Point and click macera oyunlarına geçtiğimiz hafta bir yenisi eklenmişti. 23 Temmuz’da çıkışını yapmış olan ve The Book of Unwritten Tales’ın yaratıcılarının geliştirdiği The Raven: Legacy of a Master Thief ilk bölümü geçtiğimiz hafta çıkışını yaptı. Aldığı yorumlar ve eleştiriler çok olumluydu. Bizleri riskli ve bir o kadarda macera dolu bir serüvene sokuyor The Raven: Legacy of a Master Thief. Gelin hikayesine biraz göz atalım.
(Artık yazımın kalan kısmında oyundan The Raven diye kısaltarak bahsedeceğim.)
The Raven bizleri ilk olarak 1960’ın Paris’ine götürüyor. Centilmen usta bir hırsız olan The Raven bütün Avrupa tarafından aranıyor. The Raven’da üç tane baş karakter bulunuyor. Polis Memuru Anton Jakob Zellner, Dedektif Nicolas Legrand ve The Raven. The Raven, Avrupa’da bulunan en tehlikeli suçlulardan biri olarak biliniyor. Dedektif Nicolas ise bir hırsızlık sırasında onunla karşılaşıyor ve onu yaralıyor.
Daha sonra ise 1964’ün Londra’sına gidiyoruz. Eski bir antik yakut – ayrıca Sphinx’in gözlerinden biri olarakta biliniyor – İngiltere Müzesi’nden çalınıyor. Nicolas suç mahallinde bir kuzgun tüyü farkediyor. Bu da kafalara şu soruyu getiriyor ister istemez: Acaba birisi kuzgun ayak izlerini mi takip ediyordu? Dört yıl önce vurulmuş olan The Raven’ın geri döndüğü düşünülüyordu.
Oynanış yapısı klasik point and click sistemi. Etraftaki NPC’lerle sürekli olarak konuşuyoruz olaylar hakkında bilgiler toplarken onlar hakkında da bilgiler ediniyoruz. Sürekli olarak eşyalar karşımıza çıkıyor ve bir çoğunu birleştirerek ortaya yeni malzemeler, eşyalar çıkartıyoruz.
Opsiyonel bulmacalar ve onları çözme tarzınız alacağınız puanı etkiliyor. Yüzlerce kamera açısı bulunuyor ve sürekli olarak farklı bir açıdan kendimizi görüyoruz. Sinematikler özenle hazırlanmış ve oyunda pek çok kez karşımıza çıkıyor.
The Raven’ın ilk bölümü olduğundan oyunda daha çok mekanları, karakterleri ve hikayeyi anlamaya çalışıyoruz zaten oyun da bu şekilde ilerliyor. Grafiksel olarak değerlendirmek gerekirse eğer hoş ve yumuşak grafikleri var diyebilirim. Çok kastırılmadan diğer point and click oyunlarında da olduğu gibi özenle hazırlanmış. En azından göze hoş geliyor. Seslerde hiçbir sıkıntı yok gerektiği gibi düzgünce işliyor ve gayet iyi hazırlanmış. Müzikleri de tıpkı sesleri gibi çok kaliteli. Özellikle seslendirmelere çok iyi.
Point and click tarzındaki oyunları seven kişiler bu oyuna bayılacaklardır fakat benim gibi daha aksiyon sever oyuncularında The Raven’ı bir kenara not alması lazım. Şimdilik daha ilk bölümü yayımlandığında pek ısınamadım ama açıkçası merakla diğer iki bölümü bekliyorum. İkinci bölüm 27 Ağustos’ta, üçüncü bölüm ise 24 Eylül’de çıkışını yapacak. Bir suçu ortaya çıkarmak her zaman oyuncuların ilgisini çeker ve The Raven’da bu sistem çok iyi oturtulmuş.
