The Regiment
Sürpriz yumurtaları bilirsiniz, çikolata kabuğunu soyduktan sonra plastik
sarı kısmından ilginç bir oyuncak çıkardı. Aslında oyuncak dedikleri üç parçalık
ufacık bir şeydi, çocuktuk ufacıktık bizde kanardık. “Aaaa bak benim oyuncağım
ne güzel seninki ıyyy” diğer sürpriz yumurtacılara karşı çamura yatardık. Bazı
firmaların oyunları da buna benzer, ancak bu sefer siz ona karşı çamura
yatmazsınız, o sizi çamura yatırır. Nedeni ise yapımcı firmadır. Adamlara ne
güveniniz vardır ne de güvensizlik, ikisinin ortasında birşey. Kuju
Entertainment da işte böyle bir yapımcı, Fire Warrior ile beni şaşırtan, aşmış
bir firmadır. Genel olarak elini attığı pek çok proje başarısız oldu, ama olsun
severiz kendilerini, uzun zamandır aramızdalar nazar değmesin.
Takke Düştü Kel Gözüktü
Yapımda S.A.S.(British Special Air Service) adındaki bir anti – terrör timini
canlandırıyoruz. Böyle bir timin yapması gereken gibi rehine kurtar, düşmanı
etkisiz hale getir, şurayı patlat vb… görevleri yapmaya çalışıyoruz.
Çalışıyoruz dedim çünkü oyun genel olarak buna izin vermiyor. Aslında iyi bir
açılış yapan The Regiment sade ve temiz menüsü ile dikkat çekiyor. Hemen
menüdeki ekstralara bakıyoruz. S.A.S ekibinde kıdemli bir yetkili olan John
McAleese güzel bir videosu ve açıklaması var. Bu dikkat çekici, çünkü videoyu
izlediğim zaman içimden “Helal olsun yapımcılara gerçek S.A.S timinden
yetkililer ile çalışmışlar” diye aklımdan geçirmiştim. Görevlerden önce
McAleese, oyuna aktarılan görev yerlerinin gerçek mekanından bizlere ne yapmamız
gerektiği hakkında bilgi veriyor. Oyuncuyu atmosfer içine sokmak için iyi ve
sağlam bir giriş, işte bu noktadan sonra bağlantı kopuyor.
Girer girmez ilk bomba, ekip arkadaşlarımızı kontrol edemiyoruz, genel olarak
bizi takip etmeye çalışıyorlar veya kendi kafalarına göre öylece takılıyorlar.
Ben bu adamları anlamış değilim. Şöyle ki 40 M uzaktaki düşmanı tek atışta
öldürüyorlar, ama gel gelelim burunlarının dibindeki adamı tuturamıyorlar, bu da
ayrı bir olay. Diğer enteresanlık ise siz düşmanlara ateş etmeye başladıktan
sonra ekip arkadaşlarınız da size katılıyor. Kısaca fitili genelde siz
ateşliyorsunuz, gerisini onlar yakıyor. İllaki takım arkadaşlarınıza hedef
göstertmeniz lazım, çünkü onlar bunu düşünüp de hareket etmiyorlar.
Takım arkadaşlarınızdan daha geri zekalı olan yapay zeka ise ayrı bir olay.
Yaptığı tek şey saklandığı yerden keklik gibi vücudunun yarısını dışarı çıkarmak
veya etrafta çöpleyen tavuklar gibi dolaşmak. Bunların dışında arada sırada size
ateş etmek gibi eylemde bulunabiliyorlar. Odaya girdiğim zaman adamlar üç
kişiydi, ellerinde de iki rehine vardı. Birde ekip arkadaşlarım, ben girmeden
aksiyona giremiyor ya, tek başımayım. Teröristler ise sanki kapıya komşularının
kahve isteyen çocuğu gelmiş gibi bana bakıyorlar. Kapıyı kırmışım içeri
girmişim, elimde silah, sizleri harcayacağım ama düşmanda yapay zeka kodu
unutulduğundan bana ateş etmiyor.
Unreal Nasıl Katledilir?
Unreal grafik motorunun gücünü hepimiz iyi biliriz, versiyon 3.0 ile iyice
çoştu. The Regiment son versiyonu kullanmasada Unreal teknolojisi kullanıyor.
The Regiment’den önce çıkan Thief 3’ü hatırlıyorumda, o gölgelendirme efektleri
nasıl kotarılmıştı oyuna. Efektler ve modellemeler olsun daha önce çıkmasına
karşın oldukça iyiydi. Oldukça modifikasyon yapılmış bir Unreal grafik motoru
tarafından o grafikler çiziliyordu. Onu geçtim, Tribes Vengeance aklımda, onda
da Unreal Engine vardı, grafikleri iyiydide. Gel gör ki bu iki oyun The
Regiment’den daha önce çıkmasına karşın, ondan çok daha iyi grafiklere sahipti.
Bu yapımda güzelim grafik motorunun ne kadar kötü kullanıldığına şahit
olabilirsiniz.
Oyun teknik olarak Unreal teknolojisi kullansa da bu teoride kalıyor. İş
uygulamaya gelince ne yazık ki sular yerinde durmuyor. İşin çılgı çıkan kısmı
ise hep aynı modellemelerin karşınıza çıkması. Görev başında öldürdüğünüz
düşmanınız uzaylı olmasının verdiği özellikle kendini kopyalayıp, başka bir
bölümde sizden öç almak için geri dönebiliyor. Peki grafikler hiç mi iyi değil?
Potansiyel olabilirmiş, ama bu hallerinle sadece sırıtıyorlar.
Karma Engine fizik motoru, Unreal teknolojisinin nimetlerinden biridir. Eğer onu
da iyi kotarırsanız, oyunda iyi bir fizik modellemesine sahip olabilirsiniz.
Kuju grafiklerde yaptığı hatayı fizik modellemesinde de yapmış. Genel olarak
çevrenizde etkileşime girebileceğiniz çicek ve saksı ikilisi yer alıyor, bunun
dışında başka bir şey beklemeyin. Düşmanlarınızın bir de ölüş şekilleri var,
evlere şenlik. jimnastik yapayım öyle öleyim veya karate modellemesi veren ölüm
şekilleri, oyun içinde son derece yaygın.
Ses konusunda diğer teknik ayrıntılara göre biraz daha iyi. Oyun içindeki bazı
efektler birbirini andırsa da, seslendirmeler fena sayılmaz. Özellikle görev
başınlarında verilen brifingte S.A.S yetkilisi John McAleese’in anlatımı ve
kendi sesi ile size görevi anlatması oldukça iyi yapılmış. Bunun dışında sesleri
yine de normale vurduğumuz zaman oyun bu konuda da geri kalıyor. Sadece kendi
içinde teknik olarak sesler daha iyi sayılabilir.
Olmayan emirler
SWAT veya Rainbow Six gibi oyunlarda adamlarınıza, işte ileri git veya şurayı
koru gibi emirler verme imkanınız var. The Regiment’da böyle bir olay
bulunmuyor. Normal olarak emir verebilmeniz, herhangi bir yerin kapısını açmak
için verdiğiniz talimatlardan oluşuyor. Onda da takım arkadaşlarınız geç olarak
algılayıp, emri uyguluyorlar. Gerçi şu ana kadar el bombası ile kapıyı açın
dediğim zaman, onlar hiç takmadı bile. Bir kaç kere emri tekrarladığım zaman
kapıyı tarayıp, öyle açtılar. Bunun haricinde ekip olarak ilerlerken emir verme
gibi bir olayı unutun, çünkü yok!
Arcade veya simülasyon olarak iki oyun tarzı var, ancak her iki şekilde de oyun
fark etmiyor, yine kötü yine kötü. Arcade tarzını denediğinizde biraz daha fazla
düşman karşınıza çıkıyor ve aksiyon dozajı biraz daha artıyor. Simülasyonda ise
düşmanlarınız güya saklanmaya çalışıyorlar, aksiyona fazla girmiyorlar ama hepsi
traş oluyor. İkisini de deneseniz pek çare etmiyor kısacası.
Arabirim ekranı kapatmıyor, ama size bilgi vermekten de uzak. Dört adet gaz
maskesi ve iki şarjör resmi ile cephane ve sağlık durumunuz gösteriliyor, bu
kadar, gerisi selametle. Yapımcılar oyuna önceden plan yapmadan, hazırlanmadan
gireceksiniz, tüm hesaplarınızı gerçek zamanlı olarak yapım içinde
uygulayacağımızı söylüyorlardı. İyi hoş da birincisi takım arkadaşlarım yüzüne
bu planı kafama göre uygulayamıyorum, uygulasam bile düşman gerizekalı
olduğundan işin zevki çıkmıyor. Ayrıca önceden silah seçme gibi bir şansımızda
yok, görev başında bize bazı silahlar veriyorlar ve; “hadi terörist avlamaya”
diyorlar. Bari buna izin verselerdi, ama vermemişler. Silah olarak keleş,
taramalı, bıçak, el bombası, sniper, uzi vs… olarak yelpaze oldukça geniş.
Hatta öldürdüğümüz düşmanlarımızında silahlarını alabiliyoruz. Yalnız silahları
görev başında seçme gibi bir imkanımız yok. Bu arada eğer arcade mod’unda
oynarsanız, tek veya seri olarak ateş etme gibi bir seçeneğimiz mevcut,
simülasyonda ise bu durum yer almıyor.
Uçtu Gitti Hayallerim
Multiplayer ise biraz daha ilgi çekici gelebilir, tabi ki oynayacak adam
bulabilirseniz. Bırakın oyuncuları, The Regiment’in yapımcıları bile çoklu
oyuncuya girmiyordur. Co- Op olarak ister görevleri oynayın, isterseniz takım
olarak karşı karşıya gelin artık size kalmış.
Yazıya başlamadan önce şöyle bir düşündüm bu adamlar ne yapıyor. Sen git
S.A.S’da çalışan Rhett Butler ve John McAleese gibi kıdemli görevlilerden yardım
al, geliştir sonrada gel böyle piysaya sür, böyle elinde patlasın, yazık. Evet
The Regiment aslında ilk ön inceleme yazısını okuduğumda beni oldukça
heyecanlandırmıştı. Gerçek anlamda bir şeyler bekledim, ama yapımcı Kuju’dan
dolayı şüpheli de bakmıyor değildim. S.A.S’dan yetkililer ile çalışılmış, Unreal
teknolojisi kullanılmış. İşte iş burada yapımcı şirketin yaratıcılığına kalıyor,
aslında bu iki sağlam temel üstüne kaliteli bir yapım oturtulabilirmiş. Yazık
oldu diyorum, güzel olabilecek bir oyun yine sınıfta kaldı. Kuju bunu hep
yapıyor, oyunlarını sağlam temel üstüne kuruyorlar, sonra ise üstünü çürük
örüyorlar. SWAT ek görev paketi Stetchkov Syndicate ile çıkarma yapacak, zaten
Rainbow Six’in yeni üyesi de piyasada The Regiment’in şu hali ile rakiplerine
karşı pek şansı yok. Yapım rakiplerine göre basit kalıyor, yani fazla ayrıntıya
girmiyor. Belki bu yüzden denemek isteyenler, oynamak isteyenler olabilir veya
ben taktik – FPS manyağıyım her şekil oynarım derseniz karar size kalmış.
Puanına bir kez daha bakın derim.