Silent Hill: Origins
Silent Hill coğrafi yapısından olsa gerek, şimdiye dek bu şehri sissiz göreme
şansımız olmadı. Atmosferinin vazgeçilmez parçası sisli şehri en iyi tamamlayan
kandamlaları, nerden geldiği belli olmayan yaratıklar ve tabi ki vazgeçilmez ucu
açık diyaloglar. İşte Silent Hill’i, Silent Hill yapan iksirin bileşimi.
Karakterlerin akıbeti ne olacak bilmiyoruz ama bu gidişle kasabadan kolay kolay
kurtulamayacakları da bir gerçek.
Yapım, bu defa PSP’nin davetkâr teklifine hayır demiyor ve lanetli kasabasını el
konsolumuzun içine taşıyor. Hem de atmosferini olduğu gibi aktararak. 1999 yılı
Ağustos’unda PlayStation için çıkan Origins ile benzer yapıya sahip olan oyun,
orijinalinden daha önceki zamanda başlayarak serinin ilk oyunundan tanıdığımız
ve Origins’e aktarılan şehirde geçiyor. Yapım önceki versiyonlarında olduğu gibi
gerilim dolu kasvetli atmosferinde gizemli diyaloglar içeriyor. Silent Hill
Origins’de bu defa Travis Grady isimli tır şöförünü oynuyoruz. Sağanak yağmur
altında yolunu kestirmeye çabalayan karakterimiz, tır farlarının aydınlattığı
yolda karşısına küçük bir kızın çıkması ile frenlere asılır. Kız kaçmaya
başlayınca karakterimizde onu takip etmeye başlar. Daha önce Silent Hill
oynadıysanız, kızın kim olduğu hakkında zaten bir fikriniz vardır. Travis
bulunduğu şehirde işlerin çokta yolunda gitmediğini anlamıştır, ancak buradan
kurtulabilmesi için sadece şehrin sorunları ile baş etmesi yetmeyecek, maziye
ait fotoğraflarla ortaya çıkan sorunlarının da üstünden gelmesi gerekecektir.
Silent Hill’e turist gezisi!
Önceki versiyonlarda olduğu gibi karakterimiz Travis’i de 3. şahıs görüş açısı
ile sisli caddelerde yolumuzu bulmaya çalışarak oynuyoruz. Birbirine zekice
bağlanmış bulmacaları çözmek için farklı yollar da yer almakta. Genellikle çoğu
şeyi inceleyip kurcalamalı, ipuçlarını bir araya getirip toplamalısınız. Seriye
gelen bir yenilikte ipuçlarını toplarken farklı boyutlara girip çıkabilmeniz.
Aynalar aracılığı ile yapılan bu seyahatler ipuçlarını birleştirmede aktif rol
oynuyor. Bununla birlikte savaş sahneleri serinin en vasat sahnelerini
sergiliyor. Silahlar haricinde ek olarak tv, radyo, stant gibi sınırlı kullanıma
sahip materyalleri de savaş esnasında kullanabiliyoruz. Boss olarak tabir edilen
bölüm sonu “baba” canavarları alaşağı etmek de daha güç yapılmış. Silent Hill
Origins ile serinin öncesine gidiyor ve bazı şeylerin nasıl oluştuğunu anlamaya
çalışıyoruz. Şehir ile diğer dünya arasında gidip gelirken kaplama ve
detaylardan ortamların farkına varabiliyorsunuz. Karakter animasyonları ve
modellemeleri çevre modellemesine göre biraz daha sönük kalmakta. Sesler ve
müzikler ise her zamanki gibi birer Silent Hill klasiği diyebiliriz. Ortama ve
duruma göre değişen müzikler, atmosfere eşlik ederek PSP’de dahi sizi gerçekten
rahatsız edebiliyor. Yaratık cesetlerinin üst üste düşmesinde meydana gelen iç
içe geçme gibi durumları saymazsak fizik motorunda çok fazla sorun göze
çarpmıyor. Hikâyeye çok fazla bir şey katmayan, ancak Silent Hill severlerin PSP
sayesinde her hangi bir yerde severek vakit geçirmelerini sağlayacak bir yapım
olmuş.