Makale

The Coma: Cutting Class

Sanırım okul, korku türünde bir filmin işlenebileceği en klişe mekanlardan birisidir. Bu olgu oyunlar için de geçerli dersek yanılmayız. Hatta bir kabusta uyanmak desem? Hatta ve hatta okulda uyuyakalıp kabusta uyanmak desem? Bu kadar klişeye rağmen hala The Coma’yı anlatan bu incelemeyi okumakta kararlıysanız hemen sizi aşağı alalım.

SANKİ GÜNLERDEN PAZARTESİ VE SAAT SABAH 7

Klişelerle dolu oyunumuzun hikayesi Güney Kore’de (Kuzey Kore olsaymış daha ilginç olurmuş yalnız) bir lisede, final haftasında başlıyor. Esas oğlanımız her samimi ve cesur öğrenci gibi derslerine sınava son gün kala çalışır ve sabahlar. Uyandığında geç kaldığını farkeder ve okuluna acele acele giderken okulun önünde bir ambulans ve kalabalık görür. Öğrenir ki bir öğrenci intihara kalkışmış fakat kimse sebebini bilmemektedir. Derken esas oğlanımız sınavına girer, sınav sırasında nasıl becerdiyse uyuyakalır ve bütün bu kabus başlar. Aslında tam kabus da denemez zira ne siz oyunun başında korkuyorsunuz ne de esas oğlanımız oyunun içinde korkmuş gibi davranıyor. Her şeyi o kadar hızlı kabullenip işe koyuluyor ki ne oldum, nereye gidiyorum diyemeden bir bakmışsınız 3-3.5 saatte bitmiş.

Teknik detay namına anlatacak pek bir şey olduğu söylenemez. Grafikler anime çizimlerden oluşuyor ve diyalogları yazılarla takip ediyorsunuz ayrıca karakterlerde seslendirme yok. Bu arada belitmeden geçmek olmaz oyunda Türkçe dil desteği de bulunmakta(Teşekkürler Devespresso Games ^_^).

Oyunun bu sadeliği farklı bir hava yakalamış doğru söylemek gerekirse. Ama bu hava korku havası değil. Ne yazık ki daha çok ufak gerilimler havası olmuş (Herhangi bir yörenin oyun havasını yazıp espri yapabilirdim ama kalsın). Platform tarzlarında oyuncuya korkuyu hissettirmek çok kolay iş değil. Oyun nadir olan anlarda ufaktan korkutmuyor değil ama bu ufak anları oyunun geneline yansıtabilselermiş daha güzel bir 3.5 saat sunabilirlermiş.

VE HAFTASONUNA DAHA 5 GÜN VAR…

Peki bu oyun bu kadar mı kötü canım? Tabi ki de değil. Bir kere oyunun hikayesi ne kadar klişe olursa olsun sonunu görmek istiyorsunuz. Kaldı ki oyun 5 farklı sona sahip. Yani bir nevi oyunun yeniden oynanabilirliği var. Ama oyun boyunca eşya topla, kaç, saklan sonra tekrar eşya topla gibi bir döngüde olduğunuz için bir yerden sonra sıkılmaya başlıyorsunuz fakat tam sıkılmaya başladığınızda oyun bitiyor zaten. Bu nasıl iş gerçekten ben de anlamadım. Ama farklı gerilimli tarzı, klişe de olsa merak ettiren hikayesi ve bir indie yapım olması gibi sebepler oyuna bir şans vermenizi sağlayabilir. Türe uzaksanız denemenizi tavsiye etmem fakat bu tür konulara ve yapımlara ilginiz varsa bir şans verebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu