SSX 3
PS2 konsoluna sahip olanlar ya da oyunlarını takip edenler, SSX oyununu çok
iyi bilirler. En azından herkes bu oyunu bir kere görmüş ya da oynamıştır. Süper
grafikleri, eğlenceli yapısı, fizik kurallarını altüst eden göz kamaştırıcı
hareketleri, birbirinden ilginç tarzda karakterleri ile bu oyun en çok satanlar
arasında önemli bir yere sahip olmuştu. Ardından yapılan devam oyunu “SSX Tricky”
ise çok fazla yenilik getirmeyen; fakat sadece yeni karakterleri ve yeni
pistleriyle bile, tüm oyun çevrelerinin ilgisini çekmiş bir oyundu. İlk iki SSX
oyunun büyük ilgi toplamasının ardından hazırlanan üçüncü oyun da yine
kalitesiyle kendini belli ediyor.“Peki bu oyun diğerlerinin devamı niteliğinde
olan bir eklenti paketi mi ?“ derseniz, size cevabım koca bir “HAYIR!” olur.
“Neden” mi..?
One mountain, three peaks
Oyunumuzun güzelliği aslında basitliğinde gizli. Bütün olay karla kaplı bir
dağdan aşağıya snowboard’umuzla kaymak. Ancak oyunu sadece dağdan aşağıya
kaymaktan ibaret olarak düşünmek mümkün değil. Aslında oyunun iki ana modu var;
bunlardan biri bildiğiniz yarış modu, diğeri ise “freestyle” adı verilen,
temelde puan toplamaya dayanan ve bolca kombo hareketler yaptığımız bölüm. Her
bölümün içinde bir çok gizli saklı zıplama rampaları ve üzerlerinde kaymamız
gereken farklı platformlar bulunuyor. Ancak bunlara dilediğimiz gibi çıkıp,
atlayıp, zıplayamıyoruz; çünkü oyun o kadar hızlı ilerliyor ki bazen ne
yaptığımızı bilmeden kayıp gidiyoruz. Ama oyunun güzelliği de burada; çünkü
pistin üzerinde o kadar çok rampa ve platform var ki hepsine aynı anda ulaşmak
zaten imkansız. Oyun boyunca gökyüzünde süper hareketler yapmakla kalmayıp,
karakterinizin yeteneklerini de geliştiriyorsunuz, sonra yeni hareketler
öğreniyor, para kazandıkça karakteriniz için yeni board’lar, yeni kıyafetler
alıyorsunuz. Ayrıca tüm bunları yaparken mükemmel grafikler ve müzikler de size
eşlik ediyor.
‘’Gaz’’ bir müzik eşliğinde sunulan menüde; tek kişilik “Single event”
modunun yanında değişik tarzda bir kariyer modu olarak görebileceğimiz “Conquer
The Mountain” modu bulunuyor. Sırayla tüm bölümleri oynadığımız bu modda
oyunumuzun başta kapalı olan diğer iki bölümünü, buradaki yarışları kazanarak
açıyoruz.
Oyunun asıl tadının çıktığı Multiplayer oyun modu ise bir arkadaşınızla kafa
kafaya yarışabileceğiniz inanılmaz eğlenceli bir mod. Son olarak “Online”
seçeneği ise oyunu net üzerinden çeşitli rakiplerle oynayabilmenize imkan
tanıyor.
You’re listening “The Radio BIG”
Oyunun grafikleri için söyleyecek söz bulamıyorum. Kar efektleri inanılmaz
gerçekçi yapılmış. Yağan kar tanelerine çok dikkatli bakarsanız hepsinin farklı
tipte olduğunu görebilirsiniz. Üstelik güneş ışınlarının kardaki yansımalarını
ve kar üzerinde oluşan parlamaları görünce ortaya çıkan görselliğe hayran
kalmamak elde değil. Snowboard’umuzun ardında bıraktığı kar izleri de gerçekçi
bir görüntü oluşturuyor. Ayrıca büyük rampalardan yaptığımız uzun atlayışlar
sırasında, gördüğümüz manzara gerçekten muhteşem.
Oyunun sesleri ilk oyunlardakilerin aynısı ancak bu oyunda eklenmiş olan
kayakçıların birbirleriyle konuşmaları, hatta birbirleriyle atışmaları gerçekten
çok güzel. Kayağımızın sesi, rüzgarın sesi de kezâ öyle. Gerçi oyunu birkaç defa
oynadıktan sonra konuşmalar hep aynı olduğu için güzel gelmemeye başlıyor ama
insan kendini oyuna kaptırdı mı sizi geçen kayakçının attığı lafa cevap verme
isteği duyabiliyorsunuz.
Her zaman ikinci plana atılan müzikler konusunda ise, SSX 3’ün yapımcılarının
söyleyecek iki çift lafı var… “Radio Big” 🙂 Oyunun belki de en ön plana çıkan
özelliği… Oyunun “Chemical Brothers”dan “Placebo”ya varan, birçok şarkıya sahip
olan mükemmel bir sountrack’i var. Bu kadar güzel şarkıların olduğu yerde, bir
de DJ gerek demiş yapımcılar ve üşenmemiş birde DJ yerleştirmişler. Tabi
istediğimiz şarkıları editleyip yerleştirme şansımız da yok değil. Ayrıca
müzikler bizim oyun içerisindeki performansımızla doğru orantılı olarak değişim
gösteriyor. Yani bir duvara toslayıp durduğumuz zaman doğal olarak müzikte
duruyor. Oyunlarda pek dikkat etmediğimiz bu müzik olayını, yapımcılar böyle
güzel bir şekilde oyuncuya sununca, insan oyunu oynarken ister istemez havaya
giriyor.
Oynanabilirlikten söz etmeye gerek var mı bilmiyorum; çünkü oyunun oynanışı
çok rahat. Tuşlar arasında hiç karmaşıklık yaşanmıyor. Oyunda yapılan hareketler
basitten en karmaşığa doğru çok geniş içerik sunuyor. Tabi oyuna yeni
başlayanların epeyce alıştırma yapması gerek, ancak bu tür oyunlara aşina olan
oyuncular için kontroller çocuk oyuncağı.
Oyun hakkında aslında söylenecek daha çok şey var, ama bunları insan oyunu
oynarken kendisinin keşfetmesi daha güzel. Eğer PS2 konsoluna sahipseniz bu
oyunu kesinlikle almalısınız diyebilirim. Hatta daha da ileri gidip; tıpkı
“Metal Gear Solid 2”, zamanında nasıl insanları bu konsolu almaya ittiyse, bu
oyunun da bu kulvarda olduğunu söyleyebilirim. Bu oyunu ister saatlerce, ister
beş dakika oynayın, eğlenmemeniz mümkün değil.