Oyun İncelemeleri

Space Siege

Dungeon Siege 1-2 ve ek paketlerini geceler boyu oynamış, yalayıp yutmuştum. Doğruya doğru çok hoşuma giden bir seri, halen arada açıp oynadığımı da bilirim. Kendine has dünyası, güzel aksiyonu RPG elementleriyle birleştiren, hoş bir seriydi. Eğer bir terslik olmazsa üçüncüsü de yapım aşamasında, Chris Taylor umarım aynı kaliteyi devam ettirir. Son olarak Taylor ve ekibi biz oyunculara Supreme Commander’ı hediye etmişti. İlginç ve devasa içeriği, açıldıkça sistem kastıran haritasıyla kendine ait bir fan kitlesi bile oluşturdu. Sonra Forged Alliance isimli ek paketiyle devam etti. Aslında bunda Supreme Commander’ın Total Annihilation’nın ruhani devamı olmasının da nedeni var diyebiliriz, zaten iki oyunda Chris Taylor’ın elinden çıktı. Taylor, çoğu açıklamasında da Supreme Commander için ruhani bir Total Annihilation devamı olduğunu da belirtiyordu. Gas Powered Games, uzun süredir Space Siege adında farklı bir oyun geliştiriyordu. Yapım uzayda geçen ve sibernetiği işin içine katan bir RPG-aksiyon oyunuydu. Oyun bir basın toplantısında tanıtılmış, videoları gösterilmiş, işleyişi hakkında güzel bilgiler de verilmişti. Tabii ki oyunun arkasında Chris Taylor gibi bir isim olduğundan, benim beklediğim oyunlar arasına girmişti. Sonunda yapım tamamlandı ve piyasaya sunuldu, bende sonsuz boşluktaki büyük macerada yerimi aldım.

Uzayda büyük macera

Dünya büyük bir istilaya uğrar ve yok edilir, sağ kalanlar ise büyük bir koloni gemisiyle dünyadan kaçar. Koloni gemisini büyük sıçrama yapmadan önce, düşmanlarının bir gemisi koloni gemisine son anda yetişip ona kenetlenir ve böylece ikisi birlikte uzayın derinliklerine uzak bir noktaya sıçrayış yapar. Uzaylı yaratıklar sağ kalan insanları koloni gemisinde de rahat bırakmaz, ama Seth Walker’ı hesap etmemişlerdir, Walker onların tüm planlarını altüst edecektir. Hikaye klasik bir giriş yapsa da, oyunu oynadıkça senaryoda değişen etmenler ortaya çıkıyor.

Yapım içinde tabii ki insanlığı kurtarmaya çalışan Seth Walker’ı yönetiyoruz. Walker, bir mühendis ama dövüş konusunda da bir hayli usta. Zaten buna bağlı olarak da yetenek ağacı combat ve mühendislik olarak ikiye ayrılıyor. Tabii ki isimlerden belli olduğu gibi combat, dövüş konusunda Walker’ın daha çok hasar vermesi, sağlığının daha artması gibi özellikler sağlarken, mühendislik kısmında ise daha çok teknik üstünlük olduğu görülüyor. Mesela mühendisliğe abandığımızda bombalar üstüne daha başka şeyler yapmamızı sağlayacak alternatifler oluyor. Yetenekler haricinde silahın vuruş gücünü, zırhımızın dayanıklılığını, elektrik ve ateşe dayanıklılığı ve diğer özellikleri de geliştirebiliyoruz. Ancak bunların geliştirilmesi biraz daha farklı oluyor. Bu özelliklerimizi oyunda birçok yerde karşımıza çıkacak olan sağlık modülü odalarında Workbench’te gerçekleştiriyoruz. Fakat bunu yapmak içinse çevreden topladığımız materyaller gerekiyor. Bu materyaller ölen düşmanlardan, çevrede kırılan objelerden çıkıyor, bir bakıma geliştirme parası da diyebiliriz. Ancak bu parçalar yetenek ağacımızı geliştirmek için geçerli değil, yetenek ağacında yetenek puanlarını harcıyoruz. Sağlık modülü odası bizim sağlığımızı ve yeteneklerimizi kullanırken harcadığımız enerjinin (RPG oyunlarında klasik ismi mana) tamamen dolmasını sağlıyor. Artı olarak her seferinde modüldeyken oyun otomatik olarak save oluyor, ama istediğiniz yerde de oyunu kaydedebiliyorsunuz. Ölünce en yakın sağlık modülü odasında save’den devam ediliyor.

Oyunda HR-V adında bir robot da bize eşlik ediyor. İlk bölümden sonra HR-V’nin parçalarını toplayıp, birleştiriyoruz ve bize eşlik etmeye başlıyor. Bizim yeteneklerimiz ve diğer özelliklerimiz geliştiği gibi, HR-V’de gelişiyor. Zaten yetenek ağacımıza ortak da diyebiliriz, çünkü ağaçta puan verdiğimiz bazı yetenekler onun için de geçerli.Workbench’te de onun dayanıklılığını, ateş gücünü geliştirebiliyoruz. Eğer HR-V yok olursa, yeni bir tane daha yapabiliriz. Seth ve HR-V’nin yetenekleri bir hayli işe yarıyor. Seth, Bash vuruşuyla düşmanı tek bir seferde öldürürken, çevresindekilere zarar veren belli bir mesafesi olan elektrik şoku verebiliyor. Numara tuşlarıyla bu güçleri kullanırken, HR-V içinde F tuşları atanmış.

Süper teknoloji

Space Siege’teki en önemli özellik sibernetik teknolojisi. Seth’in her yerini bir robota dönüştürebiliyoruz. Sibernetiği Seth’e monte ettikçe yetenek ağacında kullanabileceğimiz farklı yetenekler de açılıyor. Ancak sibernetik teknoloji ne kadar enjekte edilirse, Seth insanlığını kaybetmeye başlıyor. Belirli olan insanlığa göre oyunun gidişatında da bazı değişiklikler meydana geliyor. Senaryoda değişken elementler bu sırada başrolde diyebiliriz. Genel olarak yetenek ağacı ve diğer özellikler iyice çok hazır kıvamda oyunculara sunulmuş, açıkçası biraz yetersiz duruyor. Sibernetik gelişim ise konuda yaptığı değişim dışında ön planda değil. Yani karakter gelişimi için oyundan çıkarsak da, pek bir şey kaybedilmez.

Oyundaki görevler son derece kolay, kaybolmak gibi de bir şey söz konusu değil. En kötü haritadan gidilecek olan yere her şekilde bakılabiliyor. Görevler bir yerden bir yere gitme, birisini bulup konuşma, gidip bir paneli çalıştırmak gibi klasik şeyler. Ancak görev yapısı bir süre sonra tekrar etmeye başlıyor ve sıkıcı hale gelmeye başlıyor. Çatışmalar oyunun ilk birkaç saatinde oldukça hareketli, hatta şöyle diyeyim Space Siege ilk saatlerinde insanı PC başına çivileyen bir oyun. Ancak görevler gibi çatışmalar da bir süre sonra tekrarlayıcı oluyor. Hep aynı şeyleri yapmak bayıyor, aslında oyun ilk saatlerindeki heyecanı daha sonra veremiyor, en başta yapılanlar hep kendini devam ettiriyor. Yani genel olarak yapımın işleyişinde bir tekrarlayıcılık var.

Düşmanlar genelde aşırı sığ hareket ediyor, sadece üstümüze gelip vuruyorlar ve bizi gördüklerinde ateş ediyorlar. Bu arada düşman öldürdükçe enerjimiz de doluyor. Space Siege’in grafikleri genel olarak vasat. Animasyonların ve modellemelerin bazıları fena durmuyor. Ancak genel olarak çevre ve kaplamalar kötü. Bölüm tasarımları çok sıradan kalmış, uzay gemisinde ilerledikçe en başta haritalar değişik olsa da, oyunun genel tekrarlayıcılığı gibi bölümler de birbirine benzemeye başlıyor. Oyunda fizik etkileşimi de var, patlamayla birlikte zincirleme parçalanan objeler, deforme olan bazı kısımlar hoş duruyor. Ancak bunlar geneli kurtaracak kadar iyi değil.

Çoklu ve çoksuz

Single player bir süre sonra tekrar ettiği gibi kısa da sürüyor. Eğer biraz usta bir oyuncuysanız, Space Siege’in basit yapısından dolayı kısa bir zaman içinde oyunu kolaylıkla bitirebilirsiniz. Multiplayer ise oyunun zevkli kısımlarından. Kendi karakterimizi yaratıp 40 yetenek puanıyla oyuna başlıyoruz. Tüm sibernetik parçalar multiplayer’da açık ve hepsini karakter üstünde kullanabiliyoruz. Özellikle online olarak diğer oyuncularla oynamak hoş oluyor. Lag ve benzeri durumlar yaşanmıyor, multiplayer’ı güzel yapmışlar. Ancak oyunun genelinden dolayı multiplayer ne kadar süre insanı oyalayabilir orası meçhul. Yapımın diğer artılarından biri fazla sistem istememesi ve akıcı çalışabilmesi. Space Siege, genel olarak başarısız bir oyun olmuş. Dungeon Siege gibi bir ismi yaratan firmadan ve Chris Taylor’dan çok daha iyisi gelmeliydi. Umarım bundan sonraki projelerinde Gas Powered Games yaratıcılığını yeniden konuşturur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu