Soul Calibur III
Namco yine yapacağını yaptı; Tekken 5 gibi muhteşem bir oyunun ardından başka
bir efsanevi dövüş oyununu piyasaya sundu. Soul Calibur serisinin en yeni oyunu
olan Soul Calibur III, Tekken 5’i tahtından indirebilecek tek adaydı.
Ekran görüntülerini ilk gördüğümüz zaman hayran kalmıştık. Karakterler ve arka
planlar harika görünüyordu; ancak şimdi anlıyoruz ki, ekran görüntüleri oyunun
yanında hiçbir şey değilmiş. Oyuna başlar başlamaz grafikler insanın gözünü
kamaştırıyor. Kullanılan capcanlı renklerin birbirleriyle olan muhteşem uyumu,
karakterlerin kıyafetlerindeki ve yüzlerindeki detaylar ile mükemmel tasarlanmış
arenalar ve kusursuz, hareketli arka planlar birleşince grafiklere hayran
kalmamak mümkün değil. Efektler de en az grafikler kadar başarılı. Durum böyle
olunca, Soul Calibur III grafik olarak Tekken 5’i de geçerek, PS2’nin en iyi
grafiklere sahip dövüş oyunu olarak yerini alıyor.
My Life… is not for your taking!
Dövüşler artık çok daha hızlı geçiyor. Başlar başlamaz ölmek üzere
olabiliyorsunuz. Aynı şey rakibiniz için de geçerli elbette. Diğer Soul Calibur
oyunlarında bulunan Ring Out olayını burada da görüyoruz. Karakterlerden biri
dövüş alanının dışına çıktığı zaman yenilmiş oluyor. Bazen bu durum sinir bozucu
olabiliyor. Düşmanın sağlığı tükenmek üzere, siz ise bir sıyrık bile almadan
rahat bir şekilde oynarken bir anda bir darbeyle kendinizi ringin dışında
bulabiliyorsunuz. Bu şekilde tek vuruşta bile dövüş sona erebiliyor.
Yapay zeka oldukça iyi. Kendini iyi savunuyor, ringin kenarına yaklaştığı
zamanlar hemen oradan kurtulmaya çalışıyor ve bizi ringin dışına atmak için
elinden geleni yapıyor. Zorluk seviyesi arttırıldığı zaman ise karşısındaki
oyuncuyu oldukça terletiyor, hatta insanın sinirini bile bozabiliyor.
Dövüştüğümüz mekanların hepsi birbirinden güzel. “Lost Cathedral” diye sanat
eseri bir bölüm var ki, etrafa bakmaktan, dövüşmek mümkün değil. Mekanların
hiçbirinde arka planla ilgili bir kopukluk söz konusu değil. Hareketli arka
planlar ortama çok iyi ayak uydurmuş. Zaman zaman ,bir nehrin üzerinde yüzen bir
platform gibi, hareketli zeminlerin üzerinde dövüşüyoruz.
Eski karakterlerin hemen hemen hepsinin bulunduğu oyuna yeni karakterler ve
hareketler eklenmiş. Eski karakterlerin görünüşleri biraz daha değiştirilmiş.
Ayrıca bazı hareketler de değişime uğramış. İlk kez oynayanlar “Command List”
seçeneğine girip, karakterlerin tüm hareketlerini öğrenebilirler.
Soul Calibur III, son derece sade bir menüyle karşılıyor bizi. Tek kişilik oyun
mod’larından “Tales of Souls” oyunun hikaye bölümünü oluşturuyor. Bu mod’da
ilerlerken bazı seçeneklerimiz oluyor. Örneğin karakterimiz takip edildiğinin
farkına varırsa, isteğimize bağlı olarak, bizi takip edenlerle savaşabiliyor ya
da erkekliğin onda dokuzunu gerçekleştirerek, oradan tüyüyor. Ancak hikayenin
sonunda değişen pek bir şey olmuyor. Ara sahnelerde gamepad’i elinizden
bırakmayın; çünkü doğru zamanda doğru tuşlara basmazsanız bazı dövüşlere
dezavantajlı bir şekilde başlıyorsunuz.World Competition mod’unda bir turnuva ya da bir ligde şampiyon olabilmek için
sonuna kadar dövüşüyoruz. Soul Arena mod’u iki kısıma ayrılıyor: Quick Play
mod’unda sadece karşımıza çıkanı kesip biçmeye çalışırken, Mission mod’unda ise
bize verilen çeşitli görevleri yapmaya çalışıyoruz. Bu görevler birbirinden
oldukça farklı. Mesela birinde karakterimizin on katı boyundaki dev Colossus’u
yere sermeli, bir diğerinde ise etraftaki ruhları toplayıp, düşmanlarımızı
öldürmeliyiz.
Başta güzel bir şeymiş gibi görünen Chronicle of the Sword mod’unda oynanış son
derece yavaş ve sıkıcı. Önce yeni bir karakter yaratarak başlıyoruz. Daha sonra
bir kale kuşatma oyunu oynuyoruz. Harita üzerinden karakterlerimize emir
vererek, düşman kaleye saldırmalarını sağlıyoruz. Karakterler kaleleri yıkana
kadar kendi kendine saldırıyor, burada herhangi bir müdahalede bulunamıyoruz.
Kale yıkıldıktan sonra ise savaş başlıyor, ancak o zaman savaşıyoruz. Özellikle
ana düşman kalesinin yıkılması olduça uzun sürüyor, bu süre zarfında hiçbir şey
yapmadığınız için uyuyabilirsiniz. Rakip de aynı şekilde kalelerimizi yıkmaya
çalışıyor. Karakterimiz ise level atlayıp gittikçe daha güçlü bir hale geliyor.
Bu mod’a on dakikadan fazla tahammül edenleri tebrik ediyorum, ben tahammül
edemedim.
Bir oyunda olabilecek en detaylı karakter yaratma kısmı Soul Calibur III’te
bulunuyor. Tamamiyle yepyeni bir karakter yaratmak veya hazır karakterleri
değiştirmek elinizde. Oyunun bu kısmı o kadar ayrıntılı ki anlatmaya başlarsam
işin içinden çıkamayacağım. Şu kadarını söyleyeyim: Milyonlarca birbirinden
farklı karakter yaratmak mümkün. Burada çok büyük gizli bir sürpriz bulunuyor.
Eğer gerekli eşyaları alıp, biraz da uğraşırsanız Lord of The Rings’ten Sauron
ve Gandalf’ı, Prince of Persia’daki prensimizi, Final Fantasy karakterlerini ve
daha birçok karakteri yapabilirsiniz.
Oyun boyunca topladığımız altınlarla Shop menüsünden daha güçlü silahlar,
zırhlar, eşyalar, resimler, video’lar ve daha birçok şeyi satın alabiliyoruz.
Oyundaki birçok gizlilik satın alınarak açılıyor.
The Legend Will Never Die
VS mod’da arkadaşlarınızla dövüşebilir, turnuvalar düzenleyebilirsiniz. Zaten
bunun dışında çoklu oyunculu bir mod, yani online mod’u bulunmuyor. Soul Calibur
III, ne yazık ki modlar konusunda pek başarılı olamamış. Daha eğlenceli ve
değişik modların bulunmasını isterdik.
Bazı yönleri Tekken 5’ten daha iyi olsa da, genel olarak bakıldığında Tekken 5’i
tahtından indirecek kadar mükemmel değil; ancak dövüş oyunlarını seven herkesin
mutlaka oynaması gereken harika bir oyun Soul Calibur III. Yine de tekme tokat
olarak değil, silahlarla dövüşmek isteyenler Tekken 5’in yerine bu oyunu tercih
edebilirler. Sırf o eşsiz grafikleri için bile alınır. Son olarak bu kadar güzel
dövüş oyunları yaptıkları için Namco’ya teşekkür ediyorum. İyi ki varsın Namco.