T cetveli, klavye ve forma

Aşağıda yer alan “Oyunculuk” hakkındaki güzel makale, eastone nick’li okurumuz Faruk Dogukan Oral  tarafından hazırlanmıştır. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sizler de her türlü yazınızı mektup2@merlininkazani.com adresine gönderebilirsiniz. Yazı gönderme koşulları için tıklayın.

Yaklaşık 1 hafta önce fark ettim, sanırım 15 yıldır her gün telefondan, atariden, bilgisayardan  bir şekilde  oyun oynamışım. Annem hep beni ”oyun bağımlısı” olarak tanımlardı, eminim pek çoğunuzun ailesi ya da arkadaşları da sizi bu şekilde tanımlıyor. Peki bu bir sorun mu, ya da hastalık mı? Aslında bunun üzerine çok düşündüm. Pek çok savunmam oldu örneğin film izlemek yerine oyun oynamak. Ya da kafa dağıtmak için oyun oynamak. Oyunlar bizi pek çok şeyden uzaklaştırıp kendi dünyası içinde bizi bir şekilde mutlu eden ucuz bir tedavi biçimi bence. Peki cidden buna ihtiyacımız var mı?

Klasik bir 90’lar çocuğu olarak Micro Genius atarim ile başladım oyun serüvenime. Onu hiç yanımdan ayırmazdım. Baterisi ısındığında buzluğa koyardım hemen soğusun da devam edeyim diye (biliyorum siz de yaptınız bunu inkar etmeyin 🙂 

Milenyum bizim için bilgisayar devriydi.

Dune2000 , Roller Coster, Thief, Half-Life, Midtown Madness’tı benim için hayat ve tabi yazamadığım bir çok oyun daha. Eh, orta okulda bu bir sorun teşkil etmiyor tabii ama lisede iseniz sabahlara kadar Dota oynamak artık bir sorun oluyor hayatınızda. Bundan vazgeçmek uzaklaşmak neredeyse imkansız bir hal alıyor. Rekabet, arkadaş ortamı derken kendinizi sanal bir dünyada buluyorsunuz. İşte T cetveli burada devreye giriyor, lise son ve üniversite…

1 saat az uyuyup ama 1 el Dota atmadan bitmezdi günüm. Bir ara sırf bir an önce oyun oynayayım diye ders çalıştığımı fark ettim. Eh, çok saçma bir yöntem bizim rehberlik hocalarımıza göre tabii ki ama kesinlikle işe yarıyor. Ama şunun da farkındaydım ki istediğim kadar oyun oynamak için bir  yılımı feda etmek zorundaydım (umarım sizde aynısınız yapıyorsunuz ya da yapacaksınız)

Sonun da  en okunmaz, sizi en çok uğraştıran bıktıran bölümlerden biri olan ODTÜ Mimarlık bölümünü kazandım. T cetvelimi bir kenara bırakıp hazırlıkta “Forma”mı geçirdim üstüme ve okulun amerikan futbol takımına girdim. Aslında bu ilk formam değildi, orta okuldan beri her tür spor takımına bir şekilde girip bazılarında başarılara bazılarında kesinlikle felaketlere yol açtım:D

“Ne alaka abi, şimdi bunu Merlin’in Kazanında paylaşıyorsun?”

Şöyle ki haftada 5 gün antrenman yapmak bir çok insanla tanışıp vakit geçirmek, sanal olmayan bir ortamda takım olabilmek kesinlikle çok önemli hele ki vaktinizin çoğunu ufacık bir odada bilgisayar başında oyun oynayarak geçiriyorsanız. Çok bir vakit geçmeden T cetveli , klavye ve forma üçgeninde buldum kendimi. Bir de 4. olmaktan pek de memnun olmayan sevgili kız arkadaşım (sanırım hiç bir zaman bizimle oturup level kasıp ya da “headshoot” çeken birini bulamayacağız unutun o kızı)…

Takımda 5. yılım , derslerim de fena değil hani ve toplamda 1500 dolar tutan oyunlarımla (cidden o kadar para vermedim Steam %75 indirimleri takip edin yeter 🙂 oturmuş çizim mi yapayım yoksa bir yarım saat daha Ork kesip dünyayı mı kurtarayım bilemiyorum.

Sonuç olarak  şimdiler de günde 3-12 saat arası oyununu oynayan haftanın belli günleri antrenmanına giden ve geri kalan vaktin neredeyse hepsini çizim yaparak,  3-5 saat uyuyarak geçiren biri olarak bunca şeyi şunun için yazdım:

Bir oyuncu olarak çok iyi biliyorsunuz ki seçim yapmayı pek sevmeyiz farklı sonuçların hepsini görmek isteriz ve yaptığımız işte en iyisi olmaktır hedefimiz. Seçim yapmak, birini diğerinin önüne koymak zorunda değilsiniz. Oyununuzu oynayın, sporunuzu yapın (gerçekten, spor yapın!) ve derslerinize çalışın.

İnternet kafelerde ya da evde World of Warcraft başında yıllarını harcayan, tek yaptığı oyun oynamak olan arkadaşlarım var. O yüzden endişeliyim annelerimizin abarttığı kadar oyun bağımlısı olduğumuzdan. Ben bile ne kadar sözde kontrolü elimde tuttuğumdan bahsetsem de sabah 10’da başladığım Diablo 3 serüvenime ”Imm karnım açıktı sanırım kahvaltı yapayım” derken gece 2 olduğunu fark ettim.

14 saat!?

”Beni örnek alın benim gibi olun” gibi saçma ve anlamsız bir yazı değil tabii ki bu, ama en azından gençliğinizi sadece oyun oynayarak geçirmemeniz konusunda ufak, kısacık bir hayat hikayesi.

Yarın, Emre Sarıgöz’den Sniper Elite v2 incelemesi sizlerle olacak…

Exit mobile version