Oyun İncelemeleri

Still Life

Bir dönem onlarla başladı, bir yeni dönem gene onlarla bitti… Ve şimdi,
ikinci yeni dönemle bir gelen bir güzel oyun ile Microids gene karşımızda.
Amerzone diye hatırlatsam ilk dönemi, bilmem gözleriniz dolar mı? O grafikler, o
şaşılası konu, o narin bulmacalar… Ve ardından gelen sessizlik. Ta ki Syberia
ile yeni bir başlangıca kadar. Sonra Post Mortem, sonra Syberia 2, ardından
Obscure ve şimdi de Still Life.

Geçmiş ve gelecek bir araya gelirken cehennem aracılık ediyor

Uzun süreden beri bekleniyordu Still Life, adını çokça telaffuz ettirmişti. Zira
güzel bir türde örnekler vermeye başlayınca firma, açıkladığı oyunlar da
insanların gözünde sıraya giriyor. Neyse, bu firma ve oyun tanıtımı bitmez.
Şimdiden söylüyorum, ileride “abarttın” denilmesin diye, bu oyun baş tacı olur
ve bir köşeye konur. Bakar bakar evladiyelik yaparsınız. Böyle güzel bulmacalar,
böyle güzel eğlence zor gelir. Gelelim esas olaya…

Ben konudan başlayayım, adım adım ilerleyelim. Efendim, şimdi olay şöyle
gelişiyor. Victoria McPherson adlı karakterimiz, çok güzel bir insan. Güzel
olduğu kadar da FBI görevlisi. Hemen her diziden, filmden de bildiğimiz üzere,
her FBI görevlisinin başına bela olan bir dava vardır. Hiç çözülmez, abuk subuk
yerlerden çıkan detayları binbir takla ile birleştirirseniz ancak birşeyler
ortaya çıkar. İşte bizim karakterimiz tam bu yolda “belalı dava” noktasında
beklemektedir. Peşinde beş tane cesetle ortalıkta dolaşan bir katilin
soruşturması üzerimizde. Her zamanki gibi hiçbir iz yok. Suçlunun işine hayran
kalmamak elde değil. Bir sürü ipucu yaratmaya çalışılacak iz ve ensemizde
patronun nefesiyle birlikte dikiliyoruz. Parlak bir ajanız, herkes bize
güveniyor ama bu dava belki de bu kariyerin ışıltılı başlangıcındaki durulma ve
kahveyi koklama pozu olacak kim bilir?

Belki biraz dinlenmek iyi gelir diyoruz. Tatil de yaklaştığı için sahile doğru,
aile ortamına uzanıyoruz Victoria ile. Aslında amacımız biraz da şu davanın
ağırlığını atmak. İnsanın en nefret edeceği şey olsa gerek “yeldeğirmenleri ile
savaşmak”. Üstelik karşınızda bir tane bile yokken… yılbaşı geldi gelecek
derken, babamız karşılıyor bizi. Biraz sohbet, biraz neşe ve konu dönüp
dolaşıyor da iş hayatı ile aile büyüklerine geliyor. Öğreniyoruz ki serde varmış
polisçilik, kanda yatarmış. Büyük babamız da eski dedektiflerden çıkarmış. Hem
de gizli dedektif. Yani ne polise belli ol, ne de suçluya. Büyük patron bir
büyük nesildeymiş… Eski defterler açılır, dosyalar karıştırılır büyük babaya
dair. Kolay mı aynı mesleği yapmak? Merak bu, insanın en büyük özelliği… Bir
dosya dikkatimizi çeker. Tam yetmiş beş senelik bir dosya hem de…

Bazen başınıza bir olay gelir, “deja vu” dersiniz ya? İşte Victoria dosyayı
okurken bunu yaşar. Zira elindeki katil ile çok benzer özellikleri olan bir işle
uğraşmıştır büyük babası. Avrupa’yı kana bulayan katil ile Chicago arasındaki
benzerliğin lehimize işlemesi için sıra geldi. Şimdi uzanın bakalım
bilgisayarınıza.Sana sıcak kanla dolu bir küvet hazırladım kardeşim

Şimdi, bir kere şunu söyleyeyim ki oyun çok kanlı. Zaten katilin işlerini görmek
bile yeterli derecede örnek teşkil ediyor. Bu yüzden belli bir yaşın altı
oynamazsa iyi olur. Tabi aslında yeni nesil herşeyi bizden iyi biliyor, bizden
çabuk öğreniyor ya, o ayrı konunun malzemesi. Efendim, oyunumuz third-person bir
macera oyunu. Sağlam bulmacalı, bazen kameradan dertli, ciddi grafikli, bol
kanlı, muhteşem seslere sahip ve çift kişilikli. Aynen öyle. Oyunun konusunda
sırf Victoria var ama oynanışta Gus’a da sahip. Gus kim mi? Post Mortem oynamış
olanların kralı bu karakter. Eski bir hikâyede “gündüz insan, gece hırt” diye
bir adam vardır, bu da onun “gündüz ressam, gece dedektif” versiyonu işte.

Velhasılı kelam, gelelim daha narin kısımlara. Mesela grafikler. Bir oyundan ne
kadar iyi grafik beklersiniz bilemiyorum ama bir macera oyunundan
bekleyebileceğiniz grafiklerin büyük kısmı bu oyunda mevcut. Mükemmel değil ama
gerçekten inanılmaz olmuş. Syberia ve Amerzone’dan anımsadığım(ız) o muhteşem
arka planlar, bina ve ortam çizimleri daha da geliştirilmiş. Canlı renkler,
gerçekçi modellemeler derken iş çığrından çıkmış. Ama bu kadar uğraş, ister
istemez bazı hataları da beraberinde getirmiş ki bu hemencecik kabullenilebilir
tabi. Mesela ortam dedik, güzel dedik, karakterimiz ortamdan da güzel maşallah.
Kısa saçlar, kumral ten, mini etek falan, insanın ekranı kucaklayası gelmiyor
değil hani.

Peki ben neyi sevmedim grafiklerde? Bir dedektiflik oyununda –ki hele bunun gibi
ciddi bir oyunsa-, başınız grafiklerle belaya girmemeli. Misal bir yerden kan
örneği ya da bir masanın köşesinden parmak izi alacaksınız. Baktığınız açı eğer
o köşenin rengi ile duvarın rengini birbirine geçirmişse, işte o an tam dediğimi
anlamışsınız demektir. Ama fazla korkmayın, sadece bir, iki yerde. Ya da bana bu
kadarı denk geldi.

Grafikler başlık başlık geliyor, güldür güldür akıyor. Ya sesler? Tamam, sesler
benim için bir başkalaşım yaratmadı. Bugüne dek duyduğum en iyi sesler de
değildi. Ama tam oyunun havasına uygun, tam bir kasvet, tam bir soğuk hissini
veren çalışmalar bütünü olmuş. Yoğun anlarda kalp atışınızla bir oynuyor,
durulduğunuzda ise müzik hareketlerinizi adımlarla takip ediyor. Kısaca evet,
sesleri de beğendim. Oyunun kıvamına uygun dozda, kulak memesi ayarında olmuş.

Ölümünün de başı sonu var, ölümsüzlüğünün de

Sistem gereksinimleri de fazla coşkun değil maşallah. Tabi gerçi macera oyunları
genelde mütevazı sistemlerde mutlu olmakta. Gene de 512MB RAM sahibi iseniz,
oyun bayağı rahat ilerliyor. Yoksa ufak geçiş beklemelerini farkediyorsunuz.
Tabi düşük ekran kartlarının gücüne güvenmemekte fayda var. Oyun temiz maşallah.

Şimdi, bana düşen sözler… bir kere en başta söylediğim gibi, oyun bir iki ufak
gözardı edilebilir hata dışında bir klasik olabilir. Düzgün macera oyunu bulmak
zor, hele ki hem iyi grafik, hem zor bulmaca, hem de cazip oynanış olunca
rahatlıyor insan evladı. Ayrıca Microids’e güvenince, kötü bir materyal çıkmıyor
meydana. Bana sorarsanız, oyunu hemen alın. Uzun zamandır gelmiş en iyi macera
oyunu. Daha ne diyebilirim ki? Son bir öneri olarak, her tür delilin öncelikle
fotoğrafını çekin. Yerinden oynattıktan sonra, o artık delil olmuyor malesef.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu