Sizinkiler

Spec Ops: The Line

Aşağıda yer alan “Spec Ops: The Line” hakkındaki güzel inceleme yazısı, spider-carnage nick’li okurumuz Fuat Alpay tarafından hazırlanmıştır. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sizler de her türlü yazınızı mektup2@merlininkazani.com adresine gönderebilirsiniz. Yazı gönderme koşulları için tıklayın

Yapımcı: Yager
Yayıncı: 2K Games
Türü: TPS
Çoklu Oyuncu: Var
Platform: PC – PS3 – XBox 360

Artılar: Sağlam senaryo ve atmosfer, akılda kalıcı karakterler, tam dozunda aksiyon, müthiş soundtrack
Eksiler: Ortalama düşman yapay zekası, sıkıcı multiplayer

Grafik: 85
Ses: 95
Oynanış: 90
Genel Puan: 90

İşte Artık Benimsin
Herkesin oyunlardaki öncelikleri farklıdır. Kimisi için öncelik grafiktir. Grafikler ne kadar iyiyse oyuna o kadar adapte olabileceğini düşünür. Kimisi de oyunun multiplayer/online ağırlıklı olmasını bekler. Nerede çokluk orada eğlence fikrini savunur. Kimisinin ise (buna ben de dahil) oyunlardaki önceliği hikayedir. Öncelik olarak ne grafik ne de çoklu oyuncu desteği bekler. Onun için önemli olan başarılı bir hikaye ve her başarılı hikayenin arkasında olan sağlam bir atmosferdir.

Oynadığım son 3 TPS oyununu düşündüğümde öncelikle Max Payne 3 geliyor aklıma. Hikaye fena değildi. Fakat hikayeyi saran atmosfer bana ilk 2 oyunu arattı. Bir parça hayal kırıklığına uğrayan ben, soluğu Ghost Recon: Future Soldier’da aldım. Hikaye namına bir şeyler aradım fakat bulamadım. Neyse ki stealth tutkum sayesinde oyun bir nebze oynanabilir bir hal aldı. Konsolun başından yine eli boş dönen ben Spec Ops: The Line’ a sarıldım. Beklentim, saydığım diğer iki oyuna kıyasla oldukça düşüktü, ama daha oyunun yarısına bile gelmeden anladım ki evet, işte aradığım oyun bu. Benim gibi, oyunda hikaye ve atmosfer arayanların aradığı oyun işte bu.


Burası Dubai…

Oyunumuz bir kum fırtınasının hayatı sonlandırdığı Dubai şehrinde geçiyor. Uzun süre haber alınamayan Albay John Konrad’dan gelen bir telsiz mesajı, ekibimizi toplayıp Dubai’ye gitmemizin başlıca sebebi. Aylar önce sivil halka yardım için 33. Amerikan Birliği ile birlikte Dubai’ ye gelen Konrad, aynı zamanda oyunumuzun başkarakteri olan Cpt. Walker’ ın eski bir dostu. Yıllar önce sırt sırta cephede savaşan iki asker. Walker, Konrad’ın hayatını kurtardığını asla unutmamış ve onu gözünde kahramanlaştırmış durumda. Yani oyunda ana hikayenin altında yatan kişisel bir hesaplaşma da var.
Baş karakterimiz Walker’ıniki tane de takım arkadaşı mevcut. Rahatlıkla söyleyebilirim ki Adams ve Lugo uzun zamandır gördüğüm en iyi yardımcı karakterler. İkisi de çoğu oyundaki gibi etkisiz, gereksiz elemanlar değiller. İkisinin de kişilikleri, öncelikleri ve prensipleri var. Yapay zekaları cidden çok iyi. Çoğu zaman hayatınızı kurtardıklarını fark edince takım arkadaşlarınıza daha çok güveniyorsunuz. Zira sizin de onların hayatını kurtarmanız gerekiyor çünkü takım arkadaşlarınızdan biri öldüğü takdirde son checkpoint noktası sizi bekliyor olacak. Tüm bu olumlu özelliklere karşın düşman yapay zekası hakkında çok da iyi konuşmak mümkün değil. Esasında kötü sayılmazlar fakat takım arkadaşlarımızla karşılaştırdığımızda aradaki fark biraz göze batar cinsten.

…Buradan Çıkış Yok
Oyundan öncelikle aklımda kalanlar, vermek zorunda olduğumuz kararlar oldu. Karar deyip geçmeyin, cidden çok radikal kararlar ve resmen durup düşünmeniz gerekiyor. Kararlarınız sonucu oyunun sonu değişmese de ara videolarda ve oynanışta değişiklikler göze çarpıyor. Oyunda dört adet farklı son mevcut ve hepsine de son bölümde vereceğiniz kararlar sonucu vakıf oluyorsunuz.

Ayrıca oyunda bolca rahatsız edici sahne de bulunmakta. Kuma gömülmüş cesetler, sokak lambalarına asılı ölü askerler ilk aklıma gelenler oldu (hele de fosfor bombasının sonucu cidden dokunaklı). Zaten başta siz olmak üzere ekip arkadaşlarınızın da psikolojisi oyunun sonlarına doğru alt üst olmuş oluyor.

Kumdan Kale Yapmanın Zamanı Değil
Gelelim işin aksiyon kısmına. Çatışma sahneleri tam dozunda ayarlanmış. Hiçbir zaman sıkılmıyorsunuz. Oyunun normal(combat op) zorluk seviyesinde bile kimi zaman zorladığını söylemek isterim. Oyunu ikinci oynayışımda zor (suicide mission) seviyesinde oynadığımda ise shooter oyunlarında hiç de fena olmamama rağmen ölmekten hiç de çekinmedim. Silah çeşitliliği konusunda az ama öz fikrini savunan yapım, her silah türünden 4-5 çeşitle oyuncuyu boğmuyor. Ghost Recon: Future Soldier’daki gibi düşmanları işaretleyip takım arkadaşlarımıza devredebiliyoruz. Yerine göre sessizce, yerine göre de gürültülü bir şekilde emirlerimizi yerine getiren takımımız, oyuna ayrı bir çeşitlilik katmış durumda.

Çeşitlilik bu kadar mı, sürekli aynı şeyleri yapıyoruz diyenlerin imdadına mekanı kullanma özelliği yetişiyor. Klasik şekilde varilleri patlatabildiğimiz gibi arkası kumla dolu bir cama ateş etmek suretiyle aynı anda birden fazla düşmanı diri diri gömmemiz de mümkün. Ayrıca oyunda kimi bölümlerde patlak veren kum fırtınaları oyuna apayrı bir tat katıyor. Gözün gözü görmediği Dubai sokaklarında zar zor ilerlerken düşmanlarımızla savaşmakta bir o kadar zorlaşıyor.

Spec Ops’ a Dördüncü Aranıyor
Oyunun en zayıf yanı olan multiplayer moduna değinelim biraz da. Kabul etmek gerekirse biraz gereksiz olmuş. TPS türünde multiplayer denilince akla gelen Gears of War 3′ ün veya Max Payne 3′ ün başından kalkmaya hiç gerek yok. Biraz daha özenilebilirdi zira çok klasik olmuş. Zaten sonradan yapımcı Yager firmasının da belirttiğine göre Spec Ops: The Line’ ın multiplayer modu, 2K Games’ in maddi getiri kaygısıyla oyuna ilave edilmiş bir mod ve yapımcılar da multiplayer modunu beğenmediklerini ve öncelikleri olan hikaye modunu bile berbat eden, hiç olmaması gereken bir mod olduğunu belirttiler.

Bu Bir Serap Mı ?
Yazımın sonuna gelirken grafiklere hiç değinmediğimi fark ettim. Bunun sebebi ise ortalamanın üzerinde seyir etmeleri. Oyun içi grafiklerde hiçbir sıkıntı yaşamadığım oyunda çok seyrek rastladığım kaplamaların geç yüklenmesi sorunu hiç canımı sıkmadı. Bunun dışında oyunun müzikleri atmosferi tamamlar cinsten. Çok dolgun olan soundtrack listesinde Jimi Hendrix, Deep Purple, The Black Angels gibi isimler göze çarpıyor.

Şahsi fikrim geçtiğimiz yazın en iyi oyunu olan Spec Ops: The Line, geçen yılın da en iyi oyunlarından biri ve oyunlarda hikaye arayanların mutlaka edinmesi gereken bir yapım. Walker ve adamlarının aksine psikolojinizin sağlam kalmasını diliyor ve herkese iyi oyunlar diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu