Oyun İncelemeleri

The Walking Dead: Season Two

Her insan bir noktada bir şeyler kaybeder. Duygularını, kurduğu bağları, anılarını veya bazen kendisini. Kimi zaman ise çekip gitmen gerekir, bütün yaşantılara rağmen, bütün çekilen çizgilere rağmen, sadece gidersin, başkalarının iyiliği için, çoğu zaman ise, kendi iyiliğin için.

İnsan bencil bir varlık, seçimleri ve sonuçları arasında geçen sürece yaşam diyen, buna uygun olarak süreçleri yaşayan, zaman denilen kavramın içerisine hapsolmuş, oldukça trajik ve bencil bir varlık.

“Soğuk dışarılarda, gözlerinde kurumuş kanlar olan bir Clem’di bazen yaşam.”

Ve nereye gidersek gidelim, özgürlük diye tanımladığımız kafesin içinde birer tutsağız.

Çocuklar ise zamanın başlangıç ile bitiş çizgilerinde duran, tamamen temiz kafeslere sahip, hayatın katmanlarından bağımsız, pür ruhlar.

Bu sebeple çocukluğunuzu düşünmenizi istiyorum, seneler geçtikçe sizi masumiyetinizden sıyıran o kilit anları düşünün, hayat geçer, insanlar ölür, mevsimler değişir ve kalbiniz dünyanın gerçeklerini gördükçe taşlaşır. Üzülmemek için, hissetmemek için, yaşayabilmek için yaparız bunu. Çünkü hayatta kalmak zorundayızdır, devam etmek zorundayızdır, kendimiz için, bazen ise başkası için.

İnsan bencil bir varlık, seçimleri ve sonuçları arasında geçen sürece
yaşam diyen, buna uygun olarak süreçleri yaşayan, zaman denilen kavramın
içerisine hapsolmuş, oldukça trajik ve bencil bir varlık.

Ve nereye gidersek gidelim, özgürlük diye tanımladığımız kafesin içinde birer tutsağız.

İnsanın hayatta kalma konusunda bencilliği, aynı zamanda en güçlü yanı. Telltale’in Walking Dead serisi ise, bunun ve buna benzer pek çok insani durumun hangi uçlarda yaşanılabileceğinin en güçlü denemelerinden biri. Açık konuşmam gerekirse, hikayeler benim için çok önemli olduğundan, oyunlardan yana seçimimi etkileyen en önemli faktör hikayeler olmuştur. Bölüm bölüm, TV dizisi gibi yayınlanan Walking Dead ise ilk sezonuyla zaten çok güçlü bulduğum karakterlere ve hikayelere sahip olan bir yapımdı.

Hep Clem’in üzerine döndü Walking Dead’in hikayesi. “Tamamen saf olan bir şey, kötülük dolu bir dünyada ne kadar saf kalabilir” sorusunu sordu ilk sezon. Aynı zamanda Lee’nin aradığı bağışlanma sorgulandı. Fakat ilk sezonun yegane özelliği, Clem’i, Lee Everett isimli pişmanlıklar ve çelişkilerle dolu bir adamın gözlerinden görmekti. Oyun bizi Lee’nin yerine koyuyor, bizleri sırtımıza taş gibi ağır gelen seçimlerle yüzyüze getiriyordu.

Lee’nin Clem’i hayatta tutma kaygısı yanında, onu içinde bulunduğu dünyadan da korumaya çalışıyordu. Aslına bakacak olursak, Lee, Clem’i çoğu şeyden korumaya çalışıyordu.

Bu bağlamda Walking Dead’in ikinci sezonu gerçekten “devam oyunu” kavramının hakkını veren bir yapım. İlk sezon Clem’in dünyasını Lee’nin gözlerinden görüyorken, ikinci sezon Clem’in dünyasını, Clem’in gözlerinden tecrübe ediyoruz.

“Ve o şapkasını hiç çıkartmadı Clem, yağmurda bozulan telsizleri gibi, işe yaramazdı oysa”

Ve bu gerçekten çok ama çok acı. Walking Dead’in ikinci sezonu, gerçekten acılarla kısa zamanda büyüyen bir Clem’in hikayesi. İlk bölüm, tamamen içinde bulunduğu dünyanın gerçekleriyle uzlaşmış bir Clem görürken, ikinci bölümde yaşadığı kayıpların acılarını kafasında meşrulaştırmaya çalışan, kendisini içinde bulunduğu dünya üzerinde bir yere koymaya çalışan, güçlü bir kızın hikayesini görüyoruz.

Hep Clem’in üzerine döndü Walking Dead’in hikayesi. “Tamamen saf olan
bir şey, kötülük dolu bir dünyada ne kadar saf kalabilir” sorusunu sordu
ilk sezon. Aynı zamanda Lee’nin aradığı bağışlanma sorgulandı. Fakat
ilk sezonun yegane özelliği, Clem’i, Lee Everett isimli pişmanlıklar ve
çelişkilerle dolu bir adamın gözlerinden görmekti.

Telltale ekibi, gerçek anlamda hikayecilerden olşuyor. Özellikle Nick Breckon’ın muhteşem yazımı ile Jared Emerson-Johnson’ın müzikleri, öyle korkunç bir birliktelik içindeler ki, duygusal bir roller coaster sürüyormuş gibi hissediyorsunuz.

Fakat ikinci sezon karanlık, çok karanlık. Özellikle artık Lee, Clem’in hayatında olmadığı için, hızlı bir şekilde büyümek zorunda kalan bir Clem görüyoruz. Clem, küçük bir çocuk olsa bile, karakter olarak öyle büyüyor ki gözümüzde, bir noktadan sonra gerçekten küçük bir çocuk olduğunu unutuyorsunuz, ta ki oyun size bunu hatırlatan seçimlerle karşı karşıya getirene dek.

İkinci sezonun ikinci bölümü ise, serinin giderek artan karanlık skalasına uyarken, aynı zamanda küçük umut kırıntıları besliyor oyunculara. Özellikle öyle bir sahne var ki, koca ofiste gözlerimin ardında biriken ıslaklığı tutamadım.

Bunu size yaşatan çok fazla oyun görmeyeceksiniz yaşadığınız süre içerisinde, hatta ben bunu bana yaşatan çok fazla film ve müzikte hatırlamıyorum, bu bağlamda Walking Dead, Lee ve Clem ile kurduğum bağ benim için o kadar özel ve o kadar değerli ki, size bunu kelimelerle anlatmam gerçekten çok güç.

Oyunla ilgili ise, teknik olarak söyleyebileceğim çok bir şey yok, Walking Dead, bildiğimiz Walking Dead, ikinci sezonun ikinci bölümü ise karakter diyaloglarına, dramaya ve seçimlere çok daha dayanan bir yapıya sahip, kaldı ki bunu iyi bir özellik olarak söylüyorum.

400 Days oynadıysanız, orada konu alınan karakterlerden bazılarını görme şansınız yine devam ediyor, tabii yaptığınız seçimlere bağlı olarak değişebilecek bir durum bu.

İlk bölümde ve ilk oyunda yaptığınız seçimler ise bir Telltale geleneği olarak yaşadığınız hikayeyi etkiliyor, değiştiriyor.

Clementine’ın bizlerle birlikte büyümesi ise, sanırım Walking Dead serisinin en güçlü yanını oluşturuyor. Acılarla büyüyen Clem, yavaş yavaş acılarını yenmeyi öğreniyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu