The Last of Us ismi ile ilk olarak 2011 yılında tanışmıştık. Görkemli bir sunum yerine bir televizyon kanalının verdiği yılın video oyunları gecesinde sürpriz bir şekilde tanıtılan ilk The Last of Us’a, sadece Naughty Dog’un elinden çıkacağı için heyecanlandığımı söyleyebilirim. Hali hazırda PlayStation 3 platformunda Uncharted serisi sayesinde oldukça büyük bir fan kitlesine ulaşan tecrübeli ekibin bir sonraki oyununun neye benzeyeceğini ve bizlere ne anlatacağını oldukça merak etmiştim. Çünkü Uncharted ile oyuncuya her sekansında başka bir aksiyon sahnesi sunan ve güç fantezisi yaşatan bir oyunun tam tersi olarak The Last of Us oldukça soğuk bir havaya sahipti. Esprili ve neşeli ana karakterimiz olan Nathan Drake’in aksine insanlardan haz etmeyen, yaşadığı olaylar sonucunda öfke kontrolü olan ve sinirli bir yapıda olan Joel Miller tiplemesi ile oyuncuların karşısına çıkan geliştiriciler, tabiri caiz ise hepimizi ters köşeye yatırdı.
The Last of Us serisinin devam oyunları serinin hikayesine zarar verecek mi?
Senaryoyu ve karakterlerin arka plan hikayelerini Uncharted: Drake’s Fortune ve Uncharted 2: Among Thieves’in yazarı Neil Druckmann’a emanet eden Naughty Dog, Uncarted’ın aksine bu sefer oyuncuları tamamen hikaye anlatımı ile etkilemek istiyordu. Keza istediğini elde eden Naughty Dog, belki de daha önce eşi benzeri görülmemiş bir hikaye kurgusu ile oyunculara merhaba dedi.
Daha oyunun ilk dakikalarında vurucu sahneler ile oyuncuyu geren ve hikaye akışını çok güzel bir şekilde devam ettiren The Last of Us, Joel’un kızını kaybetmesini fazlasıyla şiddetli bir biçimde oyunculara göstermişti. Daha ne olup bittiğini anlamadan oyunun ilk 15 dakikasından sonra kızının ölü bedenini kollarında tutan bir baba figürü ile karşı karşıya kalmıştık. Oynanış anlamında video oyun dünyasına pek fazla yenilik getiremeyen The Last of Us, işte tam da böyle sahneleri ile adını oyuncuların hafızasına kazımayı başarmıştı. Hikaye devamında Ellie’nin kımıl zararlısı ergen tripleri, Joel’un her ne pahasına olursa olsun kızı gibi gördüğü Ellie’yi (haksız bile olsa) koruyup kollaması ve bazı sahnelerin gerçekten de insan doğasını birebir gözler önüne sermesi, The Last of Us’ı başyapıt yapan en büyük unsurlar oldu.
Olası bir kıyamet senaryosunda insanların beklediğimizin aksine vahşi, şiddete meyilli ve yaşamayı hak etmeyen yaratıklar olarak oyunculara gösterilmesi, belki de oyunun sonunda Joel’un verdiği kararı haklı çıkarıyor. Oyun boyunca yanımızdan ayrılmayan, içerisinde bulunduğumuz dünyanın yanında insanların ne kadar iki yüzlü ve yalancı olduğunu bizden daha iyi bilen Ellie’yi, aslında arka planda bize eşlik eden bir rehber olarak görüyordum. İki karakter arasında oluşan duygusal bağı kusursuz bir şekilde ekrana yansıtan Naughty Dog geliştiricileri ve Neil Druckmann’ın kaleminden çıkan senaryo sayesinde, Sony’nin kendisi de PlayStation 3’ün son demlerini fazlasıyla kârlı geçirdi.
Naughty Dog’un en ağır topu olan Uncharted serisinin oluşturduğu fan kitlesini tek bir oyun ile geçen The Last of Us’ın, bu kadar başarılı olacağını muhtemelen Sony bile tahmin edemedi. Düşünecek olursak, yeni bir konsol jenerasyonunu piyasaya sürmeye hazırlanıyorsunuz ve yılın oyunu ödüllerine doymayacak bir oyunu eski jenerasyonun en sonunda piyasaya sürüyorsunuz. Yani Sony’nin, The Last of Us’tan beklentisinin ne derece olduğunu oyunun çıkış tarihinden bile anlayabiliriz. The Last of Us’ın bu kadar başarılı olacağı bilinseydi, belki de oyunu PlayStation 4’ün çıkış oyunlarından biri olarak görebilirdik. Diğer bir yandan iki karakter arasında yaşanan basit ama duygusal senaryo mantığının ne kadar başarılı olduğunu Sony’nin en çok güvendiği marka olan God of War’un yeni oyununda bile görebiliyoruz.
Şahsen buradan da aynı dönemde geliştirilme aşamasında olan Uncharted serisinin aksine, The Last of Us’ın aslında tek oyunluk bir proje olarak düşünüldüğü fikrine varıyorum. Senaryo kurgusunu çok iyi bir şekilde başlayıp bitiren Neil Druckmann her ne kadar oyunun arka plan hikayesini çizgi romanlar ve kısa hikayeler ile doldursa da, oyunun sonuna geldiğinizde The Last of Us’ın devam etme zorunluluğu olmayan bir oyun olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorduk. Ayrıca oyunun sonunu tekrar ele alacak olursak Joel’un yaptığı seçimin bencilliği, bir noktada oyunun devam hikayesine kilit vuruyor. Çünkü son sahnede senaryoda Joel’u ekarte edip devam hikayesinin tüm sorumluluğunu Ellie’ye yükleyen geliştiricilerin bu kararı, büyük bir ihtimal ile devam oyununun hikaye akıcılığını zora sokacaktı.
Sizce The Last of Us evrenini Joel ve Ellie ikilisinin gözünden değil de, tabiri caiz ise atarlı olarak nitelendirebileceğimiz ve hemen hemen her oyunda karşılaştığımız klişe bir karakter yapısına sahip olan sadece Ellie’nin gözünden görseydik, The Last of Us üzerimizde yine aynı etkiyi bırakır mıydı? Her ne kadar ikinci oyuna ait ilk yayınlanan videoda Ellie’nin soğuk bir katile dönüşmesi fikri hepimizi heyecanlandırsa da, olayların bir tek Fireflies ekibi ve Ellie arasında geçecek olması muhtemelen oyuncuları oyunun ilerleyen dakikalarında sıkacaktı. Bu durumun farkında olan Naughty Dog ve Neil Druckmann’ın, neden ikinci oyuna yeni karakterler eklediğini daha rahat bir şekilde anlayabiliyoruz.
Sona geldiğimizde The Last of Us: Part 2’yi çıktığı gün deliler gibi oynayacağımdan eminim. Ancak ikinci oyunun, ilk oyunun büyüsünü bozacağından ve satış politikaları yüzünden geliştirildiğini bildiğim için, The Last of Us: Part 2’nin kafamda oluşan The Last of Us hikayesini bozacağını düşünüyorum. Umarız ikinci oyunun sonuna geldiğimizde, Joel ve küçük Ellie’nin arasında geçen duygusal bağın özlemini çekmeyiz. Fakat Naughty Dog’a güvenim tam olduğu için, ikinci oyunu çok güzel bir şekilde kotaracaklarını düşünüyorum.