Oyun Ön İncelemeleri

The Pit: Dog Eat Dog

Son dünya savaşından birkaç yıl sonra neredeyse tüm insanlığın izleri silinmek üzereydi. Dünya üstünde artık yüksek bir medeniyet yoktu, büyük bir karanlık ve kaos hakimdi. Sadece en güçlü olan hayatta kalıyordu. Yeryüzünün her bölgesi farklı bir klan tarafından eski geleneklerle yönetiliyordu. Şimdiyse klanlar için zafer iki şeyle ölçülüyordu: Büyük dövüş kubbeleri ve güçlü savaşçılarıyla.

Zaman, Roma İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü döneme dönmüştü. Her yerde insanların birbirleriyle kana kan çarpıştığı arenalar vardı, yani dövüş meydanları. Köleler, altına aç askerler, acımasız tüccarlar ve profesyonel dövüşçüler. Amaç belliydi, dövüşte ölmek ya da kazanmak.


Gelecekte bir destan!

Freedom Factory Studios tarafından geliştirilen The Pit: Dog Eat Dog, eski yöntemlerin işlediği alternatif bir gelecekte geçiyor. Post apokaliptik bir atmosferi, gladyatörlerle harmanlıyor. Bu zamanda tabii ki gladyatör dövüşleri göremeyiz, ancak Spartacus dizisini izlemişsinizdir, dövüşlerin ne kadar kanlı ve şiddetli olduğunu diziden de olsa görmüşsünüzdür. İşte aynı ortamı alın, ancak silahları ve zamanı değiştirip The Pit’e uyarlayın. Elimize böyle bir yapım geçecek. Oyun normalde Hack’n Slash tarzında, ancak merkezi olarak arena dövüşlerine odaklanmış durumda.

The Pit, arena dövüşlerinde seyrederken en önemli kısımlardan biri, kullanacağımız silahlar olacak. Bu silahlar gerçekten de ilgi çekici duruyor. İnsanlar teknolojiye pek alışık olmasa da, günümüz silahları emrimizde olabilecek. Arenalarda yarı otomatik tabancalar veya pompalı tüfek kullanabileceğiz. Ateşliler dışında modifiye edilmiş kocaman kasap bıçakları, büyük sivri uçlu çekiçler, elektrikli testereler, ok-yay ikilisi, çivi tabancası gibi silahlar da olacak. Bunların hepsinin belli bir dengesi ve vuruş hassasiyeti olacak.

Mesela tabanca ile uzaktan rakibinize ateş ederken, ondan fazla güç götüremeyeceksiniz, ancak hızlı olacaksınız. Büyük bir çekiçle işler daha da değişecek. Ağır, ancak vurduğu zaman direkt olarak yardıracak. Rakibiniz ölümcül yaralar alabilecek.

Gelelim diğer iki önemli noktaya, yetenek ağacınız ve dövüş taktiklerine. Artık aksiyon oyunlarında RPG öğelerine sıkça rastlar olduk. İyi ya da kötü bir şekilde geliştirme veyahut yetenek kısmı işin içine giriyor. The Pit, bu konudaki örneklerden biri ve umarım iyi bir örnek de olacak, çünkü spekülasyonlar bu şekilde. Yeteneklerin tam olarak neler olacağı belli değil, yine de vuruş gücümüzün veya dayanıklılığımızın artması, kısa süreliğine bizlere artı hasar oranı verme gibi klasik özelliklerin yer alacağı söyleniyor. Yine de bunlar da kesin değil. Diğer özellik ise taktikten geçiyor.

Yapacağımız bir yanlışlık bize pahalıya mal olabilecek. Bu yüzden düşmanlarımıza karşı akılcı saldırmamız gerekecek. Onların da elleri armut tutmayacak, bizleri zayıf yönümüzden vurmaya çalışacaklar. Freedom Factory Studios, bu konuda yapay zekayı da önemsiyor, aslında her firma böyle yapıyor. Hayatta kalmayı engelleyen iki faktör ise, dayanıklılık ve yorgunluk. Sonuçta karakterimizin belli bir dayanıklılık gücü olacak ve yorulabilecek de.

Her yer kan

Yapım, bizleri görsellik bakımından da tatmin edecek duruyor. Özellikle karakter modellemeleri ve arenalar ön planda olacak. Tabii ki böylesi bir oyunda bolca kan da bulunacak. Karakterlerin hareketleri de gerçekçi olacak, çuval gibi animasyonlara rastlamayacağız. Senaryo haricinde farklı oyun modlarına da The Pit’te yer verilecek, ayrıca multiplayer’ı da unutmamak lazım. Online ve Offline olarak 2-4 oyuncu destekli olacak. The Pit: Dog Eat Dog, enteresan bir oyun olarak duruyor. Apokaliptik bir dünya ve gladyatör dövüşleri odaklı. Kulağa fena gelmiyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu