Oyun İncelemeleri

The Walking Dead: Season Two Episode 5 – No Going Back

Nefes almaya çalışıyorum, bedenimi kontrol etmeliyim. Hayatta kalmalıyım çünkü bana bu öğretildi. Pes etmek ve belki de ölümün huzurlu yolunda yürümek de bir tercihti. Bildiğimiz dünya artık eskisi gibi değildi. Ölüm her yerdeydi ancak “ben” asla kolay yolu tercih etmem çünkü kolay yolu tercih etmek, sadece güçsüzlerin tercihidir. Ben güçlüyüm!

Yeni bir hayat… Kim istemez ki zorlukların bir kerede tatlı bir meltemle esip gitmesini. Kim istemez ki kötü anıların bir sinek ısırığı misali ufak bir etlkiyle yok olmasını ancak bilirsiniz o kaşıntı asla kolay kolay yok olmaz. Zaman… Zamanla insan kalbindeki en derin yaralar bile kapanır. Zor olan ise ihtiyacımız olan o zamanın geçmesini sağlamaktır.

Telltale Games’in nimetlerinden biri olan The Walking Dead ile tekrar birlikteyiz ve Clementine’ın hissettikleri, uzun süredir hiç bu kadar duygusal anlar yaşatmamıştı oyuncuya. Bu sefer yanınızda yanaklarınızı temizleyecek bir şeyler ayarlayın çünkü çok zor kararlar sizleri bekliyor. Clem…Ah Cleam…Yeter ki sana bir şey olmasın. The Walking Dead serisinin ikinci sezonunun son bölümü olan “No Going Back”, belki biraz iddialı olacak ancak en zor kararların verildiği ve duygusal anlamda oyuncuyu etkileyen, hatta tadında bir final demek çok doğru bir karar olur.

Zengin bir senaryo ve özünde bir oyun olarak değerlendirmek, hala bir hata olarak görülse bile bir dizi misali ekran başına kitlemesi, The Walking Dead’i yeterince başarılı bir yapım olarak karşımıza çıkartır. Birinci sezonun final bölümünün ardından yaşanan duygu patlamasını Telltale Games, çok güzel bir senaryo ile kapatmış. Hikayenin hiç beklemediğimiz şekilde ilerlediğini ve bazı seçimlerimizin ne olursa olsun, gidişatı değiştirmeyeceğini üzülerek söylüyorum. Aylaklar, bu sefer The Walking Dead’in en büyük sorunu değil çünkü “brace yourself winter is coming” evet kış kapıda ve grubumuzun bu sefer düşünmesi gereken daha önemli sorunları var.


DEVAMI DİĞER SAYFADA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Henüz The Walking Dead serisine başlamadıysanız, şu an tam zamanıdır. Hazır iki sezon da bitmişken, kendinizi oldukça başarılı bir maceraya adayabilirsiniz ancak uyarmakta fayda var: bu oyun sıradan bir macera oyunu değil. Biz dizi gibi sıra sıra kendisini takip eden olayların bir bütünü. Dram en üst noktada ve her ne kadar kategorisi gereği kendisini bir oyun olarak lanse etse bile, bazılarınız için The Walking Dead, farklı bir noktada. Konumuza dönecek olursak…

No Going Back, The Walking Dead serisini yine yarı yolda bırakan (kısmen) ve devamını da sabırsızlıkla bekleten bir bölüm.

Dikkat seriyi oynamayanlar için birazdan yazacaklarım “spoiler” içermektedir.
Takipçileri için ufak bir özet geçelim. İkinci sezonun dördüncü bölümünde yani Amid The Ruins’te Rebecca’nın bir bebeği oluyordu ve grubu tekrar hayata bağlayan en önemli varlıklardan biri haline geliyordu. Tabii o şartlarda doğum gerçekleştirmek, doğal olarak Rebecca’yı oldukça zor durumda bırakmıştı. Jane, belki de grubun hayatta kalma konusundaki en uzman kişisi, bizi terk etmiş ve Luke ile yakınlaşmaktan da oldukça korkmuştu ve hatta Clem’in ölümünü görmek istemediğinden yanlarından ayrılmıştı. Kenny’nin grubu germesi ve yaşadığı duygusal çöküntü, onu korkulacak bir adam haline getirmişti. Mike ve Bonnie ise gayet uyumlu bir şekilde, grupla hayatta kalmaya devam ediyordu. Luke ise Jane’in ayrılmasının ardından Kenny ile ciddi bir tartışma yaşamış ve Clem olarak bir şekilde aralarına girmeyi başarmıştık. Tabii bölüm sonunda bize çok önemli bir karar bırakılıyordu (her zamanki gibi). Rebecca sınırları zorlayıp, kendisini ölüme terk etmişti ve bebeği kurtarmak için ya onu vuracaktık ya da yardım isteyecektik. Sonunda ise… Siyah ekran ve silah sesleri.

Spoiler bitti. Kaldığımız yerden devam edebiliriz.
No Going Back’in genel hattıyla senaryo olarak yeterince başarılı olduğunu tekrar belirtmeme gerek yok diye düşünüyorum. Gelelim işin grafik ve oynanış kısmına.

Bu bölümde, özellikle karakter ilişkileri ön plana çıkartılmış ve bir önceki bölümlerden pek de farkı olmayan grafik detaylarıyla karşı kaşrıyayız. Ufak tefek hatalar dışında, gözümüze çarpan çirkin bir durum yok. Yani grafik macera türünü, olması gerektiği gibi oyuncuya sunuyor. Kontrol kısmı ise tekrar etmek gibi olacak ancak eski bölümlerden farksız, en azından ikinci sezondaki kontrollerin tamamına sahibiz. Kolay ve anlaşılır olmasının yanında, oynanış anlamında dördüncü bölümden daha fazla zamanımızı alıyor. En azından sadece izlemekle yetinmiyoruz diyelim.

DEVAMI DİĞER SAYFADA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Son olarak
No Going Back, Telltale Games’in “sürpriz ve şok” karışımı duygu karmaşası yaşatan bölümlerinden biri. Uzun süredir birilerini veya bir olayın gidişatını tercih etmekte hiç bu kadar zorlanmamıştım sanırım. Zira sezon bittiğinde seçiminizden pişman olup, karar değiştirmeniz de muhtemel çünkü birbirinden farklı sonlar sizleri bekliyor. Özellikle karakterler arası tercih durumunu yaşadığımızda, her karakter farklı bir sonu oyuncuya sunuyor ve muhtemelen üçüncü sezon, daha etkileyici bir şekilde gelecek.

Doğru zamanda, doğru notalarla oyuncuya sunulan başarılı müzikleri ve iki saatlik oynanışın ardından, karakterlere olan bağlılığınızı tekrar gözden geçirmenizde fayda var. Onların doğası, davranışları ve sevgi anlayışları, Telltale’in bize yansıttığından daha farklı olabiliyor. Clementine için en doğru olanı karar verirken, zorlanabiliyoruz ve onun gerçek kişiliğini keşfetme şansına erişiyoruz. Bu sefer her karakter limitini ciddi anlamda zorluyor ve tekrar kendimizi şu cümleleri tekrar ederken buluyoruz “yeter ki sana bir şey olmasın Clementine.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu