki bölüme geçmeye çalışıyoruz.
İlerleyen bölümlerde yaşayacağımız dövüş karşılaşmaları ise oldukça eğlenceli.
Araya sürekli giren videolar hikaye bütünlüğünü sağlarken, espri dolu
konuşmalarla eğlencemize tuz biber ekiyor.
Balık dediğin kendine bakmalı, güzelliğine önem vermeli.
Shark Tale’in belki de en güzel yanı, sürekli deniz altında geçmesine rağmen
tipik bir şehri andıran harita dizaynı. Sürekli görüntüyü bulanıklaştıran su
efekti grafik seviyesini yükseltirken, su altını çok gerçekçi biçimde yaşamamızı
sağlıyor. Başta Oscar olmak üzere tüm balıkların son derece gerçekçi
animasyonlarla yüzmeleri görselliği tamamlıyor. Balık çeşitleri çok fazla ve hiç
hareket etmeden beklersek gayet senkronize şekilde yüzüşlerine tanık
olabiliyoruz. Oyun aslında 3 boyulu olmasına rağmen kontrollerin kolaylaşması
adına 2 boyutlu mantık ile devam ediyor. Örneğin şehrin içinde dolaşırken dört
yol ayrımlarında geldiğimizde dörtlü tabelaya gidip etkileşim tuşuna basıyor ve
diğer açıya geçiyoruz. Bol bol izleyeceğiniz ara demolar ise grafikleri
tamamlayan bir diğer unsur.
Seslendirmeler zaten başlı başına artı. Tüm karakterlerin seslendirmelerini
gerçek oyuncular yapmış. Ancak bunlar ne kadar başarılı olsalar da filmdeki
başarıda büyük katkıları olan Will Smith ve Robert De Niro’nun yerini
tutamayacakları da bir gerçek. Yine de tüm karakterlerin seslendirmeleri çok
başarılı ve komik. Özellikle Oscar, her ağzını açtığında bir espri patlatıyor.
Müzikler ise kulaklarımızın rahatlamasını sağlayacak ve hep tanıdık gelen
tarzda. MC Hammer, Sean Paul ve Will Smith gibi isimlerin şarkılarını
duyabiliyoruz.
Sonuç olarak, kontrolleri basit, hikayesi eğlenceli ve hakikaten çocuklara hitap
eden bir oyun var karşınızda. Rengârenk şehir tasarımlarından, basit mini
oyunlarına kadar her şey çocuklar düşünülerek yapılmış. Tüm oyun platformlarına
aynı anda çıkmış olan oyunu kardeşi, yeğeni, çocuğu olanlara ya da çocuk oyunu
oynamaktan zevk alan herkese tavsiye ediyorum.