Oyun Ön İncelemeleri

Supreme Commander

Total Annihilation, bu bir hastalık ismi, ama oyuncu hastalığı. 1997’de Chris
Taylor isimli biri tarafından bulundu. Bir anda ortaya çıktı ve birçok kişiyi
etkiledi. O kadar yaygın olmuştu ki, yapılan müdahalelere rağmen bu oyundan
kopmayan ve bilgisayar başında saatler geçiren oyuncular vardı. Halen de aslında
varlar. Total Annihilation, bazılarına göre en iyi, diğer kesime göreyse en
iyiler arasında yer alan efsanevi bir strateji. Çıkmasının üzeriden uzun yıllar
geçmesine rağmen halen oynanıyor. Fakat kendisini yaratan kişiden, bir kısım ona
benzeyen hatta ruhani devamı gibi çağrılan Supreme Commander geliyor. Ancak
Total Annihilation olsun veya Şubat’ın 20’sinde kavuşacağımız Supreme Commander
olsun; ikisinin de arkasında biri var, Chris Taylor.

Chris Taylor kimdir?

Chris Taylor, Kanada’nın Batısındaki British Columbia’da doğdu. Oyun endüstrisi
ile tanışması 80’lerin sonuna doğru oldu. Burnaby’da bulunan Distinctive
Software’da işe başladı ve 1989 yılında Hardball II isimli yapımını yayınladı.
Taylor daha sonra 1996 yılının Ocak ayında Seattle, Washington’a gitti. Cavedog
Entertainment’da gerçek zamanlı strateji olan Total Annihilation ve onun ilk
görev paketi The Core Contingency’da, proje lideri ve tasarımcı olarak çalıştı.

Chris Taylor, Cavedog Entertainment’tan ayrılıp 1998’in Mayıs ayında Gas Powered
Games’i kurdu. Buradan Aksiyon-RPG türündeki ilk Dungeon Siege’yi, 2002’de
piyasaya sürdü. Ayrıca aynı sene Gamespy tarafından oyunlardan sözü en çok geçen
kişilerden biri de seçildi. 2005 yılında Dungeon Siege 2’yi çıkardı. DS 2’den
sonra ünlü yapımcı, üzerinde çalıştığı Supreme Commander’a daha çok yoğunlaştı.

Supreme Commander, bazılarına göre Total Annihilation 2’nin kendisi olarak kabul
ediliyor. Chris Taylor da SC’nin (Supreme Commander), Total Annihilation’nun
“Ruhani Halefi” olduğunu söylüyor. Oyun E3 2006’nın en iyi RTS’si olarak da
seçilmişti.Alfa beta gama

Supreme Commander, aslında tamamlandı ve Şubat ayı içinde bizlerle birlikte
olacak. Ancak bundan evel, oyunun Multiplayer Beta versiyonunu deneme imkanı
bulmuştum. Bu yüzden yapım çıkmadan önce hem biraz daha bilgi edinmek, hem de
yaşadığım ilginç deneyimi aktarmadan edemeyeceğim.

SC’nin çoklu oyuncu beta versiyonunu Gas Powered Games’in GPGNet üzerinde oynama
imkanım oldu. Zaten bundan başka yerde oynanamıyordu. Beta Setup yüklendi ve
oyuna girdim. Herhangi bir giriş videosu veya ufak bir sinematikte olsa
bulunmuyor (Bazı oyunların beta ve demo sürümlerinde sinematikler olabiliyor).
Fazla cafcaflı olmayan menü üzerinden GPGNet’e bağlanıp, oradan diğer
oyuncularla kapışıyorsunuz. Bunun haricinde Tutorial, Single Player, Skirmish
seçenekleri yer almasına rağmen, oynanamıyor. Oyuna hemen başlamadan önce bir
profil yaratmanız lazım. Bu profilde yaptığınız temel olan video, ses ve diğer
ayarlar “Save” ediliyor.

SC içine girdiğim zaman direk olarak bir kaos vardı. Neden kaos vardı? Çünkü ne
ne işe yarıyor? Neyi ne yapacağım? Tarzında sorularla kendimce yanıt bulmaya
çalıştım. Tutorial olmamasından dolayı, tecrübeli oyunların beni ezmesi hiç de
zor olmadı. Ancak yenile yenile yenmesini de öğreniriz edasıyla, ufaktan
alışmaya başladım. Supreme Commander, normal RTS’lerde gördüğümüz bina yap, adam
bas, saldır, zafere ulaş edasıyla kaplanmış; ekonominin ağırlığının yoğun
hissedildiği bir oyun.

Kâr – Zarar

Bir bakkalınız var. Aldığınız malı kâr yerine çok çok ufak miktarda zararından
satıp, geçinmeye çalışıyorsunuz. Bu zarar en başlarda size dokunmasa da, zamanla
ufaktan büyüyecek ve iflas etmenize sebep olacak. Verdiğim kötü bir örnek
olabilir. Hatta bana “Ne biçim örnek veriyorsun. Zarar edince iflası da biliriz”
diyebilirsiniz. Ancak SC’nin ekonomik kısmını açıklayan durumlardan biri. Şimdi
gelelim esas meseleye.

Supreme Commander içinde Mass ve Power olmak üzere iki farklı kaynak var. Mass,
haritada “Ben buradayım” diyerek eşek gibi bir işaretle kendisini belli ediyor.
Power yani enerji ise sizin üretiminize ve jeneratörlerinize bırakılmış durumda.
Bu ikisi sizin kaderinizi belli edecek. Şöyle ki; genel olarak bilindik tarz
RTS’lerde birim bastığımız zaman veya bina diktiğimiz zaman, harcanan odun,
altın, toprak, hava civa artık her neyse, direk olarak eksilir. Yani üretecek
kadar birikince harcarsınız. Ancak kaynak toplandığından yeniden birikir, döngü
devam eder, seyran olur. SC’de durum daha değişik. Yapacağınız bina veya birimi
basarken, bir anda veya peşin olarak stoklarınızdan azalmıyor. Üretim sürecinde
harcıyorsunuz. Hatta sürekli bir şekilde harcıyorsunuz.İlk seviyede bu durum aslında hiç fark edilmiyor. Zaten ilk seviyede gelişme durumu var. Bu yüzden
sürekli “Yap et, ürettttt” sloganı insanı cezp ediyor ve uygulamaya geçiyor.
Ancak jeton yeni düştü. Çünkü gelen kaynağı daha fazla tutup, harcananın
üstesinden gelme imkanınız olmalı. Kısaca ikisini dengede tutacaksınız. Oluşan
bu denge durumu, üretimi arttıracak ve böylece zafere giden yolu açacak.

Şayet oldu ki gelir ve gider arasındaki orantıyı tutturamadınız, o zaman
binaların üretim hızı düşüyor. En başlarda bu durum fark edilmiyor, ancak
zamanla düşen üretim hızı büyük bir krize sebep. Verdiğim örnekteki gibi ufaktan
yavaşlıyor ve sonunda iflasın eşiğine getiriyor.

Sınıf atlama

Buradan anlattığımda ekonomi sistemi zor gibi gözükebilir. Ancak gözünüzü
korkutmasın. Aslında biraz alıştıktan sonra kolay.Özellikle ikinci seviyeye
geçince çıkan “Power Generator” seçeneği güzel bir rahatlatma yapıyor. Bu arada
sürekli geçen “Seviye” lafı var. Yapımda üçlü bir seviye atlama sistemi var.
Aslında teknoloji geliştirme ağacı denilebilir. İlk kademe en zayıf olanı, pek
bir olayı yok. Oradaki buradaki kaynaklara ilk dadanmak için. İkinci kademe
biraz daha eli yüzü düzgün. Çünkü teknolojiniz biraz daha ilerlemiş durumda.
Ancak ufak çaplı başlayıp, arada ortaya kadar uzanan saldırılar burada başlıyor.
Üçüncü seviye artık aşmış olan kısım. Yapacaklarınız son sınırda ve büyük meydan
savaşlarının başlangıcı. Ekonomisi iyi olan kazanır. Aslında dengeli ekonomi;
seviye atlamak, adam basmak vs… her şey için en temel gereksinim.

Supreme Commander, aslında oyuna adı veren büyük metal kahramanlarımız. Birer
“Hero” sayılabilirler. Hatta oyunda ilk zamandaki kurtarıcı olacak. Bina
yapabilir, bina yapmaktan sıkılırsanız savaşa sokabilirsiniz. Evde iyi bir aşçı,
dışarıda da tam bir leopar. Zaten oyuna girer girmez, direk olarak Commander ve
bir miktar kaynak var. Çıplak bir kimsenin, yanında birkaç parça ekipmanla adaya
düşmesi gibi durum. Ancak Commander sıfırdan işler başarıyor. Yalnız
Assasination mod’undayken Commander’ınız ölürse oyunu kaybediyoruz. Bunun
dışında normalde Commander’ın yok olması pek hırgalanmıyor.

Zafere ulaşmanın yolu

Temel ekonomi, dengeli yatırım, daha fazla üretim ve savaşı kazanmanın
dayanılmaz hafifliği. Bunu yaşamak için önemli iki yol var. Bunlardan birisi
ekonomiyi ayakta tutmak için, kaynakları silip süpürmek. İkincisi ise doğru
emirleri, doğru zamanda vermek. İlk taktik hızlı hareket edip Mass kaynaklarını
almak. Hemen üstlerine kurulan “Mass Extractor” bize bunu sağlayacak. Ancak
“Mass Mass” derken “Mors” mod on olmamak lazım. Diğer önemli kaynak güç. Bu
yüzden jeneratörlere dadanacağız. Hızlı hareketle, ufaktan ufaktan güç ve Mass
artmaya başlayacak. Ancak daha bitmedi, ikinci seviye ve daha güçlüleri Supreme
Commander’ın ilk vuruşu gelsin.Kaynaklara hemen dadanın, ele geçirebildiğinizi
geçirin. Hatta olmadı elden geliyorsa, tüm haritayı yutup atın. Sonra gelen kârı
yine yatırıma endeksleyin. İşte gemi kazanı gibi çalışan bir ekonomi. Ama daha
bitmedi, savaşlar ve asıl önemlisi emirler var. Büyükçe bir oyunda her şeyle tek
tek ilgilenmek olmaz. Burada devreye sihirli tuş “Shift” girecek. Shift can
kurtaran, kökten emen bir buluş. Yani “Sen işçi, git şuradan süt al, arkasından
buraya git alış veriş yap, çamaşırları as, bulaşıkları yıka” diyebilirsiniz.
Ciddi diyorum, bir birime arka arkaya emir verilebilir. Ana üssünüze gelip
Shift’e basın, “Engineer” sınıfına yapılması gereken çeşitli emirleri verin.
Onlar çalışmaya başlasın, istifi bozmadan direk savaş alanına. Savaşırken
gözünüz arkada kalmayacak, çünkü emirleriniz aynen yapılıyor olacak. Şahsen
bende aynen böyle oldu.

Zoom yap kamera

Supreme’nin videolarında görüyordum. Ufacık bir harita, ama gerçekten küçük.
Adam bir zoom yapıyor, o da nesi? Tüm birimleri neredeyse dibine kadar
görüyorum. Hatta bu durum da ilk olarak “Oha” demiştim içimden. Ancak zoom olayı
işime feci yaradı. Çünkü tüm bir haritada nerede ne bitiyor gözüküyor. Tüm
haritayı Zoom out yapıp ekrana sığdırdım. Bakıyorum “Nerede hangi çatışma var?”
hemen olay mahaline hücum. Zoom in veya out, oyunun en büyük kozlarından biri.

Supreme Commander’da en çok korktuğum olay şuydu; “Bu kadar büyükçe ve geniş bir
oyunda kontrol nasıl olacak?”. Ancak emir verme özelliği bu korkuyu üstümden
attırdı. Hatta dost canlısı ara birim beni daha çok sevindirdi. Ne olması
gerekiyorsa var ve kesinlikle oyuncuya fazlasını veriyor.

Teknik yön olarak kesin fikir beyan etmek istemem. Arada donmalar, Windows’a
geri dönüş, HDD’den aşırı uzun okumalar gibi sorunlar vardı. Çatışmalarda
ağırlaşmalar gözüküyordu. Ancak bunlar normal şeylerdi. Sonuçta hataları bulmak
için yapılıyor bu testler. GPGNet – Supreme Commander programı sağ olsun.
Düştüğüm, hatayla vs… karşılaştığım zaman, otomatik olarak hata raporunu
yapımcılara gönderdi. Grafikler ve sesler kısaca iyiydi diyeyim.

Marş marş

Supreme Commander’ın betası güzeldi, beni sardı. Multiplayer bile olsa, öğrenene
kadar canımda çıksa ama olsun. Genel olarak kafamdaki kuşkuları attı. Şuan için
oyun “Gold” versiyonu oldu veya halen oluyor. Beta testi bitti, tam sürüme
geçildi. Umarım beta testindeki tüm hatalar çoğunluk bir kısım olarak
ayıklanmıştır. 20 Şubat’ı artık iple çekiyorum, gel Supreme gel.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu