The Adventures of Tintin
The Adventures of Tintin adlı filmi izlediniz mi? Eğer izlediyseniz, izleyenler için yabancı gelmeyecek bir oyun. Filmden alıntı sahnelerin bulunduğu yapım, ne kadar ilgi çekici? Film ile oyunu birbirini tamamlıyor mu acaba?
Her şeyin başı Tintin
The Adventures of Tintin’in oyunu, Tintin isimli meraklı bir gencin başından geçenleri anlatıyor. Gazeteci araştırmacı karakterimiz olan Tintin’in yeni işler peşinde olduğunu görüyoruz. Klasik haberlerin dışında sofistike haberlere imza atmak isteyen kahramanımız, her zamanki gibi yine yüzüne gözüne bulaştırıyor her şeyi. Oyunumuzun hikayesi, karakterimizin Unicorn adlı bir gemi modelinin işçiliğine hayran kalması sonucunda fazla merakı yüzünden gemiyi incelemesi ile başlıyor ve karakterimizin sevimli köpeği Snowy de macera boyunca yanımızda yer alıyor.
Başlangıç
Oyuna giriş yapar yapmaz bir uçak kazası geçiriyor ve bu kazadan önemli bir yara almadan kurtuluyoruz. İlk etapta Snowy ile yol alıyoruz ve eğitim bölümü olarak gösterebileceğimiz bu dakikalarda, birçok özelliği öğrenmeye başlıyoruz. Şirin köpeğimizin sahip olduğu yetenekleri öğrendikten sonra Tintin’i köşe başında buluyoruz. Kontrolümüz Tintin’e geçiyor ve maceramız başlıyor. Etrafa biraz bakındığımızda çok kalabalık olmayan bir kasabadayız. Snowy, bizi bir satıcıya götürüyor ve bir gemi maketi almamızı istiyor. Satıcının uzun bir uğraşı sonucu maket gemiyi alıyoruz. Birkaç kötü adam bizi takip etmektedir. Maket gemimizi ele geçirmeye çalışan kötü adamlardan kaçmamız gerekiyor.
Hikayemiz gereği hem Snowy hem de Tintin ile oynama fırsatı buluyoruz. İki karakterin de çeşitli saldırı türleri mevcut. Tabii hikayeyi tam anlayabilmek için karakterler arasında geçen diyalogları da dinlemelisiniz. Zira bölümler ve tasarımlar çok alakasız olabiliyor. “ Neredeydim, nereye geldim? “ gibi sorular zihninizde canlanabilir. Bazı bölümlerde dövüşmek zorunda kalıyoruz. Dövüş animasyonları oldukça basit hazırlanmış.
Oyun döngüsü
Oyun döngüsüne göz attığımızda oldukça sıkıcı ve sürekli kendini tekrar eden bir yapıyla karşılaşıyoruz. Bazen 2D, Bazen 3D görüntü desteği veren yapım, karmakarışık bir hal almış. Girdiğimiz mekanlarda sadece iki şey yapıyoruz aslında. Birincisi dövüşüyoruz, ikincisi de engelleri aşıyoruz. Snowy’nin yardımları kolay olan işimizi iyice kolaylaştırmakta. Hep aynı şeyleri yapmak çok sıkıcı.
Oyunun belirli kısımları kapalı ortamlarda geçiyor. Kapalı ortamlar sizi sıkabilir çünkü görselliğe estetik verecek bir tasarım yok. Oyunun görevleri sıkıcı ve aşırı yüzeysel bir biçimde. Her seferinde aynı işleri tekrar tekrar yaparak geçtiğimiz görevler, bir daha oynama isteği vermiyor. Amacımızın bir gemi modelini incelemek olduğunu bir kez daha hatırlatayım. Fakat ana görevimizden çok, amaçsız, gereksiz işler sarf ediyoruz. Aslında çok kısa sürecek olan oyun, gereksiz yere uzatılmış.
Tintin’i bir kenara bırakalım. Snowy ile oynadığımız bölümlerde değişik hayvanlar ile karşılaşabiliyoruz. Saçma bir hareket ile rakiplerimizi bir kerede öldürebiliyoruz. Zaten her seferinde bize her alanda rehberlik eden oyun, zorluktan yoksun, rahat bir oyun. Ama bu rahatlık insanı sıkar dereceden.
Karakterimizi biraz inceleyelim. Genç ve cesur Tintin’in fiziksel özelliklerine baktığımızda zayıf bir insan olduğunu görüyoruz. Karakterimizi yönetirken sol üst köşede can barımız var. 3 vuruşluk bir canımız var. Tintin’in detaylarına baktığımızda kapalı mekanlarda beyaz bir giysi içerisinde görüyoruz. Dışarıda ise Mavi tişört ve kahverengiye yakın bir pantolon ile gezdiğini görüyoruz. Sarışın saçları ve mavi gözleri ile dikkat çeken Tintin’in fiziksel özellikler ve detayları iyi biçimde hazırlanış.
Tekniksel yapı
Tekniksel yapıya göz attığımızda hiçte iç açıcı veriler ile karşılaşmıyoruz. İlk olarak grafiksel kısımdan bakalım. Yapımın grafiklerine emek harcanmamış, üzerinde durulmamış. Oyunun bazı bölümlerinde 2D, bazı bölümlerinde 3D görüntüler sunduğunu yazmıştım. Oldukça basit tasarımlar ile sunulan 3D grafikler, hiçte gerçekçi değil. 3D’den daha çok alışık olduğumuz 2D görüntüleri isteyeceksiniz.
Grafiksel kısmın efekt incelemesine baktığımızda, oldukça çocuksu bir görüntü ile hazırlanmış olduğunu görüyoruz. Gerçekçilikten uzak efektler bile oyundan soğumaya yeterli mazeret.
Oynanıştan bahsedelim. Başlarında sadece yumruğumuzu kullanırken, ilerlediğimiz zaman düşmanlarımıza sert cisimler atabiliyoruz. Sert cisimler atarken nereye attığımızı gösteren bir gösterge mevcut. Sert cisimler attığımızda veya vurduğumuzda rakiplerimiz sersemliyor, kafasında yıldızlar dönüyor.
Yapay zekayı ele alırsak, bahsetmek gereksiz. Gerçekten gereksiz. Çünkü bu kadar berbat bir yapay zeka olamazdı. Konuyu örnekle açıklamak gerekirse; rakiplerinize arkadan saldırdığınızda sizi asla fark etmiyor. Yön tuşları ile dokunduğunuzda hiçbir tepki vermeyen rakipleriniz sözde sizle dövüşüyor! Ubisoft gibi büyük bir şirketten bu beklenmezdi.
Atmosfer ve bölüm tasarımlarını göz önüne alırsak, bazı oyunları andırdığını fark ediyoruz. Çölde bir araçla yolculuk etmek Uncharted 3’ü andırırken, bir binanın penceresinden penceresine atlamak Assasin’s Creed’i andırmakta. Ama ne yazık ki grafiklerin vasat bir durumda olması bu zevki de birden yok ediyor.
Kontroller aşırıcı derecede rahat. Fakat bu hiçbir şeyi değiştirmiyor, oyunu kurtarmıyor. Hikayesel olarak bazen kopukluklar yaşanıyor. Oyunda TinTin ve Captain Haddock’u yönetebildiğimiz co-op desteği de bulunuyor. Co-op desteğinin bulunması oyunu bir nebze kurtarsa da yine de vasat olmaktan kurtaramıyor. Ayrıca challange ve bonus modu da bulunduran yapım, challange severlerin ilgisini çekecektir.
Son sözler…
Oyun ile filmi arasında gerçekten dağlar kadar kalite farkı var. Filmini her ne kadar müzikleri ile andırsa da son derece kötü bir yapım. Küçük yaştaki kardeşlerimiz için eğlenceli gelebilecek yapımı oynamak yerine filmini izlemenizi tavsiye ediyorum.