The Banner Saga
“Tanrılar öldü. Sorun olan bu değil. Sorun, herkesin bunu bilmesi.”
Bu cümlelerle başlayan oldukça etkileyici bir role play oyunuyla baş başa kalmaya hazırlanın. Bir de işin içerisinde Vikingler olunca, tadından yenmiyor. Bildiğiniz ve yaşadığınız evreni bir kenara bırakıp, biraz da taktik yürütebileceğiniz ilginç bir deneyime hazırlanın: The Banner Saga.
The Banner Saga, İskandinav Mitolojisi’nden yola çıkarak, Kuzey efsaneleriyle süslenmiş başarılı bir kurguya sahip. Bildiğiniz Viking senaryosu ile oyunseverlerle buluşan The Banner Saga, genel olarak bir yolculuğun kahramanı olmamızı sağlıyor. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim; The Banner Saga’nın yapımcıları olan Stoic Games, BioWare’den ayrılan oldukça deneyimli bir ekipten oluşuyor. Oyun, toplamda üç bölümden oluşacak.
Oyunumuz bizleri Varl ismiyle bilinen boynuzlu devlerle tanıştırıyor ve insanlarla birlikte yaşayan bu devler, yaşama ayak uydurmaya çalışıyorlar. Yeri geldiğinde insanlarla yan yana savaşan bu devler, The Banner Saga’nın hikayesinde çok önemli bir yere sahip. Hazır hikaye demişken, oyun boyunca tek bir karakteri kontrol etmediğinizi de belirteyim. Yazımın başında size boşuna taktikten bahsetmedim, stratejik yönlerin ağır bastığı The Banner Saga; kimi zaman boynuzlu devleri kontrol etmemizi sağlarken, kimi zaman başarılı bir avcıyı yönetmemizi sağlıyor. Hikayenin gidişatına da tıpkı karakterlerimiz gibi yön veriyoruz. Yani senaryoyu biz yazıyoruz.
The Banner Saga’nın belki de en etkileyici kısmı, müzikleri. Kış boyunca ilerlediğimiz, kar kaplı mekanlar ruhunuzun bile üşümesine neden olacak. Her ne kadar mükemmel görsellere sahip olmasa da detay açısından oldukça zengin görünüyor. Oyunun taktiksel bir RYO oyunu olduğunu tekrar hatırlatmakta fayda var, görsellere ve yayımlanan videolarına baktığımızda, insanın aklına ister istemez Game of Thrones geliyor.
Peki bu The Banner Saga ismi nereden geliyor? Spoiler sayılmayacak basit bir bilgi vereyim, her aile kendisine ait bir flama taşımakta. Flama ne kadar uzunsa, ailenin o kadar köklü bir geçmişe sahip olduğuna inanılmaktadır. Oyun boyunca yolda hem dost, hem de düşmanlarla karşılaşıyor olacağız. Bunların bazılarını kampımıza alacağız ve doğal olarak ailemiz büyüyecek. Flama büyüdükçe, düşmanlarımız bizden daha çok korkacaklar.
Hikaye kısmına ve özel detaylara devam etmeden önce, karakterlerimizin yeteneklerine bir göz atalım. Karakterlerimizin özellikleri; armor (zırh), ability (yetenek), willpower (irade), break (kırma), exertion (gayret) ve strenght (güç) adı altında toplanıyor. Her özellik savaş alanında düşmanımıza bağlı olarak, ayakta kalmamızı veya daha fazla hasar vermemizi sağlıyor.
Taktiksel sıra tabanlı olarak ilerleyen savaşlarımız, zırh ve gücümüze bağlı olarak değişebiliyor. Bu özelliklerden kısaca bahsedelim:
Ability: Bu özellik sayesinde düşmanlarımıza özel saldırı yapabiliriz ancak bunun için Willpower harcamamız gerekir.
Willpower: Özel yenek kullanmak, ekstra hasar vermek ve bulunduğumuz taktiksel savaş ekranından daha ileriye hareket etmek için kullandığımız bir özelliktir. Her savaşta bu özelliğimizin puanı farklıdır ve kullandıkça azalır.
Strength: Yönettiğimiz karakterlerimizin gücünü ve canını belirleyen bir özelliktir. Bir saldırı yaparken düşmanın zırhına veya gücüne hasar vermek için saldırırız. Gücümüz ne kadar azalırsa o kadar az hasar vermeye başlarız. Yani alacağımız hasara da dikkat etmek zorundayız ki karakterimizin dayanıklılık gücü de burada önemlidir.
Armor: Adından da anlaşılacağı üzere, karakterimizin zırhnı göstermektedir. Gücümüz ve zırhımız oyun içerisindeki en önemli özelliklerden ikisidir.
Break: Bir düşmanın zırhına saldırı yaptığımız vakit, vereceğimiz zırh hasarını belirleyen bir özelliktir. Karşımızdaki düşmanın zırhını düşürmek önemli ve bir o kadar da riskli bir taktiktir. Bazı vuruşları kaçırma ihtimalimizi de düşünmemiz gerekir.
Exertion: Görünüşte önemsiz gibi görünse bile saldırımızın daha fazla hasar vermesini sağlayan özelliktir. Kullandığımız exertion puanlarımız (eğer varsa), saldırılarımıza harcadığımız puan kadar willpower ekler ve hasarımızı bir o kadar arttırabiliriz ancak bu riskli bir harekettir. Hasarı kesin vereceğimizi düşünüyorsak da oldukça etkili bir taktiktir.Yani Exertion puanınız ne kadarsa en fazla o kadar Willpower harcayabiliyoruz.
The Banner Saga’nın hikayesi boyunca; kampımıza birileri geliyor, büyüyoruz, hırsızlardan saklanıyoruz, yeri geliyor biz düşmanlara pusu kuruyoruz, ayrıca bütün bunlara bağlı olarak da Renown (Şöhret) puanı kazanıyoruz.
Yolculuğu kuru kuru geçirmek tabii ki imkansız, kimi zaman kasabalarda dinlenmek için durabiliyoruz ve Şöhret puanımızı kullanarak erzak da alabiliyoruz. Erzağımızın önemli olduğunu belirteyim; yiyeceğimiz azaldığında, doğal olarak savaşçılarımız ölebiliyor ve grubun morali düşebiliyor. Tam o anda bir düşman kampı yolumuzu keserse, moralsiz ve aç bir savaş geçirip, yenilgiyle alanı terk etmek zorunda kalabiliyoruz. Ne kadar yüksek moral, o kadar başarılı savaşlar ve sonuç: zafer!