Team One! Şehitleri
(E-Oyun Fuarının son günü, sabaha karşı 03.27)
(Çotanaak!)
Tuğbek: Ah kafam!
Sinan: Amanın burnum! Oy oy oy!
Tuğbek: Dikkat etsene abicim ya.. Karanlıkta göremiyorum ama, kesin kırıldı kafam.. 3.4 şiddetinde deprem oldu beynimde.. Uyy..
Sinan: Esas sen dikkat et oolum.. Ben nerde olduğumu belirtmek için dakka başı kırlangıç kibin ötüyorum, duymuyon mu?
Tuğbek: O sen miydin? Ben de bu bet ses nerden geliyo diyodum..
Sinan: Bet sesli deme müdürüne! Alimallah elimdeki dürbünü ekleştirdim mi beynine.. (Çotank!)
Tuğbek: Amanın aynı yer! Aynı yere vurdun bu sefer kesin kırıldı kafam! Topatan kavunu mu bu kardeşim, şap şap geçiriyosun.. Ufs..
Sinan: Kes ve ayak bileğimi tutarak beni arkamdan takip et.. Lan.. Ayak bileğim diyorum oolum, neremi tutuyon.. Elleşmesene be! Huylanıyom..
Tuğbek: N’aapiyim kardeşim, karanlıkta göremiyom.. Gece görüş dürbünü bitek sende var, izin vermiyosun ki kullanıyim..
Sinan: E3 Fuarında o dürbünü yürütene kadar ne eziyetler çektim biliyon mu sen.. Bilmezsin tabii, o sırada Lara Croft giysili hatuna yazılıyodun.. Koca dürbünü tişört altına sokunca üç tane basketbol topu yutmuş gibi oldum, allahtan uyanmadılar.. Çalan benim, ben kullanacam..
Tuğbek: Aman iyi, kullan.. Benim şahin kibin gözlerim var ki, en karanlık ortamlarda bile elf gözü misali herşeyi seçeriiiyaaah! (Draank! Rumble, Rumble, Sbaaam!)
Sinan: N’ooldu lan? Ses ver!
Tuğbek: Innh.. Kesin.. kırıldı.. bu sefer..
Sinan: Tuğbek nerdesin?
Tuğbek: Alt kattayım.. Merdivenlerden düştüm.. İnmişken çay aliim mi?
Sinan: Sen gel buraya.. Hah.. Tut elimi.. Işığı yakamayız, bekçi görür.. Az biraz sabret, nerdeyse geldik.. Malzemeler hazır mı?
Tuğbek: Bakiyim.. Tornavida, bubi tuzağı, koku bombası, Klez virüsü, bir adet temiz don.. Lan? Don?
Sinan: Eee.. Aceleyle şeetmişim.. Araya karışmış olacak.. Her neyse.. Malzemeler tamam.. Merlin standını mahvetmek için gereken herşeye sahibiz.. Huhuhahahaaaa!
Tuğbek: Bu kırlangıç ötüşüydü di mi?
Sinan: Hayır, bufalo narasıydı.. Kötü adam gülüşü diye bişey duymadın mı sen?
Tuğbek: Kötü bufalo ötüşü?
(Çotank!)
Tuğbek: Aynı yere vurup durmasana be! Bu sefer gitti, kesin.. Kan sızıyor, hissediyorum.. Yarabbim kaderimde gizli bir görevde şehit düşmek de varmış.. Vatan sağolsun.. Çok yaşa Level.. Eşhedüenlaa
Sinan: Araya girmek istemiyorum ama o kan dediğin şey kola.. Standlardan birinde unutulmuş şişeyi devirdin, üstüne geldi..
Tuğbek: Yapma be.. Bu tişörtü de yeni almıştım.. Hay aksi..
Sinan: Hüüşt.. Sessizlik.. Merlin standına gelmiş olmalıyız.. Go go go!
Tuğbek: Go, tamam da.. Bişeylere çarpmayalım, dikkat et..
Sinan: İlahi.. Bu kafamdaki gözlük en son teknoloji ürünü oluup, mekandaki ışığı toplayarak geceyi gündüz ediyor ki, on metreyi bile gayet net gösterip, haberim olmadan hiçbişeyleee
(Çataaark!)
Sinan: Ah kafam!
Tuğbek: Burnum gitti! Kesin gitti!
Murat: Amanın dişim!
Sinan&Tuğbek: Hö?
(üç saniyelik gergin bir sessizlik yaşanır)
Sinan: Tuğbek? Biri daha var sanki.. Ses duydum sanki.. Sen de duydun mu?
Tuğbek: Yankıdır belki.. Eko, akis şeysi.. Mimarlık dersinde göstertmişlerdi.. Gerçi ben o derse girmediydim ama..
Sinan: Saçmalama.. Ne yankısı.. Belki de bize öyle gelmiştir canım.. Tabi tabi, bizden başka kim olacak burda..
Tuğbek: Yoksa.. Yoksa, evet o! Yarabbim.. Sübhaneke duası nasıldı hatırlıyon mu?
Sinan: Hö?
Tuğbek: Yıllar önce düzenlenen bi fuarda, bi stand görevlisi kendini asmış burda.. Hayaleti hala dolanıyomuş.. MadDog anlattıydı.. Kesin ona rast geldik.. Hayalet, öcü, ecinni.. Sübhanekekemtükvela..
Sinan: Ne hayaleti be! Gayet somut bişeye çarptık, gözlük kırıldı.. Gitti caanım gözlük..
Tuğbek: Benim de burnum kırıldı..
Murat: Amma yaygara yaptınız yahu.. Benim de ön dişlerim gitti, bişey diyo muyum?
Sinan&Tuğbek: Murat?
Murat: Murat ya.. Epey erken gelmişiniz bakıyorum..
Sinan: Eee.. Evet, eheh.. Hazırlık yapmak içün.. Netekim Tuğbek’i de aldım yanıma, bilkisayarları sıfırdan kuracaz da.. Tuğbek.. Nerdesin oolum..
Tuğbek: Burdayım.. Yani burasının neresi olduğundan emin değilim ama, bulunduğum yer itibariyle..
Sinan: Hey allaam.. Beni kaybetme diye elini tutuyodum halbuki..
Tuğbek: O sen miydin? Ben de gece bekçisi sanıp korkudan sesimi çıkaramadıydım..
Sinan: Gel oğlum buraya.. Desteğe ihtiyacım var.. Murat da burda.. Konu açılmışken, sen n’aapıyosun burda Muratçıım?
Murat: Ben? Bana dedin di mi?
Sinan: Tabi sana.. Başka kim var..
Murat: Herkes var.. Komple geldiydik biz.. Hani sizin stand büyük, çabucak işi bitirelim diye.. Çocuklar, ses verin..
Tim Van: (grup halinde) Meraba abi!
Sinan: Hmm.. Bu durumda, herkesin kendi standına çekilmesini ve sabaha kadar beklemesini teklif ediyorum.. Güneş doğduğunda ateşkes şartlarını gözden geçiririz..
Murat: Neden olmasın.. Yalnız sayı itibariyle üstün olduğumuzu da dikkate alarak, sizin X-Box’lardan birini diyorum, rehin olarak alsam? Hani anlaşmayı bozma ihtimalinize karşı.. İyiniyet gösterisi olaraktan..
Sinan: Kaç kişi olduğunuzu tam göremiyorum ama, epey kalabalık gibi çıktı ses, alacaksın artık, çare yok..
Murat: İyi iyi.. Ben iletişime inanırım zaten.. Sabaha görüşürüz.. Huhuhahahaaa!
(saat 05.41)
Sinan: Uaaah, amma uyumuşum be.. Tuğbek kalk, nöbet sırası bende.. Tuğbek.. Lan! Tuğbek nerdesin? Yarabbim gitmiş! Tuğbek is davn! Sinsice yaklaşıp avlamışlar çocuğu! Tuğbek gittiğine göre sıra bende! Ama ben o kadar kolay teslim olmam! Bittiniz lan siz! Hüleaaan!
(saat 09.47, Fuarın son günü)
Fuar Görevlisi: Abi ne var bu bavulların içinde allaşkına? Çok ağırlar..
Murat: Stand malzemesi var kardeşim.. Fazla kurcalama da benim arabaya kadar götür, bagaja bırakıver..
Fuar Görevlisi: Abi götüriim de.. Islak bu bavullar, damlatıyo bak.. Kırmızı boya var galba içinde..
Murat: Boya, evet.. Hadi canım.. Acele et..
Fuar Görevlisi: Level hala standını açmadı abi.. Açmıycaklar galba bugün ha?
Murat: Sen amma çok soru soruyosun canım kardeşim.. Gel sen şööle de ben cevabını vereyim hepsinin.. Minee, bi bavul daha çıkarsana!