Taxi Mayhem: Berlin
Arcade salonlarının gözde konseptlerinden birisi de taksicilik. Koca ekran
karşısında, şehrin o tarafından bu tarafına son hızla araç sürmek, bir yandan da
etrafı dağıtmak büyük zevk. Yani aslında bu tip oyunlarda amaç taksicilik yapmak
değil, etrafı dağıtmak, hız duygusunu yaşamak ve bunun sonucunda da stres atmak.
Yine de yüksek skor yapma tutkunları, bir sürü müşteri toplayıp onları gereken
yerlere bırakmaya da çalıştılar. Taksicilik simülasyonu kimliğine sahip bu tür
oyunların, genelde arcade’ler için birçok türevi yapıldı. Silahlı yapımlardan
sonra, belki de en çok tutan türlerden birisi oldu. Taxi Mayhem: Berlin, bu
olayı PC ortamına taşıyarak heyecan yaratmaya çalışmış, ama nafile. Komik bir
yapım çıkmış ortaya.
Detaylar ile uğraşmadığımız oyunlar oynamak zevklidir. Bazen kafa dinlemek
ister, illa uğraşıp bölüm geçmek için değil de, vakit geçirmek için takılırız.
Taxi Mayhem’e de giriş yaptıktan itibaren, herhangi bir ayrıntı olmaması ve
direkt olarak bölümlere geçiyor olmamız sevindirici. Genel amaç, her bölümde
belirli bir zaman dilimi içerisinde, bizden istenen miktarda parayı kazanmak.
Bölüm geçtikçe, kazanmamız gereken miktar daha da artıyor ve daha çok müşteriyi
daha hızlı bir şekilde yerine ulaştırmamız gerekiyor. Gayet basit ve vakit
geçirebilmemizi sağlayabilecek bir durum söz konusu. Son olarak başlamadan önce,
istediğimiz şöförü ve buna paralel olarak da aracı seçebiliyoruz. Taksiciler
arasında, Süleyman Üzgür isminde birinin bulunması enteresan, ben de başlarken
direkt onu seçtim, ve oyuna giriş.
başlıyor. Özensiz hazırlanmış binalar, çevre detayları ve araçlar söz konusu.
Çok fazla ayrıntı olmaması, grafikleri de etkilememeliydi. Sonuçta böyle bir
oyunda geniş bir alan ve oyuncunun gözüne hoş gelen görsel efektlerin olması
önemli olurdu. Çünkü bu türün daimi hayranları, ortamda özgürce gezip kaos
yaratmak isterler. Buradaki grafikleri gördükten sonra, böyle birşeye
kalkışmanın hiç heyecan vermeyeceği düşüncesine kapılıyoruz. Çevrenin yanında,
bir de şehirde dolaşan insanlar var ki onların durumu daha da vahim. Duruşları
ve yürüyüşleri o kadar komik ki. Hele siz onları, aracı üstlerine sürdüğünüzde
görün. Vahşet öğelerinden uzak durmak için olsa gerek, yayalara herhangi bir
şekilde zarar veremiyor, ya da ezemiyoruz. Ancak onlara doğru gittiğimiz zaman,
komik hareketler yapmaya başlıyor, hatta asfalta balıklama atlayışlar
yapıyorlar. Yayaların bazıları bunu günlük rutin iş olarak yapıyor olsa gerek,
hiçbirşey yapmayıp direkt kendi işimizle ilgilendiğimiz zamanlarda da garip
garip önümüze atlıyorlar.
Bu karşımdaki de ne?
Genel amaç, yolda üstlerinde para işareti olan yolcuları alıp istedikleri
yerlere bırakmak. Yolcu aldığımızda üstte, yeşil ve büyük bir ok çıkıyor. Bunu
takip ederek gereken yere ulaşmaya çalışıyoruz. Yolcuların üstlerindeki para
işaretlerinin renkleri de şu şekilde farklılık gösteriyor; yeşil renkli para
işareti bulunduranlar, kısa mesafe ve az para sahibi olanlar, sarı renkliler
daha orta mesafeli yerlere gidiyorlar. Kırmızılılar ise, uzun bir mesafeye
gitmemizi istiyorlar ancak bunun karşılığında da bize bol para veriyorlar. Her
bölümde, belirli bir zaman dilimi içerisinde gereken miktarda parayı toplamaya
çalışıyoruz. Müşteri araca bindikten sonra, ayrıca bir zaman sayımı daha
başlıyor. O da müşteriyi, gereken yere bırakmamız için verilen zaman. Eğer o
zaman içerisinde müşteriyi bırakamazsak, bize vereceği para miktarı düşmeye
başlıyor, son olarak sıfıra geldiğinde araçtan iniyor.
yolculuk sonunda bize vereceği para miktarı artabiliyor. Yüksek atlamalar ve
havadan yere iyi konmalar yaptığımızda bu gerçekleşiyor. Taxi Mayhem, isminden
de anlaşıldığı gibi Berlin’de geçiyor. Hatta dikkat ettiyseniz, bir bayan
geldiğimiz her sokağı Almanca olarak bize bildiriyor.
Şikayet etmemiz gereken diğer bir nokta ise, kontroller. Aracı yönetebilmek, bir
zaman sonra işkence halini alıyor. Kontrolleri geç algılama gibi bir durum söz
konusu. Araç gerektiği gibi dönmüyor, ayrıda el freni de bir felaket. Freni
çekmemize rağmen, saniyeler geçiyor, araç durmuyor. Gaza geliyor, el freni ile
sağlam bir dönüş yapalım diyoruz, saçma sapan şeyler oluyor. Bunların hepsi,
Taxi Mayhem’den soğumamız için geçerli nedenleri teşkil ediyorlar. Ayrıca bir de
hasar göstergemiz var, tamamen tükendiği zaman bölüme baştan başlıyor ve
kazandığımız paralardan da mahrum olabiliyoruz.
Taxi Mayhem: Berlin, sadece grafik ve kontrol olarak değil, mantıksal
hatalarından dolayı da göze batıyor. Şöyle ki; aracımız ile birlikte denize
düştüğümüzde, gayet normal su altından ilerlemeye devam ediyoruz, hatta
müşterinin çok hoşuna gittiği için ekstra para kazanma şansına da sahip
olabiliyoruz. Belki yapımcılar, eğlencelik bir oyun olduğu için bu garip detayı
koymuş olabilirler, ancak kişisel fikrim olarak mantık kurallarına bu şekilde
karşı gelmeye pek gerek yok sanki. Aracımız hasar alıyormuş gibi gözüküyor, ama
biz bunu doğal yollardan anlayamıyoruz. Zaten kendisi kutudan farksız, üstelik
hasar aldığı zaman iyiden iyiye konserveye dönmeye başlıyor. Hasar hakkımız
tükendiğinde de, karşımızda araba yerine bir ayakkabı tabanı kalıyor Benim
benzetmem bu yönde oldu, siz de aracın son halini gördüğünüzde kendinize
isteğinize göre birşeyler üretebilirsiniz.
Taxi Mayhem: Berlin’e kocaman bir “Olmamış” demekten başka yapacak birşey yok.
İyi niyetli fikirlerle, oyuncuları eğlendirmek için hazırlanmış olsa da; grafik,
kontrol ve yapay zeka gibi ana unsurlarındaki olumsuzluk yüzünden, bu iyi niyet
gölgede kalıyor. Bu durumda bize de, daha kaliteli yapımlarla vakit geçirmek
düşüyor.