Oyun İncelemeleri

Star Wars: The Old Republic

Öncelikle ağır bir World of WarCraft hayranı olduğumu söylemeliyim. Hikayesi her ne kadar mantıksızlıklar ve tutarsızlıklar içerse de, bulunduğu evrende çeşitli hatalar olsa da World of WarCraft, şüphesiz son 10 senenin en başarılı oyunlarından. Bir diğer yandan Star Wars filmlerini, kitaplarını, animasyonlarını ve oyunlarını takip eden ve seven biriyim. Hatta giydiklerimden bile “Star Wars” hastası olduğumu anlamanız mümkün. İnceleyeceğim oyun Star Wars ve MMO konularının karışımı olunca, tarafsız olacağımı ve mükemmeli beklediğimi de anlayabilirsiniz. Yani kısacası incelemeyi okurken içiniz rahat olsun. Kesinlikle taraf tutmuyorum.

Uzun bir zaman önce, uzak bir galakside

Bugüne kadar birçok MMO oynadım. Ultima Online’dan tutun da DC Universe Online’a, Lord of the Rings Online’a kadar çeşitli MMO’yu deneme fırsatım oldu. Çoğunluğu maalesef bir World of WarCraft klonu olmaktan öteye gidemedi. World of WarCraft’ın da orijinal bir oyun olduğunu söyleyemeyiz. Ancak bu oyunlar da klon olmaktan öteye gidemediler. Artık her NPC’nin kafasında bir ünlem işareti olduğunda o kişinin bir “questgiver” olduğunu anlar olduk. Peki Star Wars: The Old Republic de bu klon furyasına mı ait? Yoksa MMO’lara yeni bir soluk mu getiriyor?

Star Wars: Old Republic’e ilk girdiğimizde bizi gerçekten güzel bir sinematik karşılıyor. Oyun çıkmadan önce de izlediğimiz sinematik bugüne kadar izlediğimiz sinematikler arasında hatrı sayılır bir yere sahip. Blizzard’ın kalitesine oldukça yakın diyebiliriz.

Sinematiklerden sonra karşımıza taraf seçeneği geliyor. Sith’ler mi yoksa Jedi’lar mı? İki tarafın da birbirine eşdeğer olan ırk ve sınıfları mevcut. Irklar arasında Chiss, Cyborg, Human, Miraluka, Mirialan, Rattataki, Sith Pureblood, Twi’lek ve Zabrak’lar gibi çeşitli farklı ırklar mevcut. Sınıflarımız arasında ise tabi ki Jedi Knight, Jedi Consular, Trooper, Smuggler, Sith Warrior, Sith Inquisitor, Bounty Hunter, Imperial Agent bulunuyor.

Kısaca ırkları tanıyalım.


Chiss’ler mavi renkli insan benzeri yaratıklar. Csilla gezegeninden geliyorlar ve Imperial Agent ve Bounty Hunter olarak seçilebiliyorlar. Sadece Sith Empire tarafında yeralıyorlar.


Cyborg’ler adından da anlaşılabileceği gibi yarı insan yarı makineler. Ancak özlerinde insan olduklarını söyleyebiliriz. Her iki tarafta da yer alan cyborg’ler Trooper, Bounty Hunter, Sith Warrior, Imperial Agent ve Smuggler olabiliyorlar.


Human’lar için diyecek pek bir şey yok. Galakside politik olarak üstün olan tür, galaksinin en yaygın bulunan türü. Old Republic’teki 8 sınıfın hepsini seçebiliyorlar.


İnsanlarla aynı genetik geçmişi paylaşan Miraluka’lar farklı bir şekilde evrimleşmiş yaratıklar. Alpheridies gezegeninden gelen Miraluka’lar gücün aydınlık tarafını kullanıyor ve Jedi Knight ve Jedi Consular olabiliyorlar.


Mirial gezegeninden gelen Mirialanlar ise Jedi Consular, Jedi Knight, Smuggler ve Trooper sınıflarını seçebiliyorlar.


Bir nevi Mirialan’lara benzeyen Rattataki ırkı ise Bounty Hunter, Imperial Agent ve Sith Inquisitor olarak gücün karanlık tarafını tercih ediyor.


Korriban gezegeninden gelen ve safkan Sith olan Sith Pureblood, adlarından da anlaşılabileceği gibi Sith Warrior ve Sith Inquisitor sınıflarını seçebiliyorlar.


Filmlerden de tanıyacağımız Twi’lek’ler her iki tarafta da yer alabiliyorlar. Jedi Consular, Smuggler, Jedi Knight ve Sith Inquisitor sınıflarını seçebiliyorlar.


Geçtiğimiz günlerde vizyona tekrar giren Star Wars Episode I: The Phantom Menace’tan da tanıdığımız Darth Maul’un ırkı olan Zabrak’lar ise gücün her iki yanında da yer alıyorlar. Jedi Knight, Jedi Consular, Imperial Agent, Sith Inquisitor, Sith Warrior, Bounty Hunter ve Trooper sınıflarını seçebiliyorlar.

Bu sınıflar dışında 10. seviyeden itibaren seçebileceğiniz gelişmiş sınıflar (Advanced Classes) da bulunuyor. Kısaca bir liste şeklinde bu gelişmiş sınıfları da sizler için sıralayalım.

Jedi Knight:

-Jedi Guardian: Yakın dövüş, Tank’lama (Tek ışın kılıcı)
-Jedi Sentinel: Yakın dövüş (Çift ışın kılıcı)

Jedi Consular:

-Jedi Shadow: Yakın/Orta mesafe hasar, Tank’lama (Çift taraflı ışın kılıcı, Gizlilik)
-Jedi Sage: Orta/uzak mesafe hasar, Heal’lama

Smuggler:
-Scoundrel: Heal’lama, Yakın/orta mesafe hasar (Scatter Gun, Gizlilik)
-Gunslinger: Orta/uzak mesafe hasar (Çift tabanca, Mevzi alma)

Trooper:
-Vanguard: Yakın/orta mesafe hasar, Tank’lama
-Commando: Orta/uzak mesafe hasar, Heal’lama

Sith Warrior
-Juggernaut: Yakın mesafe hasar, Tank’lama (Tek ışın kılıcı)
-Marauder: Yakın mesafe hasar (Çift ışın kılıcı, savaş sırasıda geçici gizlilik)

Sith Inquisitor
-Sith Assassin: Yakın/orta mesafe hasar, Tank’lama (Çift taraflı ışın kılıcı, gizlilik)
-Sith Sorcerer: Orta/uzak mesafe hasar, Heal’lama

Imperial Agent
-Operative: Yakın/orta mesafe hasar, Heal’lama (Energy Blade/ Tüfek, Gizlilik)
-Sniper: Orta/uzak mesafe hasar (Tüfek , Mevzi alma)

Bounty Hunter
-Powertech: Yakın/orta mesafe hasar, Tank’lama
-Mercenary: Orta/uzak mesafe hasar, Heal’lama

Her 8 sınıfın kendine ait bir hikaye gelişimi var. Bu hikayeyle birlikte eğer hızlı yapıyorsanız 100 saati bulacak bir 50 seviyelik yolculuk sizi bekliyor. Bu konuda BioWare’in Dragon Age ve Mass Effect’ini oynamış olanlar, SWTOR’un ilerleyişini bu oyunlara benzeteceklerdir. Görevlerin başarılı şekilde hazırlandığı ve birbirine bağlandığını söyleyebilirim. Ancak başlarda bir MMO’dan daha çok tek kişilik bir RPG oynuyor gibi hissediyorsunuz. Buna BioWare’in dialoglardaki başarısızlığı da katılınca, görevler eğlenceli olmak yerine tekdüze ve sıkıcı hale dönüyor. Uzun konuşmalar genellikle birbirine benzeyen cümleler içeriyor. Özellikle farklı diller kullanan yaratıklar için herhangi bir özel dil geliştirilmemiş. Yani altyazıda ne yazıyorsa yazsın, bundan bağımsız cümleler kurduklarını farkedebiliyorsunuz.

Dialoglar genellikle size karanlık ya da aydınlık taraf için puanlar kazandırıyor. Örneğin Jedi Knight’la oynarken birbirine romantik açıdan yakınlaşan iki Jedi Padawan’la karşılaştığınızda bu durumu Jedi Master’a ispiyonlayıp aydınlık taraf için puan kazanabilirken, bu durumu gizli tutmanız karşılığında para isterseniz de karanlık taraf için puan toplayabiliyorsunuz. Ancak bu puanların size kazandırdığı ödüller dışında çok da büyük bir etkisi bulunmuyor.

Genel olarak SWTOR için BioWare’in kendi stilini bir MMO üzerine yansıtması diyebiliriz. Bunun iyi yanları da var, kötü yanları da. MMO’larda hikaye genelde arkaplana atılırken, BioWare sayesinde 8 farklı hikayeyi oynayabilmek güzel. Ancak genel olarak görevlerin tekdüzeliği bu işi bozuyor. Hikaye kısmının sıkıcılığı, 15. seviyeye kadar sürüyor. Bu noktada karşımıza World of WarCraft’taki zindanlar (Dungeon) benzeri olarak nitelendirilebilecek Flashpoint’ler, tek kişilik bir shooter tarzındaki mini oyun uzay savaşları ve MMO’cuların en sevdiği PvP ortaya çıkıyor. PvP hem açık dünyada hem de “Warzone”larda yapılabiliyor, tabi ki bir PvP sunucusu seçtiyseniz.

PvP’den kısaca bahsedelim.  Henüz açık dünyada PvP doğru düzgün başlamış değil. Zaten bu yeni bir MMO için oldukça doğal. WoW’daki Battleground’larla eşdeğer olarak nitelendirebileceğimiz Warzone’lar da oyuncuları pek de odaklarında tutmayı başaracak gibi durmuyor. Huttball, Alderaan ve Voidstar adlı haritalar farklı içerikler sunuyor. Huttball’da bir nevi Amerikan Futbolu oynarken, Alderaan’da takımlar birbirlerinin uzay gemilerindeki sabit silahları ele geçirmeye çalışıyorlar. Voidstar ise takımlardan biri savunma yaparken, diğeri saldırı yapıyor. Genel olarak eğlenceli olan Warzone’lar basit ekstralar olmaktan öteye geçemiyor.

Buradaki sorun, tüm karakterlerin bir Warzone’a girdiğinde maksimum seviyeye yükseltilmesi ve hangi harita için sıraya gireceğinizi belirleyemiyor olmanız. Tabi bunun da BioWare’in çoklu oyuncu konusundaki tecrübe eksikliğinin de neden olmasını söyleyebiliriz.

PvE’cilerin bu Flashpoint’leri merak ettiğini biliyorum. Bunlar 4 kişilik zindanlar. Hepsi de kısa sürüyor.  Çoklu oyunculu durumlarda hikayenin nasıl etkilendiği ise zar atılarak belirleniyor. Yani Flashpoint’lerdeki olaylarda sözünüz, attığınız zara göre etki ediyor. Bu yüzden farklı dinamikler oluşacağı için BioWare’in bu konuda da zorlandığını söyleyebiliriz. Bu Flashpoint’teki sosyal olaylara katılımınız size Social Point olarak geri dönüyor ve bazı ödüller alabiliyorsunuz.

Diğer oyuncular dışında kendinize NPC’lerden bir takım da kurabiliyorsunuz. Bazılarını crafting görevlerine bile yollayabiliyor hatta dövüşlerinize katabiliyorsunuz. Ancak teoride WoW’daki bir hunter’ın hayvanından pek farkları olmuyor.

SWTOR’un combat sistemi görünüşte fena değil. Yetenekler fena değil, özellikle efektler ve animasyonlar iyi gözüküyor. Kendinizi Star Wars evreninde hissetmenizi sağlıyor. Tabi bu hareketler sınıflar ve gelişmiş sınıflarla birlikte yeni yeteneklerle birlikte çeşitleniyor. Ancak yine de sınıflar genellikle amaçlarına odaklanmamış görünüyorlar.

Peki ya teknik?

Teknik anlamda SWTOR’a bakmamız gerekirse, grafiksel anlamda Mass Effect ve Dragon Age karışımı bir görsellikle karşı karşıya kaldığımızı söyleyebilirim. Tabi ki performans amaçlı basite indirgenmiş detay seviyesi ve renk paleti can sıkıcı olabiliyor bazı anlarda. Yine de ışın kılıcınızla yaratık farmlamak kadar eğlencelisi yok.

Konu ses ve müzik olduğunda, Star Wars serisi oyunlarda söylenecek pek fazla söz yok. Seslendirmeler başarılı. Bazı dialoglar tekdüze olsa da genel olarak başarılı diyebiliriz. Efektler de oldukça iyi. Farklı haritalardaki farklı atmosflerleri size yansıtabiliyor. Müzikler için diyebileceğim tek bir şey var: John Williams. Star Wars klasiklerinin birbirine harmanlanmasıyla birlikte kendinizi gerçek bir Jedi/Sith gibi hissetmeniz sağlanıyor.

Fazla detaya girmeden çoğu şeyi anlattığımın farkındayım. Ancak Star Wars: The Old Republic, MMO anlamında çok büyük ve devrimsel yenilikler içermiyor. Tam tersine bir açıdan BioWare’in bu türe girişini taçlandırmak amacında. Tabi MMO’yu giriş içeriğiyle değerlendirmek ve “Aman bunu almayın! Uzak durun!” demek doğru değil. SWTOR’un gelişeceğine ve daha iyi olacağına eminim. Belki de günün birinde World of WarCraft’ın da önüne geçecek sayıda üyeye sahip olabilir. Ancak şu haliyle SWTOR, tek kişilik ve sosyal özellikleri düşük görünen bir RPG’den öteye geçemiyor. BioWare’in bu işi öğrenip geliştirmesi gerekiyor. Buna rağmen başlangıç için iyi bir iş çıkarmış olduklarını söyleyebiliriz.

Aklınızdan “Star Wars: The Old Republic, World of WarCraft’tan daha iyi mi?” sorusu geçtiğini biliyorum. Ancak bu sorunun cevabı şu an için “Hayır değil” olacaktır. Çünkü son dönemde her ne kadar sıkıcı bir hal almış olsa da, World of WarCraft, oturmuş sistemiyle ve gelişmiş sosyal yapısıyla uzun bir süre daha önde olacak.

Kısacası MMO oyuncusuysanız ya da bu türe yeni giriş yapacaksanız, paranızı sonuna kadar hakediyor. Fakat BioWare’e biraz daha zaman verin. Daha iyi olacaklar.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu