The Suffering
Issız bir adaya inşa edilmiş Abbott Devlet Hapishanesi, yüzyıllar sonra ortaya çıkan bir gizem, ailesini öldürmekten suçlu bulunmuş bir adam ve dört bir yanı saran kana susamış yaratıklar. Midway, konsol kullanıcılarına şimdiye kadar hiç görmedikleri tarzda bir korku oyunu sunuyor, The Suffering.
Midway bol kanlı ve vahşet dolu oyunlarıyla ünlenmiş bir firma. Yaptıkları oyunların şiddet seviyesi zaten üst düzeyde, bir de korku oyunu yapmaya kalkınca böyle bir oyunun ortaya çıkması kaçınılmaz. Suffering belki de bugüne kadar yapılmış en kanlı, en rahatsız edici, en sert ve en karanlık action oyunu.
Kanun karşısında boynumuz kıldan ince
Karakterimiz Torque, karısını ve iki çocuğunu öldürmekten idama mahkum edilmiş bir suçludur. İdamına kadar geçecek bu son günlerini Carnate adasında bulunan Abbott Devlet Hapishanesi’nde geçirmeye mahkum edilmiştir. Ancak bu ada ve üzerinde bulunan bu hapishane sıradan bir yapı değildir. Oldukça ürkütücü bir geçmişe sahip olan hapishane, çok geçmeden doğaüstü güçler tarafından ele geçirilir ve idam için getirilmiş olan karakterimiz Torque bir anda kendini serbest bırakılmış bulur. Buraya kadar her şey normal ve sıradan gözüküyor elbette; ama oyunu diğer korku oyunlarından ayıran bundan sonraki kısmı; çünkü karakterimiz Torque geçici bir hafıza kaybı geçirmektedir. Ailesini öldürdüğü iddia edilse de bunun doğru olup olmadığını ya da karakterimizin bir komploya kurban edilmiş olabileceğini dahi hiç bir şekilde bilemiyoruz. Oyun boyunca hem bu adadan kurtulmaya, hem geçmişimizi netleştirmeye, hem de etrafta bulunan sayısız yaratığı yok etmeye çalışıyoruz.
Oyunun bilindik korku oyunlarından farklı olduğunu söyledik, durduk. Bu güne kadar yapılmış tüm korku oyunları öldürmekten çok hayatta kalabilmek üzerine kurulu idi. Suffering’de karakterimiz, bırakın hayatta kalabilmek için yaratıklardan kaçmayı, “Karşıma birkaç yaratık çıksa da, hepsinin icabına baksam” düşüncesinde. Dolayısıyla oyun boyunca bol bol yaratık keseceğiz. Başta fazla problem olmasa da ilerledikçe karşılaştığımız yaratık sayısı epeyce artıyor. Hatta bazen bir holde on-on beş yaratıkla kapışabiliyoruz. Böylece oyunumuz bir survival horror değil de, bir action horror ismini hak ediyor.
Elbetteki bulmacalara da yer var, ancak bunlar Resident Evil ve Silent Hill’de alıştığımız gibi doğaüstü objeleri birleştirmekten çok daha gerçekçi diyebiliriz. Kilitli bir kapı ile karşılaştığımızda bunu açmak için, gidip kontrol odasından elektronik kilidi açmamız gerek vs. Oyun ilerledikçe karşılaşacağımız bulmacalarda giderek zorlaşıp komplike hale geliyor.
Bu yaratıkların hakkından anca başka bir yaratık gelir
Karakterimiz Torque aynı zamanda güçlü bir yaratığa dönüşme kabiliyetine de sahip. “Insanity meter” ismi verilen barı doldurduğumuz zaman, bu güçlü yaratık moduna geçebiliyoruz. Yaratık moduna geçtiğimizde, düşmanlarımıza silahla veremeyeceğimiz kadar zarar verebiliyoruz. Ayrıca defansımızda bir o kadar güçlenmiş oluyor. Dolayısıyla bu özelliğimizi bol düşmanla dolu yerlere saklamamız daha mantıklı. Burada dikkat etmemiz gereken, yaratık modunda geçici bir süre kaldığımızdan, ne zaman biteceğini iyi hesaplamamız; çünkü onlarca düşmanın arasına korkusuzca daldıktan sonra bir anda kendimizi eski halimize dönmüş bulursak, hayatta kalmamız pek kolay olmayacaktır.
Grafikler son derece kasvetli ve karanlık yapıda. Oyunumuzun başında hapishane normal olsa da, içten içe bir huzursuzluk hissediliyor; ancak tüm ışıklar sönüp lanet ortaya çıktığında, her şey son derece kasvetli bir hal alıyor. Boş olan odalar bile insana her an bir şey olacakmış hissi veriyor. Oyunda kullandığımız fenerimizin aydınlattığı yerin kısıtlı olması, korku unsurunu tamamlıyor. Sesler ise, tüm korku oyunlarında alıştığımız gibi oyuncuyu rahatsız edici yönde. Ancak bu rahatsız edici seslerin atmosfere yaptığı etkiyi göz ardı etmek olmaz. Oyunun 5+1 sistemine olanak tanıması da ayrı bir özelliği.
Oyunda insanı korkutacak küçük ayrıntılara da yer verilmiş. Bir odayı fenerimizle incelerken, gördüğümüz bir objeyi ya da ölmüş bir yaratığı dönüp bir daha baktığımızda göremeyebiliyoruz. Bu durumda ilk vereceğiniz tepki
“Vaay, oyundaki hataya bak, ölmüş yaratık yok oldu” olsa da, az sonra arkanızdan o yaratığı saldırır halde bulunca, korkudan bir anda sıçrayabilirsiniz.
Kontrollere gelince maalesef burada teklediğini görüyoruz. Çünkü oyunun başlarında her dakika kamerayı doğru ayara getirmek çok problem olmasa da; oyun ilerledikçe ve yaratıklar tarafından etrafımız sarıldıkça, artık kamera düzeltmek imkansız hale geliyor; rasgele sağa sola ateş etmek durumunda kalıyoruz.
Düşmanlarımızla yakın dövüşe girmek pek akıl kârı değil. En iyisi düşmanımızı karşımıza alıp geri adımlar atarak ateş etmek. Ayrıca etrafta göreceğimiz patlayıcı objeleri de akıllıca kullanarak toplu katliam yapabiliriz.
Son olarak Suffering, umduğunuzdan daha fazla yenilik ve korku unsuru içeren bir oyun. Aşırı kanlı ve vahşet içermesinin haricinde pek fazla eksi yanı yok. Eğer uzun zamandır korku oyunlarına hasretseniz ya da artık daha fazla action içeren korku oyunu arıyorsanız, doğru yerdesiniz.