The Godfather II
En sevdiğimiz mafyacılık hikayesi olan The Godfather’ın oyunu 2006’da satışa
sunulmuştu. Yapımcı EA, çok geçmeden ikincisini de duyurdu. 2009’un Nisan ayıyla
beraber raflarda yer bulan The Godfather II, aksiyon severleri o meşhur
melodiyle buluşturuyor.
Aileler yarışıyor
Bilindiği üzere ilk yapımda Don Corleone ve oğlu Sunny öldürülmüştü. Bunun
üzerine ailenin lideri Michael Corleone olmuş ve suç örgütünün yönetimi ona
geçmişti. Yeni yapımda aileye en alt basamaktan katılmak isteyen Dominic adlı
bir karakteri kontrol ediyoruz. Nasıl görüneceğini ayrıntılı tasarım ekranından
kendimizin belirlediği Dominic ile oyuna Küba’da başlıyoruz. Zira burada mafya
ailelerini bir araya getiren bir toplantı yapılıyor ve patronumuz olan Michael
Corleone da davetliler arasında. 31 Aralık 1958 gecesi bir parti veriliyor; bu
tarih aynı zamanda Küba Devrimi’nin yapılacağı gece yarısı olduğu için, askerler
ve isyancılar arasında çatışma başlıyor. Tabii biz de bu hengâmenin içerisinde
kalıyoruz. Yapmamız gereken Michael Corleone’u koruyarak, bu kargaşadan çıkarıp,
Küba’yı bir an evvel terk etmek…
Asıl oyun New York’a döndüğümüzde başlıyor. Corleone ailesine ait küçük bir
bölgemiz var. Bunu genişletmek, biz yani Dominic’in elinde. Daha başlar başlamaz
yanımıza bir eleman alabiliyoruz. Bize katılabilecek her adamın üstünde ufak bir
logo var. Bunlara dikkat etmek gerek, zira onun yeteneğinin ne olduğunu bir
bakışta bu şekilde anlıyorsunuz. İlk etapta karşınıza bir patlayıcı uzmanı ve
sıhhiye çıkıyor. Bunları ister bir göreve yollayabiliyor, ister de yanınıza
alabiliyorsunuz. Misal, arabaya bindiğinizde peşinizeden gelip, arka koltuğa
oturuyorlar. İnip, yaya bir şekilde koşturuyorsunuz diyelim. Bir yere takılırsa,
ıslık çalarak yanınıza çağırabiliyorsunuz (Bir nevi köpek gibiler yani).
“Ekran görüntülerine bakıldığında, görsellerin günümüzün gerisinde kaldığı aşikar.”
Kuş Bakışı
Örneğin adamlarınızdan birini göreve yollayacaksınız. “X” dükkanında yangın
çıkarmak istiyorsunuz. Burada “Don’s View” özelliği yardımınıza koşuyor. Hangi
binanın kimin kontrolünde olduğunu görebildiğimiz bu üç boyutlu haritada,
işaretlediğimiz yere ilgili adamımızı gönderebiliyoruz; ve birkaç saniye içinde
işlem tamamlanıyor…
Yapımda bir de mekan sahiplerini haraca bağlama özelliği bulunuyor. Don’s
View’den kolaylıkla bulabileceğiniz bu dükkanlara gidip, önce patronun
adamlarını pataklayıp, haraca bağlayacağınız kişiyi yakalıyorsunuz. Eğer başının
üzerinde The Godfather logosundaki kukla tahtası varsa, o kişilerle iletişim
kurabiliyorsunuz demektir. Bu tür mekanlarda da yalnızca patronun tepesinde o
logo bulunuyor. Gidip onunla konuşuyorsunuz ve elbetteki haraç vermeyi
reddediyor. Maalesef hep aynı senaryo ile karşılaşacaksınız, o “Hayır!” diyecek,
bir güzel patakladıktan sonra el sıkışıp anlaşacaksınız. Yalnız bu kavga
kısmının önemli bir detayı var. Ekranın sağ üst köşesinde çıkan bar’da, kişinin
hangi noktadan sonra teklifi kabul edeceği belirtiliyor. Ancak bir kabul
noktası, bir de üst sınırı, yani ölüm noktası var. Eğer fazla döverseniz, haraca
bağlamanız söz konusu olmuyor, zira ölmüş birinden para alamazsınız(!)
Konuşurken ekrana bazı diyalog seçenekleri de yansıyor. Açıkçası bunlardan
hangisini seçerseniz seçin, ortada gözle görülür bir değişiklik olmuyor. Yani şu
yanıtı vermeyeyim diye çekiniyorsanız, hiç düşünmeden karşınızdakine dilediğiniz
şeyleri söyleyin. En nihayetinde yapımcıların belirledikleri yerden oyun devam
ediyor.
New York’ta polis olmak
Yapımda araç kullanımı da bulunuyor. Gerçi çok büyük bir haritaya sahip olmasak
da, ulaşım ihtiyacımızı koşarak gidermek bir mafya elemanına yakışmayacaktır.
Yoldan istediğimiz aracı durdurup binebileceğinizi belirtmekte yarar var. Hem de
GTA’daki gibi kapıyı açıp, şoförü aşağı çekerek değil, inmesini rica ederek(!)
otomobile sahip oluyoruz.Aracın sürüşü maalesef GTA IV fenomeninden sonra
oldukça basit geliyor. Bu haliyle The Godfather II’nin kontrolleri, ancak
Wheelman’e rakip olabilir. Arabalar bir türlü dönmek bilmiyor ve fiziksel olarak
da gerçekçi devinimler sergilemiyorlar. Ayrıca hasar modellemeleri de gayet
basit. Genellikle araçların boyası çiziliyor ve ufak tefek ezikler alıyorlar.
GTA IV’den sonra böylesine yetersiz modellemeler görmek üzücü.
Oyunun yapay zekası, eksi hanesindeki bir başka kalem. Ortalığı birbirine
kattınız ve polis peşinize düştü diyelim. Hemen bir arabaya atlayıp,
basıyorsunuz gaza. Polisler de dirençli, peşinizden geliyorlar. Düz bir yol,
önde siz, arkada polisler gidiyorsunuz. Derken siz aniden direksiyonu yana
kırıp, bir parka ya da araziye çekiyorsunuz otomobilinizi. Polisler de sizin bu
hamleniz sırasında aralarında başka bir şey tartışıyor olmalılar ki, bu
manevranızı görmeyip düz devam ediyorlar. Görün bakın ki, oyunun New York’unda
emniyeti kimler sağlıyor(!)
İleri, ileri ve hücum!
The Godfather II’de karşımıza çıkan düşmanlar yapay zeka konusunda bir hayli
yetersiz. Zira sadece sizi gördükleri yerde üzerinize saldırmaktan başka hiçbir
yetenekleri yok! Önceden belirlenmiş siperlerin arkasında durup ateş etmek de
onların yetenekli olduğunu göstermiyor, çünkü oyunda düşmanlar ateşin geldiği
yere bakmaktan bile aciz olabiliyorlar. Bunun üzerine bir de ayağa
kalktıklarında, ya sırtından ya omuzlarından mermi yiyorlar. Yapımda maalesef
ateş ettiğiniz yere göre daha kolay ya da zor şekilde düşmanı etkisiz hale
getirmek de mümkün değil. Zira alnından vursanız da hemen öldüremiyorsunuz,
karnına kurşun doldursanız da… Maalesef gelişi güzel ve isabetli ateş etmekten
başka çareniz yok.
“Adamlarınız ile camlardan sarkıp, düşmanlara ateş açmanız mümkün.”
Yapımda videoların geçilmemesi de bir başka problem. Tamam, hikaye için gerekli
bilgiler içerebilirler fakat izlemek isteyen izler, istemeyen de görevleri oyun
içinden takip eder. Bazıları birkaç dakika süren bu videoları maalesef
izlemekten başka çaremiz yok. Hele ki tekrar aynı görevi oynuyorsanız, bu
görüntüleri seyretmek tam bir işkence oluyor.
Her etki, bir tepkiyi de beraberinde getirir
Haritadaki birçok binaya girebildiğimiz oyunda, çevredeki bazı objelere de zarar
verebiliyoruz. Özellikle otomobille giderken, tabelaları, sokak lambalarını
devirmemiz söz konusu. Ancak devrilir devrilmez ortadan kaybolmaları hiç de göze
hoş gelmiyor.
Çoğunlukla kötü yönleri ön plana çıkan yapımda, güzel detaylar da yok değil.
Mesela çatışmalarda yanınızda bulunan adamlarınız etkisiz hale gelirse,
hastaneye gönderiliyorlar. Eğer gücü bitmeden yanına yanaşabilirseniz, sağlığını
yükseltebiliyorsunuz.
Corleone Ailesi
Fire Starter, Safe Cracker, Team Deathmatch olmak üzere üç adet multiplayer modu
bulunan yapımda, çoklu oyuncuya da destek veriliyor. Ne kadar eğlenceli olduğu
tartışılsa da, The Godfather II’yi bir de multiplayer’da denemekte yarar var.
Ancak çok fazla bir şey ummayın, zira campaign görevleri bile kafi gelebilir.
Uzun lafın kısası, ilk oyundan pek de ileriye taşınamamış bir yapım The
Godfather II. Sesler ve müzikler gayet başarılı olmasına karşın, grafikler için
övgü dolu sözler söylemek çok zor. Zamanın gerisinde kalmalarının yanında, son
derece basit kaplamalarla dolu binalar, detaydan yoksun yüz kaplamaları ve
PlayStation 3’de bulunmayan anti-aliasing gibi özellikler yüzünden, görseller
epey yetersiz. Oynanabilirlik açısından da ortada dillendirecek kadar iyi bir
şey yok. Ne araç kontrolleri, ne de yaya halde kamera açılarıyla uğraşıp, bir
yandan da karakterimizi yönlendirmeye çalışmak, insanda tatlı duygular
bırakıyor. Genel olarak bakıldığında oyundaki öykünün The Godfather II filmiyle
de pek alakası yok. Maalesef artılar ve bütün bu eksilerden geriye kalan sıradan
bir mafyacılık oyunundan başka bir şey değil.