Syphon Filter 3
Eğer bir oyun insanı joystickle bütünleştiriyorsa, gecenin kör saatlerinde adamı başına oturtup sabahın ilk ışıklarına kadar bırakmıyorsa, ebeveynlerinden azar işittirip kavga ettiriyorsa, inanın o oyun iyi oyundur. Ve eğer o iyi oyunun üçüncüsü çıktıysa gidilip hiç düşünülmeden alınmalıdır.
Gabriel Ve Lian İle Bir Kez Daha..
Şimdilik serinin son oyunu gibi görünen Syphon Filter 3, yine bizi uykulardan mahrum bırakacak gibi. Pek az oyun bende ‘bak şu bölümü de geçeyim save edip yatacağım, hadi bunu da geçeyim öyle yatarım, ay bunu geçmezsem çatlarım’ gibi etkiler bırakmıştır ve Syphon Filter bunların başında geliyor. Serinin diğer oyunlarını oynamamış arkadaşlar varsa, onlara kısaca oyunla ilgili bilgileri verelim… Oyun, oyuna ismini veren Syphon Filter isimli tehlikeli bir virüsü durdurmak için çalışan Gabriel Logan ile partneri Lian Xing’in maceralarını konu alıyor. İki oyundur peşinden koşturduğumuz virüs bu bölümde bizi biraz daha zorluyor. İlk oyundaki terörist başı Rhoemer oyunun sonunda ölmesinden sonra, 989 Studios’takiler oyundan acayip para kırabileceklerini anlayıp ikincisini piyasaya sürdüler. Piyasaya iki CD halinde çıkan ikinci oyun, ilk oyunun hemen bıraktığı yerden başlıyordu. Kazakistan’da başarıyla tamamladığımız görevimizin ardından Syphon Filter’in data diskleriyle beraber dönerken saldırıya uğruyorduk. Data disklerini (ve Lian’ı) kurtarabilmek için uçak enkazını araştırıyorduk ve olaylar gelişiyordu…
Yeni Bir Macera
Bu oyun ise diğerlerinden biraz farklı. Oyun Gabe’in Washington DC’de sorgulandığı bir demo ile açılıyor ve karakterlerimiz geçmişi anlatmaya başlıyorlar. Örneğin oyunun bir bölümü ilk oyunun açılış demosunda gördüğümüz ormanlık alanda geçiyor. Diğer bir bölümde ise Rhoemer’i uçakta elimizden nasıl kıl payı kaçırdığımızı hatırlıyoruz. Ama şu anki zamanı da, az da olsa oynuyoruz. Bir tarafta Lian’ın sorgusunda anlattığı bölümü oynarken, sonraki bölümde kendimizi bir gemiye bomba yerleştirir durumda buluyoruz. Fakat açıkça söylemek gerekirse oyun bu şekilde daha az sürükleyici olmuş. Böyle bir oyunun üçüncüsü için biraz daha iyi bir kurgu yapılabilirdi. Seriyi takip edenler oyunun grafik ve ses yönünden zaten çok bir şey vaadetmediğini bilirler. Bu oyunu çekici kılan asıl şey oyunun sürükleyiciliği, konusu ve akıcılığı. Oyunun bu yeni formatı asıl çekicilikten bir parça da olsa götürmüş. Serinin ilk iki oyunu bu son açıdan daha iyiydi çünkü görevler birbirlerini takip ediyordu ve herhangi bir kopukluk yaşamıyordunuz. Ama bu oyunda ard arda gelen iki bölüm çoğu zaman alakasız yerlerde geçtiğinden dolayı fazla bir sürükleyicilik taşımıyor. Bu yüzden de bir karşılaştırma yapmak gerekirse üç oyunun içinden en çok ikincisi bende onarılması güç yaralar (parmaklarda aşınmalar) ve izler (göz altında torbalar) bıraktı…
Ama bunlar bile Syphon Filter’in o muhteşem havasını ve üzerinizde yaratığı çekiciliği bozamıyor. Yine de oyunu bir kaç adam daha öldürmek, bir iki bölüm daha geçmek için gözleriniz kapanana dek oynuyorsunuz. Pek fazla olmasa da, oyunda eksi olarak gördüğüm yönler bunlar. Oyunun ekranımıza taşıdığı yeniliklere gelince; Syphon Filter 1 ve 2’de en sinir olduğum ve en büyük eksiklik olarak gördüğüm videolara bu oyunda oldukça özen gösterilmiş. Oyunu oynamaya başlamadan önce kendi kendime artık insanların burunlarını görebilecek miyiz gibi bir soru sormuştum, ama oyun daha ilk otuz saniyede bu sözlerimi unutturdu. Öyle ki, oyunun açılış demosunda Gabe’in elindeki silahın markasını okumaya kalkacaktım. Oyun içindeki grafiklerde ise biraz daha fazla ayrıntıya gidilmiş. İnsanların suratlarına artık daha gerçekçi demeyelim de, artık varlar diyelim :)) Texture hataları da büyük ölçüde düzeltilmiş, öyle insanın gözüne gözüne batmıyorlar. Sesler de yeniden kaydedilmiş. Karakterlerin seslendirmelerini yine aynı kişiler yapmış, ama asıl yenilik silah sesleri ve efektlerde. Silah sesleri çok daha gerçekçi olmuş. Efektlerin gerçek etkisini eğer oyunu stereo oynuyorsanız görüp, duyup, irkileceksiniz. Özellikle patlama efektleri üzerinde baya bir ter dökülmüş. Efekt dedim de, aklıma çok alakasız bir şekilde yeni oyundaki yeni silahlar geldi. Oyunun kutusundan çıkan en büyük yenilik silahlar. Yeni silahlar arasında yeni bir handgun ve envayi çeşit tüfek var. MIL-15 Shotgun, Spyder Skorpian, Falcon gibi sadece ismini vermekle yetineceğim yeni silahların dışında yadigar kırk beşliğimiz ve diğer eski silahlarımız da hala bizimle beraberler. Bilemiyorum ne kadar ilgilenirsiniz ama, bu oyunda insanlarla etkileşiminiz artmış. Yani beraber savaşmak ya da konuşmak, rehin almak, alınmak gibi…
Etkileşim olayını gerçek bir arkadaşıyla yapmak isteyenler için ise oyunun Two Player modu bulunuyor. Oyundaki silahların tümünü kullanabileceğimiz iki kişilik oyunda, ekranı yatay, ya da dikey bölerek, aynı ikinci oyunda olduğu gibi oynayabiliyorsunuz. Fazlaca bir yenilik yok, headshot yememeye özen gösterin 🙂
Daha Çok Zorlanacaksınız
Oyun serinin diğer oyunlarından biraz daha zor olmuş. Bazı bölümler insanı oldukça uğraştırabiliyor. Oyun içinde haritayı sık sık, oyuna başlamadan önce de Objective’ler ile görev parametrelerini birer kez kontrol edin derim. Location Unknown (haritada yeri belirlenmemiş) görevler gözünüzü korkutmasın, çoğu zaman diğerlerini yaparken bunlar da yolunuzun üstünde karşınıza çıkıveriyor. Bu arada bir şey daha var aklımda, belirtmeden geçersem çatlayacağım. Syphon Filter 1 ve 2’de save’imi geri yükleyip de defalarca oynadığım çok eğlenceli görevler olmuştu. (İlk oyunda Kazakistan görevi, ikincisinde ise Pharcom Exhibition Center ile Laboratuar görevleriydi.) Ancak oyunu bitirmiş olmama rağmen böyle zevkli bölümlerle karşılaşmadım.
Mini Game
Bunların dışında oyuna Mini Game diye bir yenilik eklenmiş. Bu mini game; Assasin, Biathlon, Elimination, Demolition ve Thief olmak üzere beş şekilde oynanıyor. Aslında bu olay bir nevi training olarak da tasarlanmış olabilir, işleri belli olmaz bu yapımcıların. Assasin kısıtlı süre içinde belirli sayıdaki düşmanları fark edilmeden öldürmek, tabiri caizse ‘temizlemek’, Biathlon belirtilen noktalardan hedefleri vurmak, Elimination belirli sayıda düşmana ölümüne girişmek, Demolition bomba üstadı partnerimizle bombaları bulup etkisiz hale getirmek ve Thief’de evrak çantasını belirli süre içinde belirli bir yerden çalıp önceden belirlenmiş başlangıç noktasına geri getirmek şeklinde oynanıyor. Her oyun en basit zorluk seviyesiyle başlıyor, sırayla Rookie, Agent, Special Agent ve Commander zorluk seviyelerine yükseliyor. Aynı zamanda her oyun çeşitli arenalarda oynanıyor ve bir haritada Commander olmuş olmanız, öbür arenayı pek ilgilendirmiyor. Kilitli arenalar da siz oyunda ilerledikçe, ya da hilelerle açılıyor. Commander zorluk seviyesini bitirdiğiniz zaman ise size bir kupa veriliyor. Oyunda mini-game olması hoş olmuş, oyundan sıkılınca gidip hıncınızı buradaki adamlardan çıkarabiliyorsunuz. Ya da kendinizi denemek için bütün haritalarda kupa almayı deneyebilirsiniz. Gerçekten zevkli, ama insan bazen CD’yi ısırıp parçalamak istemiyor da değil.
Son Sözler…
Eğer kafanızda oyun hakkında biraz koyu renkli bir tablo oluştuysa, ona biraz beyaz renk katıp oyunu almanızı tavsiye ederim, çünkü oyun gerçekten iyi. Yalnızca eski oyunların mükemmelliğine bakınca bu oyun biraz daha aşağı sıralarda kalmış. Syphon Filter 2’yi daha çok sevdiğimi de parantez açmadan şuracıkta belirtmeliyim. Bu son oyun onunla aynı tadı veremiyor. Yine de Syphon Filter atmosferini ve heyecanını hissedeceğinize garanti verebilirim.