The Binding Of Isaac
Edmund McMillen diye sorsam tanır mısınız? Yok olmadı biraz ipucu vereyim o zaman. Meat Boy, Super Meat Boy, Braid desem. Evet, böylesi şaheserlerde imzası olan insan McMillen. Bu seferki yine çarpıcı ve ilginç olmuş. The Binding of Isaac, ufak bir çocuğun aslında korkularıyla yüzleşmesi desek de olabilir. İşin içinde inancını kanıtlamak ve kurban vermek isteyen bir anne var. Bunu duyup kaçan Isaac’in macerası var. Konsepti olsun, tasarımı olsun ve en son da oynanış. Bağımsız yapım ufak boyutuna rağmen farklı bir şeyler sunmayı başarıyor.
Korkularla yüzleşmek
Farklı bir menü ile karşılıyor oyun bizi. Sonrasında ise Isaac’in macerasına dalıyoruz. Kontroller son derece rahat ve kolay tutulmuş. Klasik FPS yönlendirmeleri ve ok tuşlarıyla ateş etme kombinasyonu var (Fare ile de ateş ediliyor). Tepeden gör, ilerle ve diğer bölümlere geç. Bomberman gibi, zaten bomba da kullanıyoruz. Silahımız ise küçük bir çocuğun gözyaşları. Karşısındakiler ise kayıp kardeşleri ve korkuları. İlerledikçe içeriğin nasıl farklı olduğunu anlıyoruz. Çünkü her şey rastgele biçimde oluşuyor. Zindanlar, öğeler, canavarlar ve Boss’lar. Böylece farklı deneyim yaşayıp, farklı eşyalara ulaşabiliyoruz. Bize güç veren, avantaj sağlayan eşyalar oldukça çeşitli. Bunlara ulaşması da engelli. Bazen bir Boss’tan düşüyor, bazen ise kilitli olan bir kapının arkasında veya sandıkta olabiliyor.
Bulduğumuz annemizin sütyeni, evet bir sütyen düşmanları donduruyor. Böylece etraftaki rakiplerin işini daha kolay bir biçimde bitiriyoruz. Hızımızı arttıran ve başka özellikler kazandıran eşyalar da var. Tüm hepsi sadece güç vermiyor, bazıları görünüşte değişiklik yapıyor. Bunlara ulaşmak için biraz emek sarf etmek lazım. Kayaların içinde altın gibi parlayan bir sandık var, onu açacak olan anahtarın da etrafı taşlarla kapalı. Burada durum Bomberman tarzına dönüyor. Gene çevreden veya düşmanlardan çıkan bombaları kullanıyoruz. Bombayı patlatıp, kayaları parçaladıktan sonra, anahtarı alıp, sandığı açmak kalıyor. Bomba sadece engeller için değil, rakipler ve Boss’lar için de gayet kullanışlı. Ancak yanında durmamak lazım, yoksa bizi de patlatıyor. Gözyaşları dışında kandamlaları var, daha etkililer, ama bulmak veya almak lazım. Satın almak, oyunun diğer yönlerinden biri. Güçlü eşyaların bazıları kilitli odalarda ve bulduğumuz para işte burada işe yarıyor. Bölümler ise yan yana yapılmış. Bir kapıdan girelim, diğer odaya geçelim. Dört farklı giriş daha önümüze çıksın, sonra ilerlemeye istediğimiz yönden devam. Ama belirttiğim gibi hepsi rastgele ve odalarda neyin olduğu belli değil. Ancak Boss’ların bulunduğu yerler şatafatlı kapıyla belli oluyor.
Gözden süzülen son yaşlar
The Binding of Isaac, kendine has bir tarza ve görselliğe sahip. Değişik figürdeki modellemeler var. Grafikler iyi hoş, oyunun atmosferini ve konusunu yansıtmada başarılı. Fakat ilginç bir şekilde ekrandaki düşman ve öğe sayısı artınca oyun yavaşlıyor. Bu durum biraz can sıkıcı. Sesler ise ortama ayak uyduruyor. Isaac için söylenecek fazla bir şey yok aslında. İçeriği ve tasarımıyla ilgi çekiyor