Test Drive Unlimited 2
İlk Test Drive Unlimited büyük bir online akım başlatmak için doğru zamanda çıkmıştı ve hala devrim niteliği taşıyabilecek kadar farklıydı. Tabii ki, Burnout Paradise da aynı geniş evren ve 8 kişilik çoklu online modu desteğiyle gelmişti, lakin TDU bildik bileli online’dı ve her zaman dünyanın dört bir yanından oyuncuları birbirlerine bağlıyordu. Hawaii adasında nereye giderseniz gidin her zaman peşine takılacağınız bir çete veya 200 km/sa hızla kafadan toslayabileceğiniz bir sürücü bulunabiliyordu. Binlerce kilometre uzunluğundaki yollar, yüzlerce yarış türü, yüzden fazla araba ve çift tekerli taşıt seçimleri mevcuttu. Milyonlarca dolar verip aldığımız evlerin sadece garajını kullanıyorduk. Evet, TDU böyle bir oyundu ve 4 yıllık beklemenin ardından zengin şımarık çocuğu yarışı geri geliyor.
Macun Firarda
TDU2 bizi İspanya’ya, İbiza’ya götürüyor. Söylenene göre İbiza en az 20 saatlik bir içeriğe sahip ve uydu fotoğrafları kullanılarak gerçek geometrik özellikleriyle tasarlanmış. 10. seviyeye gelince -ki seviye sınırı şimdilik minimum 60 olarak gözüküyor- İbiza Havaalanı’nı açmış oluyoruz, bu da bize Hawaii’ye uçup orijinal TDU1’in yenilenmiş ve güzelleştirilmiş haritalarında, o 600 kilometrelik süt gibi asfalt yollarda uçarcasına yarışma fırsatı tanıyor. Eğer yatınız varsa o zaman git gel mesafesi bir tuş kadar yakınımızda oluyor.
İlk oyunda bazı problemler vardı; el freni çekince kıç atan araba, -normalde sürerken de zaten kibrit kutusu gibi hissettirdiğinden- gözümüze çok kötü gözüküyordu. Dönen arabalar sanki ön teker kullanarak değil ortada gözükmeyen hayali bir teker üzerinde dönüyordu, tıpkı çocukluğumuzda oynadığımız o duvarlara çarpınca farklı yönlere döne döne giden yanıp sönen ışıklı oyuncaklarımız gibiydi. Motosikletlerde durum daha da vahimdi, öyle ki oyun çıkış tarihinden uzun bir süre sonra bile mecburiyetten dolayı yama yayımlanmıştı. Tek sorun sürüş değildi, grafik açısından da rahatsızlıklar vardı. Dar boğazlar hızlı gidilen hızlarda bize arkadaşlık ediyor, kaplamalar kaplanmaya çalışırken takılmalarla bizi yalnız bırakmıyordu.
Bu kadar kabarık bir liste karşısında oyunun yapımcısı Eden’in attığı ilk adım hataları gidermek oldu. Araba sürüşünde ise bana göre doğru bir karar olan yarı simülasyon yarı arcade tarz olan o sevdiğimiz (Race Driver: Grid gibi) sürüş geldi. Bunun sonucunda TDU2 daha berrak bir sürüş, pürüzsüz ve detay manyağı kaliteli kaplamalar ilk düzeltilirken; 2 saatlik çevrim içindeki gece/gündüz değişimi ve hava şartlarının grafiklere dahil edilmesi ile güçlendi. Sonuç olarak ikinci oyun farklı bakış açısıyla türün yeniden yorumlanmış halinden öte, zaten tutmuş bir serinin ufak tefek, kimi yerlerde de önemli denebilecek geliştirmelerle ilk oyunun yeniçağa taşınmış hali olarak düşünülebilir.
Araba yarışı mı, tasarım programı mı?
Atılan bir diğer cesur adım ise rekabete renk getirmek adına oyuna eklenen off-road yarış grubu. Kısacası Grid ve CMR:Dirt aynı oyunda. Bir dakika önce dağ bayır demeden derin tırtıklı tekerlerle tozu toprağa katan canavarlarla yarışırken, bir dakika sonra ışıl ışıl şehrimizin caddelerini Ferrari’mizle arşınlayabileceğiz.
Orijinal oyunun adasındaki gibi, yeni oyunda da İbiza bloklar halinde parçalara ayrılacak ve her bölüm 8 kişiye kadar destekleyecek. Bunun ötesinde bloktan bloğa geçişlerde yoğunluk olursa sürücüler başka bir server’a aktarılacak böylece kaos ortamının önüne geçilmiş olacak. Aynı zamanda TDU2 8 kişilik arkadaş grubunuzla mekandan mekana akmanız için altyapı da sağlayacak. Co-op olarak düşünülen durum ise ikinci oyuncunun sağınızdaki yolcu koltuğuna oturması. Kulağa ilginç geliyor ama görev adamları bu moddan zevk alabilir. Öyle ki sürücü için görünmez olan istikamet ve checkpoint’ler yardımcı oyuncu aracılığıyla belirlenecek ve yardımcı oyuncu yolu doğru tayin edemezse bu yarışa mal olacak.
Ayağım ağırdır, frene basmam ben aga
Hasar modellemesi biraz ilginç olarak karşımıza çıkanlardan. Ağır bir kaza ardından Dirt veya Grid gibi yam yum olmak yerine Project Gotham’daki şirin ve kozmetik bir şekilde façamız kayacak. Yine de araçta bir bozulma veya sürüşte herhangi bir aksaklık yaşanmayacak. Gta’daki gibi garaja ufak giriş çıkış ise arabayı ilk günkü haline getirecek.
Nasıl World of Warcraft’ta zar zor kesilen dragonlardan düşen eşsiz ejderleri binek olarak kullanıyorsak prestij için, burada arabalar için aynı şey geçerli olacak. Az sonra söyleyeceklerime kendim bile inanmadım ama vadedilen bu: Oyun içi sanal evimize arkadaşlarımızı çağırıyormuşuz da, evimizi/garajımızı gezdiriyormuşuz da, eğer arkadaşlarımız nazikçe “arabanla bir tur atabilir miyim, bende böyle araba yok” diyince anahtarı veriyormuşuz da… Böyle şeylerle geleceğinize bize güzel sürüş hissi ve baymayan sağlam temeller üzerine kurulmuş hoş bir oyun getirin, yeter. Ben Dirt1’i deliler gibi oynadım, ki oyun sadece yarıştan oluşuyordu. Hatırlatırım.
Şov zamanı
MMO ibaresini taşıyan tüm yapımlar gibi, TMU2’de de “item” kavramı önemli. Kimisi o kadar önemli ki sadece göstermek için bile yarışılmaya değecek. Orijinal oyunda, her şeyi elde etmek (%100 progress diyelim daha açıklayıcı olsun) neredeyse imkansızdı ve ön siparişle gelen DLC arabaları hiçbir zaman aktif olmadı. Bu yüzden sadece hardcore dediğimiz, kendini adamış oyuncular, oyun sonu etkinliklerini ve arabalarını açabilmişti. Lakin siz yine de o kadar çok heyecanlanmayın, TDU2’de de sürme şerefine erişemeyeceğinizi, kimi zaman içini bile göremeyeceğiniz arabalarla karşılaşacağınızı ufak ufak kabullenmeye başlayın.
Anlayacağınız oyunun üzerine düşülen en önemli noktası etkileşim sistemleri. Örneğin, araba alırken bile gerçekçiliğin üzerinden fazlasıyla durulmuş. Bir satıcıya giderseniz, öncelikle birinci kişi kamerasına geçeceğiz ki arabamızı daha yakından görelim. İstersek arabanın içine oturup şöyle bir bakabileceğiz bile. Hatta Türk isek kornaya da basmak serbest. Aldınız mı arabayı? İlla sürekli bineceksiniz diye bir şey yok. Çekin güzel bir pastanenin önüne, park edin. Çıkın gezin dolaşın, milletle konuşun ayaküstü, el sallayın. Kısa bir not: Oyun sesli sohbet sistemi içerecek.
Arabanızın yanında fotoğraf çektirin. Gidin evinize, perdelerinizi değiştirin. Döşemeleri elden geçirin. Geniş evrenli Sims oynar gibi bir araba yarışı. O kadar çok birbirinden farklı boya seçenekleri ve desenli etiketler var ki hiçbir aracın birbirine benzememesi gayet olağan. Para da ortada dönüyor bu şehirde. Tipine kıl mı oldu adamın? Meydan oku, bahisleri yatırın ortaya. Yenen nevaleyi kaldırsın. Online platformun temel sosyal öğelerinin hepsine sahip böylesine bir oyunun aslında araba yarışı olması şaşırtıcı, değil mi?
Doğan görünümlü Şahin mi? Nerede ?! Kaç model?!
Arabalarla yeteri kadar ilgilenirseniz zaten, kaçınılmaz bir şekilde en kısa sürede yolunuz TDU2’nin kulüplerine düşüyor. Bu kulüplerin kendilerine ait sanal alanları var ve 32 kişiye kadar ev sahipliği yapabiliyor. Kulüpler EVE Online’daki gibi şirket olarak geçiyor ve kendi banka hesaplarının yanında kendi araba koleksiyonlarıyla ağzımızın suyunu akıtıyor. Eğer kulüp bu ayrıcalıklı arabalardan birini açarsa, şehirde hava atmak için benzersiz bir seçeneğiniz oluyor. Araç paylaşımı ise birden öteye gidemediği için bu ayrıcalıklı arabalar iyice özelleşiyor.
Yeri gelmişken şuna da değineyim: Otomobillerin hepsi lisanslı ve uydurma dizayn yok. Romaldo, Behckam gibi telifsiz isimlere alışkınız atari salonlarından, ama araba yarışında da olmuyor yahu. İyidir böylesi, iyi.
Seviye atlama sistemi de cilalananlardan. Artık iyi ya da kötü oynamanız sorun değil, sadece oynayın, bol bol giriş yapın, yapımcı arkadaşların ve firmanın ceplerini doldurun yeter. Turnuvaları tamamladıkça “yarışma puanı”, yeni arabalar ve yeni manzaralar ile “keşif”, kankalık ve sohbet/muhabbet işlerine girdikçe “sosyallik” ve eşsiz parçalar topladıkça (ev, giysi, araba vs) “koleksiyon” puanı kazanacağız. Kısacası İbiza’da volta atmak nereden geldiği belli olmayan puan cümbüşü ve beraberinde gelen seviye atlama sistemiyle nefes aldırmayacak. Seviyeyi ne yapacağım, açılan arabaları alamadıktan sonra dediğinizi duyar gibiyim. O zaman değmemeniz gereken yerlerin yanından drift ile geçerken aynı anda da belli bir hız veya özel bir akrobasi yaparsanız kombo puanlarınızla GTA tarzı “trink para” dediğimiz ekstra gelire kavuşacağız. Yine de, asıl para yarışlara. Pink Slip’leri görelim.
Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza
Eden’in en büyük hatası kendinin de belirttiği gibi, kullanıcılarla pek de ilgilenilmemesi ve başlangıçta yaratılan kitleye uzun vadeli bir eklentiyle destek verilmemesi. Yine kabul ettikleri bir diğer hatanın, oyunun uzun vadede böylesine bir kullanıcıya ulaşacağını ön görülememesi. Öyle ki, dört senelik yaşlı denebilecek eklentisiz bir oyun için bile haftalık çevrimci olan 1000 kullanıcıya sahip. Bu rakam kimi online oyunların yıllık hedefi olabilecek kadar zar zor ulaştıkları bir seviye. TDU2’deki ödüllü yarışmalar, kulüpler arası meydan okumalar oyunculara, ilk oyundaki hatalarından ders çıkardıklarını kanıtlamanın en iyi yolu olarak karşımıza çıkıyor. Unutmamak lazım ki, piyasaya sürülmenin kısa bir süre sonrasındaki DLC’ler (motosikletler, yeni arabalar ve yarış çeşitleri) bu ana stratejinin bir kanıtı niteliğinde.
Alışılmamış, kenarından köşesinden zenginlik damlayan arabalarla tropik bir mekanı durmaksızın sınırsızca gezdiğimiz TDU1 gibi bir oyun yoktu. Takip eden yıllarda daha iyi grafiklisini, daha iyi sürüş hissi verenini, daha geniş dünyalısını, daha zekice hazırlanmış online altyapılısını gördük; lakin hepsini bir arada bu kadar başarıyla harmanlayanına pek az rastladık. İlk oyunda kulüp modları, açık arttırma sistemi benzeri durumlar 4 ay gibi bir süreden sonra aktif olmuştu, bu durumun da geliştirileceğinden eminim. Eklenen insan öğesi şimdilik robotik ve hayatsız gibi, arabalar ise hız hissini pek yaşatamıyor. Fakat bunların pratik ve geliştirme ile düzeleceğine inanıyorum. TDU hatalarıyla sevdiğimiz bir oyundu, bu kez aynı hataları tekrarlamamasını ve kusursuz olmasını diler, 2010’un 21 Eylül’ünde doğacak çocuğumuzun gözlerinden öperiz.