The Temple of Elemental Evil
“What the hell is a baajetzu?” Greyhawk seti Wiards of the Cast tarafından
dirilttiğinde sloganı buydu. Dürüst olmak gerekirse Geyhawk’ın ilk haline yetişemedim. Masaüstü ortamına gitmeden uzun süre önce Greyhawk’ın basımı durdurulmuştu. Greyhawk ne diyecek olursanız, Tolkien‘in Orta Dünyası, Weis&Hickmann’ın Dragonlance’i , Greenwood’un Forgotten Realms’ı gibi bir dünya olduğunu söyleyebilirim size. Geçen zaman içinde Greyhawk kitapları raflardaki yerini buldu ve ilk oyunu da ekranlarımıza yerleşti.
Kötülüğün kaynağına yapacağımız yolculukta bize altı kişilik bir parti eşlik ediyor (İlerde NPC de alabiliyoruz). D&D‘in üç buçukuncu basımı olarak lanse edilen kurallarla karakterlerimizi istersek biz yaratabiliyoruz. D&D kuralları ile ilk kez karşılaşan bir oyuncu iseniz karakter yaratmak yerine, hazır karakterlerden seçmenizi öneririm. Partide en az bir Cleric ve bir Mage olmasına dikkat edin. (Rogue de olsa iyi olur) Özelliklere, yeteneklere kısa açıklamalar konulmuş olsa da bu yeterli olmuyor. Örnek vermek gerekirse silent spell feat’ında büyüyü sessiz bir şekilde yapabileceğimiz yazıyor ama onu ezberlemek için iki büyük levelda slot harcamanız gerektiği yazmıyor.
Karakter yaratırken sürekli dönen arka plan, uzun süren bu işlem esnasında oyuncunun başını ağrıtabilir.Tecrübeli bir oyuncu için büyük keyif veren karakter yaratımından sonra oyuna başlıyoruz. Render edilmiş arka plan, 3D çılgınlığının yaşandığı bu dönemde gözüme hoş göründü diyebilirim. Çok iyi işlenmiş çevre, detaylı harita, kaliteli karakter çizimleri oyunun artı yönleri. Güzel grafikli ama bütünlük ve içerik açısından eksik olan bir demodan sonra oyunumuza başlıyoruz. Bilgisayar, grafikleri işlerken biraz zorlanıyor ve süreksizlik özellikle ekran kayarken insanı rahatsız ediyor. Uyumlu müzikler ve alışıldık ses efektleri güzel grafiklerle birleşince oyun daha sürükleyici oluyor.
Oyunda kullanılan turn-based yani sıra tabanlı dövüş sistemi çok hoşuma gitti. Her round başında insiyatifler her karakter için (düşmanlar dahil) tek tek atılıyor ve karakterler bu zara göre sırayla hareket ediyorlar. Yani ilk başta sizin rahibiniz saldırıyor, akabinde bir hobgobline sıra geliyor, zamanı bitiyor sonra savaşçınız devreye giriyor. Bu round sistemi bence elim sende oyununu andıran kötü round sistemine göre daha iyi. Ayrıca masaüstü dolayısı ile gerçekçiliğe bir kat daha yaklaşılmış. Her round’da her karakterin belirli bir zamanı var be bu sürede istediğinizi yapabiliyorsunuz.
FRP’lerde alıştığımız Inventory ekranında göze çarpan yegane bölüm weapon combo (kombinasyon) bölümü. Burası , karakterlerinizin elindeki silahaları hızlı bir şekilde değiştirmenizi sağlıyor. Büyüler, tanıdığımız d&d büyüleri ve önceden memorize ediyoruz. Memorize etmek için büyülerin isimlerini slotlara taşıyoruz. (drag and drop) D&D oyun sistemine yabancı olan oyuncular için birkaç tavsiyem var. Mage’lere touch (değerek yapılan) büyülerini ezberletmeyin. Bu büyülerin başarılı olması için büyücünün rakibe çıplak elle “vurabilmesi” lazım. Saldırı zarları (Thac0) düşük olan büyücülerin bunu yapması zor, ayrıca yakın dövüşe girerek onları tehlikeye atmaya hiç gerek yok. İlk levellarda büyücünüze bolca magic misle ezberletin. Rahiplerinize de iyileştirme büyüleri ezberletmeyi unutmayın. Büyü atmak, skill kullanmak için fare imlecini karakterinizin üzerine basılı tutmalısınız. Burada açılan menuden istediğinizi seçebilirsiniz.
Biraz ağır ilerlemesi, karakterlerin 10. level’da takılıp kalması, ve oyunun büyük bölümünün şu ünlü tapınakta geçmesi eksi puanlar olsa da, oyunun yeterince sürükleyici olduğu söylenebilir. D&D ile sıkı fıkı biriyseniz bu oyunu almanızda hiçbir sakınca yok. Pool of Radiance gibi bir hayal kırıklığından çok çok daha iyi olduğu kesin. Yine de daha hareketli , daha kolay bir oyun isterseniz Gothic II‘ yi es geçmeyin.