Sinema/TV - Kritik

Spider-Man: No Way Home inceleme (Spoiler Yok)

Son dönemin en çok merak edilen ve hakkında teoriler üretilen filmlerinden biri olan Spider-Man: No Way Home ya da Türkçe adı ile Örümcek Adam: Eve Dönüş Yok filmini nihayet izledim. Film gösterime girmeden saatler önce yapılan özel bir gösterimde filmi izleme şansı yakaladım. 

Baştan şunu söylemem gerekiyor ki bu yazıda herhangi bir SPOILER, yani keyif kaçırıcı bilgi yer almayacak. Filmin yayınlanan ilk fragmanlarında yer alan bilgiler dışında gösterilmeyen bir konu hakkında konuşmayacağım. Fakat bu fragmanları bile izlemediyseniz ve kendinizi bir mağaraya kapatmayı başarabildiyseniz, yazının sonrası yine de fragman izlemeyenler için Spoiler olabilir. Şimdiden uyarımızı yapalım ve  Spider-Man: No Way Home inceleme yazımıza, filmle ilgili değerlendirmelerimize geçelim.

Spider-Man: No Way Home inceleme

Spider-Man: No Way Home genel hatları ile MCU seven birçok sinema severin memnun ayrılacağı bir film olmuş. Öncelikle bunun altını çizmemiz gerekiyor. Ben de film bittiğinde salondan beklentilerimin karşılandığı bir şekilde ayrıldım diyebilirim. Yine de konu, karakterleri göz önüne aldığımızda “acaba daha destansı bir şekilde ele alınabilir miydi?” diye kendi kendime de sordum. Çünkü filmde anlatılanlar o kadar güzel ki, biraz daha uzun sürsün, bu dinamiği biraz daha izliyim istiyorsunuz. Fakat film aslında tam da zirve yaptığı anda, keyif aldığınız noktada sona eriyor. Yine de bu anlatılan kadarıyla birazdan bahsedeceğim bazı noktalar havada kalsa da birçok izleyiciyi dediğim gibi tatmin edecek bir yapıya sahip.

Film detaylarını anlatmadan örümcek Adam’ın Marvel tarafındaki tonlamasına biraz değinmek lazım. Çünkü bu film bir yandan önemli bir final, bir yandan da Örümcek Adam için yeni kapıların, anlatım tarzının ortaya çıkması için fırsat niteliği taşıyor. 

Marvel filmlerini genel olarak seviyorum ve takip ediyorum. Fakat daha da önemlisi Örümcek Adam karakterinin bendeki yeri çok daha farklı. Sadece sinema versiyonları değil, çizgi roman tarafında da en sevdiğim karakterler arasında yer alıyor. Çok süper güçleri olmasına rağmen Peter Parker’ın en büyük sorunlarının aslında hepimizin yaşadığı sorunlardan kaynaklanması, bu karakteri eminim benim gibi birçok okuyucunun da favorisi yapmıştır. 

MCU tarafında ise işin içerisinde tabi ki Tony Stark faktörü olunca Spider-Man bu özünden, yani mahallenizin kahramanı olgusundan biraz çıkmıştı. Cafcaflı kostümler, nanoteknoloji falan derken aslında karakterin özünün bize tam olarak anlatılmadığını düşünüyorum. Bunu daha önce defalarca görsek de Spider-Man’in anlatılacak yüz hikayesinden 95’inin bu olgudan uzaklaşmaması lazım. Fakat bu filmde aslında anlatılan epik hikayenin yanı sıra Peter Parker’ın ilerleyeceği yolun çok daha net bir şekilde çizilmiş olması benim en çok hoşuma giden nokta oldu. Üçlemeyi bu haliyle de seviyorum fakat dediğim gibi o ışığı filmde görüyorsunuz ve gelecek yeni filmler için şimdiden sizi heyecanlandırıyor diyebilirim. 

Filmde dönecek olursak MCU tarafında bildiğiniz gibi paralel evrenlerin, farklı gerçekliklerin kapısı bir süre önce aralandı. Bu filmde de aslında Spider-Man ve Doctor Strange’in de kendilerinin bu kapıyı açtıklarına şahit oluyoruz. Farklı film ve dizilerdeki bu gerçeklik olgusu nasıl bir araya gelecek emrak ediyorum ama en azından diğer film ve dizilerle, en azından şimdiye kadar izlemiş olduklarımızla bir bağlantı yapılmadı. Bu da No Way Home filmini aslında kendi hikayesini anlatan, kendi dertleri olan bir film kalıbına sokuyor. Çok daha fazlasını Multiverse of Madness başta olmak üzere MCU’nun yeni filmlerinde görecek olsak da en azından No Way Home işleyişi bu şekilde tercih edilmiş.

Bir önceki filmde bildiğiniz gibi Mysterio son şakasını yapmış ve Peter Parker’ın Örümcek Adam olduğunu tüm dünyaya haykırmıştı. Jonah Jameson’un ateşin altına bol bol kütük atmasıyla bu aberin harlandığını ise No Way Home filminin hemen başında görüyoruz. Bu gerçekliğin altında özel hayatı ve sevdiklerinin ezilmeye başladığını gören Parker ise soluğu Strange’in yanında alıyor. Yapılan büyüye müdahale sonrasında ise diğer gerçekliklerden Peter Parker’ın kimliğini bilen karakterlerin yavaş yavaş bu evrene çekildiklerini görüyoruz. 

Bu noktada daha önceki örümcek Adam filmlerinde gördüğümüz ve Peter’ın kimliğini bilen biçok kötü karakter filmde sırayla gözükmeye başlıyorlar. Doctor Octavius, Green Goblin, Lizard, Electro ve Sandman filmin kötü adamları olarak karşımıza çıkıyor. Peter Parker’ın ise anlaşmazlık yaşadığı Doctor Strange’i atlatıp bu karakterler ile yüzleşmesi üzerine bir hikaye oturtulmuş. Burada bazı kötü adamların, aslında hemen hemen hepsinin süre konusu da göz önüne alınarak çok silik bir şekilde anlatıldığını söyleyebilirim. Bence filmin tempo anlamındaki en büyük problemi de bu olmuş. Aksiyon sahneleri tabi ki güzel ama iş kötü adamların derdini, kişiliğini anlatmaya gelince, ortada da bu kadar çok karakter olunca olayın biraz sallandığı noktalar oluyor. Neyse ki bu sallantı çok uzun sürmüyor ve kısa sürede yeni olaylar ile toplanıyor.

Bu filmin en sevdiğim noktası ise tam anlamıyla Spider-Man’in kendisine odaklanması. Yani ilk iki filmde çok üzerinde durulmayan “sorumluluk” olgusu ve karakterin örümcek Adam olmanın nasıl bir yük getirdiğini hissetmeye başlaması bu filmde çok daha net bir şekilde verilmiş. Başta da dediğim gibi başarılı final sekansıyla birlikte bence Peter Parker MCU’da tam da olması gereken yola girmiş oldu diyebilirim. Bu nedenle filmi bir tık daha fazla sevdim. Ayrıca bazı duygusal sahnelerle birlikte Tom Holland, Peter Parker rolünü iyice benimsediğini bizlere gösteriyor. Neyse ki üniversite üçlemesi de şimdiden duyuruldu. Yani Avengers gibi bazı crossover filmler dışında karakterin en az üç tane daha solo filmini izleyeceğiz.

Sonuç olarak Spider-Man: No Way Home, özellikle Örümcek Adam ya da süper kahraman temalı filmleri seviyorsanız kesinlikle izlenmesi gereken bir film olmuş. Yer yer gereksiz espriler, karakterleri anlatma sıkıntısı yaşasa da filmin genel olarak bakıldığında asıl odaklanması gereken yerlere güzel bir şekilde odaklandığını ve bunu bir yandan da fan service olgusuyla başardıklarını görüyoruz. Son olarak filmin iki tane olsa da aslında bir tane after credits sahnesi bulunuyor. Neden böyle dediğimi ise filmi izleyince anlayacaksınız 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu