Stubbs the Zombie
Uzun zaman önce değişik fikire sahip olan Stubbs the Zombie Rebel Without a
Pulse’ye bir ön inceleme hazırlamıştım. Oyun diğerlerine göre değişik bir
konseptte hazırlanıyordu. Çünkü yapmanız gereken bu sefer zombileri öldürmek
değil, onların yanında yer almaktı. Direk olarak zombinin kendisi biz oluyoruz
ve insanları yiyeceğimizi söyleniyordu. Bu değişik konseptli oyun yazın
çıkacaktı, 2006 yılına girdik şimdi elime geçti. Şimdi bir yaşayan ölünün yemek
listesine bir geçelim.
Beyin Tava
Edward “Stubbs” Stubblefield yani biz, öldürülüp bir yere gömülüyoruz. Sonra da
bir mucize oluyor ve yeniden canlanıyoruz. Ancak canlandığımız zaman etrafımızda
koca bir şehir var. Canımız insan beyni istiyor ve böylece maceraya başlıyoruz.
Canlandığımız gibi bizi bir robot abla karşılıyor ve kontrolleri, ne yapmamız
gerektiği vb… ince ayarları bizlere gösteriyor. Zaten kolay olan kontroller
sayesinde, hiç zorluk çekmeden direk olarak oyuna giriyoruz. Genel olarak
yaptığımız olay, insanların parçala beynini, ye ve kendinden birine çevir.
Yediğiniz kurbanlar genel olarak bizlerden biri oluyor. Bazı zamanlar şehirdeki
insanlara çetem ile saldırırken kendimi “Yaşayan Ölüler” filminde zannettim.
Yanımızdaki zombiler akıllı değil, karşılarında düşman görürlerse direk
saldırıyorlar. Eğer bizlerden çok geriye düşerlerse onları ıslık çalarak
yanımıza çağırabiliyoruz. Fakat onun dışında yaptıkları normal zombi
hareketleri, ağır ağır ilerle ve parçala. Bazı zamanlar ıslık çalsanız dahi
gelmeyenler veya oraya buraya takılıp ilerleyemeyenler oluyor. Olsun etrafta bol
bol insan olduğundan onları öldürüp zombiye çevirebiliyorsunuz.
Düşmanlarımız aslında öyle aman aman akıllı değiller. Ancak zorluk seviyesi
artınca ve ileriki bölümlerde silahlı rakipler geldikçe zorlaşıyorlar. Ben
zombiyim! ayağına yatıp sakın rakipleri hafife almayın, enerjiniz belli bir süre
sonra kendi kendinede dolsa, sizin sağlığınızı büyük bir şekilde
götürebiliyorlar. Bunu kimi zaman makineli tüfek, motorlu testere veya kalabalık
bir polis grubu yapabiliyor. Düşmanlarınız arasında polisler, sivil halk, ordu
ve teknoloji ürünü robotlar yer alıyor. Robotlar canınızı bir hayli yakacak
türden, ayrıca patladıkları zaman bir hayli yıkıcı olabiliyorlar.
Beyin Midye
Baş kötü, yani biz lider olarak belli özelliklere sahibiz. Öyle sıradan bir
zombi değiliz. Düşmanlar kalabalık veya güçlü olsada, onlara karşı
kullanabileceğimiz ilginç yeteneklerimiz bulunuyor. Kalabalık bir düşman grubunu
etkileyecek, onları kısa süre sersemletecek bir gaz bırakıyorsunuz. Sersemleyen
rakipleriniz hareket edemediği için onların beynini yiyebilirsiniz. Bir başka
ilginç özellik ise, bağırsaklarımızdan bir parça kopartıp düşmanın kafasına atıp
patlatmak. Aslında bildiğimiz el bombası, fakat burada mutasyona uğramış ve
zombi bombası olmuş. Patladığı zaman çevredeki düşmanları sizden yapıyor. Üçüncü
ilginç yetenek ise elimiz ile bir başkasını kontrol etmek. Şöyle ki kolumuz
dirsekten kopuyor ve gidip bir kurbanın kafasına kopan kolumuz ile yapışıyoruz.
Böylece o kurban bizim kontrolümüze geçiyor. Kopan el ile duvarlarda tavanda
dolaşabiliyoruz, kısaca Alien gibiyiz. Bu özelliği genelde silahlı kişilerde
kullanın derim. Silahınında kontrolünü alıp, etrafta güzel bir katliam
yapabilirsiniz. Yalnız kopan kolunuzu kurbanınızın görmemesi lazım, görürse ona
ateş edip etkisiz hale getiriyor. Son özelliğimiz ise kafamızı bowling topu gibi
kullanabilmemiz. Yerden ileri doğru fırlatıp, kalabalık bir düşman grubunu saf
dışı bırakabilirsiniz. Üstelik bizim kontrolümüzde nereye istersek, o yana
gidiyor. Fakat belli bir süre sonrada patlıyor. Her özellik belli bir enerji
yiyor. Ancak insan beyni yiyerek, bu kaybettiğiniz enerjiyi kazanabiliyorsunuz.Beyin Kızartma
Oyunun atmosferi 1960’lı veya 70’li yılların abidik teknolojisine benziyor.
Çevrede uçan arabalar, robotlar ve ilginç silahlı düşmanlar var. Bu yüzden biraz
fantastik olmuş gibi, size jetgilleri arada çağrıştırabiliyor. Fakat oyunun
geyik olan atmosferine, bu olay daha çok oturmuş gibi. Geyik diyorum, çünkü
Stubbs Zombie tam anlamıyla komedi bir oyun. Zombi temelli kan boyamalı bir
yapım olabilir, ancak bu onun komik olmayacağı anlamına gelmez. Arada sırada
bazı taşlamalar ve ilginç diyaloglar görebiliyorsunuz. Polis merkezini
bastığınız zaman, polis şefine saldırmak yerine onunla bir pist üstünde dans
ederek kapışıyorsunuz. Özellikle bu gösteri başlamadan önce Stubbs’ın, Michael
Jackson gibi bir hareket yapması beni güldürdü. Bunun haricinde yine baş
karater, başka bir sinematikte, Amerikan bayrağı önünde diğer zombilere güya
ciddi bir konuşma yapıyor. Sanki bir devlet başkanı gibi etrafta dolanıp,
söylediği tek şey “Brain” kelimesi. Bunun haricinde patlamadan dolayı komik bi
şekilde yere düşmesi, saçlarını düzeltmesi vb… daha bir çok komedi olay
göreceksiniz. Eğer ingilizceniz de iyiyse sinematiklerde geçen konuşmaları
dinleyin. Bunlar da tam bir bomba saklıyor.
Oyundaki görselliği Halo’nun grafik motoru sağlıyor. Halo’nun grafikleri şahaser
değildi ve hantal olan motoru ile sistemi arada kastırabiliyordu. Fakat
yapımcılar Stubbs Zombie’de bu durumu elden geçirmişler. Oynadığım sırada
herhangi bir performans sorunu veya inceden kastırma gibi bir problemle
karşılaşmadım. Her neyse bunların dışında genel olarak kaplamalar ve çevre
tasarımı fena sayılmaz. Biraz kaçık olan teknolojik şehir, genel ortalamada iyi
çizilmiş. Modellemeler genel olarak aynı bu yüzden pek bir çeşitlilik
göstermiyorlar. Ancak çizimlemede kötüde değiller, fena sayılmazlar. Kan efekti,
patlamalar, kol bacak koparma vs… genel ortalama olarka başarılı olmuş. Size
bari oyunun o sunmak istediği mizahi ortamı gösterebiliyor.
Beyin Haşlama
Sesler konusunda oyun son derece güzel olmuş. Özellikle kullanılan müzikler, çuk
diye oturmuş durumda. Country tarzındaki parçalar kanlı sahnelerde biraz komik
kaçıyorlar. Ancak yapımında bize aslında vermek istediği komedi olduğundan,
yardırganacak bir durum değil. Oyunun resmi sitesinde daha önce, Soundtrack
listesi yayınlanmıştı. Bunun haricinde seslendirmeler son derece başarılı olmuş.
Kurbanınızı yerken çıkan kemik sesleri veya yanınızdaki zombilerin “Beyin beyin”
diye bağırışları başarılı olmuş. Bunlar haricindeki ses efektleri ve
sinematiklerdeki seslendirmelerde son derece iyi yapılmış. Oyunun sesleri
grafiklerinden daha başarılı olduğu kesin.
Bazı yerlerde araç kullanma imkanınızda olabiliyor. Halo’nun grafik motorunun
nimetleri Stubbs’ı da temellendirmiş. Ucunda tırmık, kürek, kazma bağlı bir
tratör ile adamları şişleyebilir. Bilemediniz nükler artık atan bir kamyonet ile
orayı burayı patlatabilirsiniz. Şu ana kadar pek çok konuda hoşuma giden Stubbs
Zombie’nin belki de en kötü kısmı belli bir zaman sonra sıkması. Sürekli olarak
yaptığınız adam yemek ve aynı şeyleri yapmak insanı sıkmaya başlıyor. Oyunun
çizgisel bir oynanışı da var. Sürekli olarak belli yerlerde belli bir yoldan
gitmek zorunda kalıyoruz. Farklı ekstradan başka bir alternatifimiz bulunmuyor.
Halo’dan bildiğimiz şuraya doğru git işareti yine karşımızda yer alıyor. Bazı
bölümler karışık olduğundan, işaret en büyük yardımcınız oluyor. Oyun içinde
bazı ufak program hataları da var. Bazı zamanlar bir iki zombiyi duvar içinde
görebilir veya yolda ufak bir yere takılma ihtimaliniz olabilir. Fakat bu
oynanışı baltalamıyor. Multiplayer’da ne yazık ki bulunmuyor bunu da arada
ekleyelim. Sonuç olarak Stubbs the Zombie Rebel Without a Pulse beklemeye değdi
mi? Bana göre değdi, beni tatmin etti. O komik atmosferi, kanlı bir şölenle
sizlere iyice sunuyor. Aradaki taşlamalar ve espriler sizi insanı güzelce
güldürüyor. Belli bir süre sonra sıksada veya görüntü olarak öyle ahım şahım
olmasa bile, güzel bir oyun. Bir zombiyi canlandırıp kötülük yapmak
istiyorsanız, alın oynayın derim.