Shrine: Circus Tycoon
Dünya üzerindeki geniş bir kesim için sirkler çok büyük bir eğlence kaynağıdır. Trapezcisinden tutun da aslan terbiyecisine, oradan da palyaçosuna dek binlerce insan onları izlemek için paralarına kıyarlar ve hoşça vakit geçirirler. Ya da geçirdiklerini sanırlar. Küçük çocuklar için alternatifsiz bir karnavalın tek kaynağı olan bu devasa çadır, ebeveynler için bence büyük bir işkencedir. 1900’lü yılların başlarında belki atraksiyonlu ve sıra dışı olduğundan dolayı beğeni kazanmış olabilir ama, benim hayatımda gitmek isteyeceğim en son yerdir. Ayrıca çocukluğumdan beri sirklerden hep korkmuşumdur. O palyaçoların yüzlerindeki boyalar bana sevimli görünmekten çok ölümcül havalar taşımıştır. Psikolojik destek almam şart. Genel olarak da işte bu yüzden sirkleri sevmem. Seveni sevebilirim, orası ayrı…
Sirkleri sevmiyor oluşum bana real manada bir şeyler kazandırmadıkça devam edecektir. Hoş, asla bir sirk kurmayı da düşünmemişimdir şimdiye kadar, düşünecek de değilimdir bundan sonra. Hele Circus Tycoon adlı bu gayri muvafık oyunla karşılaşınca sirk kurmama isteğim daha da bir debreşti. Peki sonrasında ben ne yaptım? Evet, ben de hemen bir sirk kurmadım (?).
Benim bildiğim; sirkler eğlenceli olur…
Circus Tycoon, “tycoon” furyasının son ayağını teşkil ediyor; buna rağmen genel olarak tycoon oyunlarının rutin şaşkınlıklarını içinde barındırması ve diğerlerinden hiçbir fark içermemesi, sayacağım negatif puan ormanının ilk dalını oluşturuyor. Sirk kurmaya çalışıyorsunuz ve oyun siz sirk kurmaya çalışırken nihayete eriyor, çünkü kendini çok çabuk tüketiyor. Bundaki en büyük neden ise alışma sürenizin hayli uzun oluşu. Ekipmanlarınızı haritaya yerleştirmek gereğinden fazla zor. En basitinden bir trapezciyi gösteriye çıkartmak için akla karayı seçiyorsunuz. Trapezcinin kalacağı odayı siz seçiyor, yapacağı gösterileri ayarlıyorsunuz; kısacası yönetiminiz altındaki bütün elemanlar ile özel ilgi göstermek zorundasınız. Böylece oyun kendi içerisinde sönüp yok oluyor.
Hele bir de başlangıçta tutorial almazsanız, neyi nasıl yapacağınızı bilmediğinizden alanın ortasında kendinizi yalnızlığınızla başbaşa bulmanız mümkün. Peki ‘tutorial bölümü istenen düzeyde mi?’ diye soracak olursanız, cevabı gayet basit olacaktır: Hayır! Slayt gösterisi halinde gerçekleştirilen mönü tanıtımları ve organizasyonların nasıl tertip edileceğine dair verilen ipuçları çok yetersiz. Sonuçta neyin ne olduğunu anlayamadan ve iyi konsantre olamadan başlıyorsunuz ve neticede hiçbir zevk almıyorsunuz. Eğer bunca kötüleyici lafımın oyundan tat alamadığımdan kaynaklandığını sanırsanız yanılgıya düşersiniz.
Baba beni sirke götür…
Dersiniz ki ‘Ben oyunu oynarken bunlara alışırım’, buyrun o halde; bir de grafiklere göz atın. Tek kelimeyle sıkıcı ve kötü. Pardon iki kelime oldu ama, olsun. Hiçbir şekilde derinlik yok ve her şey tek düze. Ziyaretçileriniz ve personelinizdeki adamlar animasyondan yoksun hareket ediyorlar; buna rağmen bundan şikayetçi olmamaları sizin damarınıza fazlasıyla abanıyor. Kendinizi bir sirk işletmecisi zannediyorsunuz fakat, harita içerisine lunapark oyuncakları da koyabiliyor olmanız, sizin değil, bilakis oyunun kişiliksiz olduğunun bir göstergesi adeta. Onların animasyonlarına değinmek ister gönül; ama, olan bir şeye değinilebileceğinden ötürü onları da es geçmek zorundayım. Kullanabileceğiniz görevli eğlence adamları arasında da geniş bir yelpazeniz var. Bir sirkte görmeyi beklediğiniz bütün kişilikler mevcut. Bunları oyuna kazandırmak için de tutorial kısmında ihtisas yapmak zorunda olduğunuz su götürmez bir gerçek.
Seslerde de hiçbir güzellik yok. Çok sıradan ve bayağı sesler kulağınızı adeta tırmalıyor. Hatta oyun alanınız ve sirkiniz ne kadar genişlerse genişlesin ortam ambiyansının hiçbir şekilde yükselmemesi atmosferi öldürüyor. Oyunu alırsanız en fazla yarım saat sonra kapatacağınıza, ardından da bir daha yüzüne bile bakmayacağınıza garanti veriyorum. Her şey sanki makyajlanmış bir RollerCoaster Tycoon gibi duruyor.
Sirkin kendisi bile daha eğlenceli, düşünün artık aradaki farkı!