Star Citizen (İlk Bakış)
“Geminin reaktörlerinden hafif bir uğultu geliyor. Gece gündüz döngüsünün olmadığı uykularımda, bu reaktörün tanıdık sesi, bana huzur veriyor aslında. Son zamanlarda hayatıma dair çok fazla tanıdık şey yok. Böyle düşündüğüm zaman, kendimi çok önemli bir iş yapıyormuş gibi hissediyorum, uzay boşluğunda, yalnız gemim ve ben. 1000 Yıl önce böyle bir şey yazıldığında, bilim kurgu olurdu, şimdi ise, basit bir kargo yolculuğu oluyor.”
Chris Roberts’ı bilir misiniz? Bilmiyorsanız çok ayıp ediyorsunuz doğrusu. Chris Roberts, efsanevi Wing Commander serisinin yaratıcısı ve onu yakından takip edenler için Digital Anvil’in kurucusu. Digital Anvil ne diye soracak olursanız, Starlancer ve Freelancer’ı yapan şirket.
Kısacası Roberts, uzay gemisi simülasyonu olayının babalarından. Bu adam bir şey yaptığı zaman iyi yapıyor, sağlam yapıyor ve oynanıyor.
Freelancer ilk çıktığı zaman, benim gibi uzay simülasyonu delileri tarafından manyakça oynanmıştı. Hikayesi, oynanışı, devasa evreni ve multiplayer özellikleri ile tam bir şaheserdi, tabii Freelancer’dan sonra biz bir oyun daha beklemiştik, maalesef Roberts sessizliğini korumuştu.
2011 Yılı, Roberts’ın sessizliğini bozduğu yıl olmuştu. Cloud Imperium Games’i kurarak, yepyeni bir uzay simülasyonu üzerine çalıştığını duyurmuştu, bu uzay simülasyonu ise o zamanlar bambaşka bir isimle duyurulan Star Citizen idi.
Star Citizen, Cryengine 3 ile yapılan bir uzay simülasyonu ve oyun tarihinin en çok para kazanan Kickstarter projelerinden biri. Roberts Space Industries sitesinden duyurulan ve çok başarılı bir bütçelendirme süreci yaşayan yapım, bugün itibariyle toplamda 25 milyon dolar bütçeye sahip. Bu gerçekten çok ama çok ciddi bir bütçe, Roberts gibi bir deha, böylesine bir bütçeyle ne yapar bilemiyoruz fakat muhteşem bir iş beklememiz gerektiği kesin, boru değil, 25 milyon dolar…
Star Citizen, Roberts’ın en büyük projesi, hem online hem de single player moduyla birlikte geliyor. Squadron 42 isimli single modu, Roberts’ın dediğine göre şimdiye kadar yazılan en sağlam bilim kurgu hikayelerden birisi olacak. Kararlarınızın oyunun gidişatını değiştirdiği ve farklı hikaye ağaçlarıyla her seferinde değişik bir tecrübe sunacak olan mod, multiplayer desteğini de barındıracak. Yani siz Freelancer’da olduğu gibi bir hikaye yaşayacaksınız fakat isterseniz arkadaşlarınız yanınızda olabilecek, online co-op gibi düşünebilirsiniz.
Roberts hikaye modu ile ilgili “bir film senaryosu yazar gibi çalışıyoruz. Düşünebileceğiniz bütün bilim kurgu konseptlerinden bir şeyler aldık. Cry Engine’i seçmemizin arkasında ki en büyük sebep ise bu. PC’nin gücünü kullanarak, oldukça sinematik ve fotorealistik bir tecrübe sunmaya çalışıyoruz, karakterlerimizin ve gemilerimizin herhangi bir PC oyunundan 10 kat daha fazla detayı var, buna emin olabilirsiniz” diyor ve oyuncuların bu bağlamda Squadron 42 modunu gerçekten beğeneceklerinin altnı çiziyor.
Oyunun genel teması “Vatandaşlık” 30.Yüzyılda geçen hikaye, Dünya İmparatorluğuna odaklanıyor. Tabii bu bağlamda dünya dışı varlıklarda yok değil. Roberts şu an için hikaye ile ilgili detay vermiyor, tek bildiğimiz, “Vatandaşlık” konseptinin oyunda çok ciddi işlendiği ve bunun Star Citizen dünyasında kazanılması gereken bir şey olduğu.
Tabii Star Citizen’ın parladığı noktalardan en önemlisi multiplayer.
Yapım, EVE Online’da olduğu gibi, devamlılığı olan bir server sunuyor. Bu server bağlamında oyuncular kendi gemilerini satın alıp, istedikleri şeyi yapabilecekler, istiyorsanız bir uzay korsanı olun, istiyorsanız hükümet için çalışın, istiyorsanız terörist gruplara üye olun, Star Citizen oyuncu seçimlerine ve oyuncular arası interaksiyonlara son derece önem veriyor, bu sebeple ne yapacağınız tam olarak size kalmış durumda.
Bu interaktivite, arz ve taleple şekillenen oyun ekonomisiyle birlikte dinamikleşiyor. Oyunda bulunan ticaret sistemi, Star Citizen’ı sürekli olarak değiştirecek. Mesela, bir gezegenle mineral anlaşmanız var fakat korsanlar tarafından saldırıya uğradığınız için, bu mineralleri gezegene götüremiyorsunuz, o zaman gezegen kendisini savunmak için yeterli misilleri üretemeyecek ve savunmasız kalacak.
Belki sizin yerinize daha ucuza başka bir tüccar o gezegene gerekli mineralleri satacak ve sizin işinizi kapacak, işte bütün bunlar seçim şansı ve interaktivite!
Roberts, oyuncu seçimlerine çok önem veriyor. Klasik MMORPG sistemlerini hiç sevmediğini söyleyen ünlü yönetmen, Star Citizen’da kısır sistemler kullanarak oyuncuların özgürlüğünü limitlemek istemiyor. Yapmak istediği şey, oyuncuların her gün geri dönmek istediği bir tecrübe yaratmak. Buna göre özelleştirme çok önemli.
Karakterinizin kendisinden tutun gemisine kadar, her şeyi en ince detayına kadar özelleştirmek mümkün olacak. Özellikle bu gemi yapımında parlayan bir element. Mesela uzun yolculuklar yapacak bir kaşifseniz, geminizin motorunun buna göre olması lazım.
Silahlar, kalkanlar, aerodinamik, güç reaktörleri, motorlar, iticiler ve kokpit dekorasyonları dahil tamamen oyuncuya bırakılmış durumda, bu gerçekten benim gibi bilim kurgu hayranları için bir rüya dünyası.
Roberts, Star Citizen’ın gerçekçi olması için her şeyi yapıyor ve bunu yapacak bütçesi bir hayli var. Cry Engine’in gücünden sonuna kadar faydalanan Cloud Imperium Games, kesinlikle yapımı PC odaklı üretiyor. “Güç, özelleştirme imkanları ve açık bir sistem, neden PC dışında bir şey tercih edelim?” diyen büyük usta, PC oyunculuğunu eski günlerine getireceğini iddia ediyor. Star Citizen bu bağlamda modlanmaya açık bir şekilde geliştiriliyor, oyuncular kendi sunucularını hostlayabilecek ve en önemlisi, Oculus Rift’i kullanma imkanına kavuşabilecekler.
Cry Engine teknolojisi, gerçekten Star Citizen’ın muhteşem görünmesini sağlıyor fakat sadece görüntü yetmez, bir uzay oyunu yapıldığında, fizikler çok önemlidir. Roberts ve ekibi, oyunda bulunan bütün gemileri fizik kurallarına uygun bir şekilde yaratıyor. Manevra iticilerinizin ve motorlarınızın değişken güçlerini gözlerinizle göreceğiniz oyun, tam anlamıyla bir uzay simülasyonu olacak. Bir tuşa bastığınız vakit, oyun ne kadar zamanda iticilerin gemiye etki edebileceğini ve geminin ağırlığına göre ne kadar baskı yapması gerektiğini hesaplıyor, buna göre oyuncunun hareketlerini ekrana yansıtıyor. Bu sistemi devre dışı bırakıp, tamamen manuel olarak gezmekte mümkün fakat her yiğidin harcı değil.
Star Citizen gemileri epey göz kamaştırıcı fakat hepsi bu kadar değil. Burada tam anlamıyla çalışan, her parçasının bir anlamı olan gemilerden bahsediyoruz. Gerçek bir uzay gemisi gibi çalışıyorlar ve yaptığınız modifikasyonlara göre değişiyorlar. Roberts bu konuda “Gemileri tasarlarken sadece havalı görünsünler diye tasarlamadık, bütün parçalarıyla birlikte, tam anlamıyla bir gemi tasarladık” diyor. Yani geminize bir silah alacaksanız, gemiye uygun olduğuna dikkat etmeli ve ergonomisine uyup uymayacağına bakmalısınız. Olayın estetik tasarımı dışında, endüstriyel kısmı da oldukça büyük.
Star Citizen, gelmiş geçmiş en büyük oyun projelerinden birisi olabilir. Modifiye edilmiş CryEngine 4 ile birlikte 2014’ün 4.çeyreğinde gelecek yapımı sabırsızlıkla bekliyoruz!