The Witcher 3: Wild Hunt (Ön İnceleme)
Saygı duyun. Şu an oyun dünyasının belki de en önemli RYO serilerinden birinin yeni oyununun ön incelemesine bakıyorsunuz. Belki de en iz bırakmış karakterlerden biriyle karşı karşıyasınız. Witcher 3: Wild Hunt ve Geralt of Rivia’dan söz ediyorum. Aklımdan tek bir cümle geçebiliyor. Saygı duyun. Ama ne kadar beyhude bir çaba olduğunu biliyorum. Zaten bugüne kadar okuduğum yorumlarınızdan, ilgili haberlere tıklayışınızdan cevabı biliyorum. Buradaki neredeyse herkes CD Projekt RED’e ve yaptığı işe saygı duyuyor. Mesele, CD Projekt RED bu saygının daha fazlasını da hak ediyor mu?
Öncelikle işe hepinizin kafasında dolaşan bir soruyu bertaraf ederek başlayalım. Bu mesele pek fazla konuşuldu. Kimisi cevabını aldı, kiminin kafası ise hala karışık. Witcher 3 serinin finali mi? CDPR’ın CEO’su Marcin Iwinski’ye göre hem evet, hem de hayır. Evet, çünkü büyük ihtimalle Geralt’ın hikâyesi sonlanacak. Kendisini bir daha başka oyunlarda görmeyeceğiz demek değil bu, ama görürsek de ana rolde olmayacağı kesin gibi. Hayır, çünkü Iwinski Polygon’a verdiği röpörtajda aynen şu cümleleri kullandı: “Dünyayı öldürdükten sonra arkamızı dönüp uzaklaşıyor değiliz”. Witcher 3 pek çok şeyin finali olacak ve buna üçlemenin kendisi de dahil, ama evrenden çok uzak kalmayacağız gibi gözüküyor.
Bir şeylerin sonu geliyorsa o bir şeylerin başının olacağını varsaymak da çok uçuk bir konsept değildir, yanlış mıyım? Bu serinin de başı hepinizin bildiği gibi The Witcher ve The Witcher 2: Assassins of Kings. Seri geçmiş oyunlarda yaptığımız seçimlerle bu yüzden çok yakından ilgileniyor. Pek çok RYO’da artık demirbaş hale gelen “save taşıma” Witcher 3’te de vuku bulacak. Tek farkla. Geralt’ın hikâyesi sabit olacak. Şubat ayında Alman yayınlarında çıkan ön incelemelerde save durumlarının belirleyeceği şeyler olarak hangi karakterin Witcher 3’te karşımıza çıkacağı ve geçmiş bunun haricinde bir takım seçimler gösteriliyordu. O dakikadan beri aksi bir beyanda bulunulmadı. Fakat bu özellik şimdilik sadece PC kullanıcılarına mahsus bir lüks. Zira Witcher 3’ün çıktığı diğer konsollarda Witcher 1 ve 2’yi oynamanız şimdilik mümkün değil. Kendileri gıcır gıcır, yepyeni nesil konsollar zira.
PS4 ve Xbox One Geralt’ın PC harici ziyaret edeceği iki konsol. Şu an için oyun başka bir konsola çıkacakmış gibi gözükmüyor. CD Projekt RED ilk Witcher’ı çıkarttığında küçük, bağımsız bir firma olarak hayatını sürdürüyordu belki ama artık büyük oyunculardan biri. Bunun en büyük kanıtı iki konsol üreticisinin de CDPR’ı altı-yedi ay önceden arayıp Witcher 3’ü yeni nesil konsollarına çıkartmaları için davet etmiş olmaları. Firmanın iki devle de iyi ilişkileri var ve Witcher 3 bu ilişkilerin sonucunda iki konsolun da özelliklerini bir hayli yüksek derecede kullanan bir oyun olacak. Oyunun PS4 sürümü Share butonunu, Xbox One sürümü ise SmartGlass’ı ve Kinect ses komutalarını kullanacak. Yani büyü yapmak için televizyonumuza bağırabileceğiz.
Witcher 3’ün sadece yeni nesil konsollara ve PC’ye çıkması tabii ki grafiksel kabiliyetlerinin ne kadar yüksek olacağına delalet. CDPR yeni motoru REDEngine 3’e çok güveniyor. Ekran görüntüleri de zaten onların bu güveninin boşa olmadığını gösteriyor. Witcher 3 açıklandığı andan beri yayınlanan her ekran görüntüsünde, her oynanış videosunda daha da güzel gözüküyor gözümüze sanki.
Ama bu oyunun olayı grafik değil, değil mi? Yani evet, oyun çok güzel gözüküyor ama biz Witcher serisini çok güzel gözüktüğü için efsane yapıp dilimize pelesenk etmedik. Bizim için Witcher Geralt’ın hikâyesiydi, evrendi, dünyanın canlılığıydı. Sırtını bir filme ya da orijinal bir fikire değil de, edebi bir işe yaslayan nadir işlerden oluşu ve bunun hakkını verişiydi. İşte Witcher 3’ün de en kuvvetli yanı yine burası. Yapımcılar oyunda 50 saatlik bir hikâye modu vaadediyorlar. Yani Witcher 3 paranızın hakkını en ziyadesiyle veren oyunlardan biri olacak. Bu 50 saat içerisinde açık dünyada gezip, pek çok zor seçimle karşı karşıya kalacağız. Bu açık dünya sizi yanıltmasın, yapımcılar üstüne basa basa bunun Skyrim gibi bir açık dünya oyunu olmadığını söylüyorlar. Buradaki kasıt oyunun vurgu yaptığı nokta. Witcher 3 “açık bir dünyada geçen hikâye bazlı” bir oyun olacak. Oyunun her yerine sinmiş bu. Dünyayı “36 farklı duruma” sokabileceğiz seçimlerimizle. Gittiğimiz kasabalar daha yoğun olacaklar, her birinin ayrı bir hikâyesi olacak. E3’te gösterilen demoda Geralt bir “ruh” tarafından dadanıldığına sakinlerinin inandığı bir kasabaya gidiyordu. Kasabanın yaşlıları ruhun yozlaşmayı cezalandırmaya geldiğini, suyuna gidilmesi gerektiğini söylerken, gençler daha tezcanlıydı. Hangisinin tarafını seçeceksiniz? Tamamen size kalmış. Yalnız sonuçlarıyla yaşamak zorunda olan da sizsiniz. Eğer gençlerden taraf tutarsanız aslında onların liderinin derdinin yaşlıları katledip, kasabanın kontrolünü ele geçirmek olduğunu öğrenebilirsiniz. Ve bir daha o kasabayı ziyaret ettiğinizde yerinde bir harabe bulabilirsiniz. Gençler kendi aralarında güç savaşlarına devam edip, kasabayı felakete sürüklemişlerdir çünkü.
Oyunun içerisindeki seçimler oyunun sonunu da etkileyecek. CDPR oyunun finali için üç epilog düşünmüşler. Bu üç epilog oyundaki seçimlerimizin direkt bir sonucu olacak. Anladığımız kadarıyla Mass Effect’in üç epilogu gibi “renk kodlu” ve “son dakika seçimiyle idame ettirilen” bir hali yok. Hikâye içerisinde süregelen “yüzlerce” alt konu sonda bağlanacak ve üç epilogdan biri haline gelecek. 50 saatin mükafatını alacak mıyız şu an söylemek zor, ama CDPR’ın üstüne basa basa yineleyişi bize en azından onların özgüveninin yüksek olduğunu gösteriyor. Kelebek etkisini en rahat gözlemleyebileceğimiz oyunla karşı karşıya olma ihtimalimiz fazla.
Oyunun dünyası da hikâyesi kadar dinamik olacak. Kaynak ve para için avlanabileceğiz (fakat bu XP getirmeyecek). Alıp, satıp, ekonomiye can verebileceğiz ve dünyanın finassal git gelleri bizim de katkımızla değişebilecek. Şehirlerde ve kasabalarda ziyaretlerimiz sırasında kart oynayarak ve balta fırlatarak vakit öldürebileceğiz. Ama kasabalılarla da iyi geçinmek zorundayız, bir yanlışımızı görürlerse bizi gardiyanlara ispiyonlayabilecekler. CDPR her NPC’yi “ikna edici bir arkaplan hikâyesiyle” tasarlıyor olacak. Bu NPC’lerle, adalarıyla, kasabalarıyla ve şehirleriyle daha büyük bir dünyayla karşılaşacağız.
Dünya büyüdükçe Geralt’ın yapabileceği şeylerin sayısı da büyüyecek. En basitinden artık zıplayabilen kahramanımız QTE’leri elinin tersiyle itip, Fallout’ın VATS sistemi benzeri bir “uzuv” hedefleme mekaniğine merhaba diyecek. 60. levela kadar yükselebileceğimiz oyunda yeni büyüler, yeni saldırılar da bizi bekliyor. Biz şahsen etrafı ateşe verebilmesine olanak tanıyan Ignii büyüsünü ayrı bir sevdik. Geralt beş “magic sign”, iki “combat stance” ile başlayacak. Karakterimiz geliştirikçe alternatif büyü atma modları açabileceğiz. Bunlar direk büyülerimizin güçlü versiyonları değil, farklı taktiksel fayda kazandıran yeni büyüler gibi olacaklar.
Ne demiştik? Saygı duyun. Oyuna değilse bile, CD Projekt RED’e. Oyunculara “en iyi kullanıcı deneyimini yaşatmak” adına en büyük, en fazla bel bağladıkları oyunlarını DRM’siz çıkaran bir firmadan söz ediyoruz. “DLC’lere inanmıyoruz, yamalar, düzeltmeler ve ek içerik oyunculara bedava verilmeli” diyen bir firma. Tekrar altını çizmekte fayda var, CD Projekt RED’in işi, gücü, tek uğraşı, tek oyunu Witcher 3. Onların eğer Witcher 3 patlarsa, herkes korsan indirirse ya da alıp bitirdikten sonra direk satarsa sırtlarını yaslayabilecekleri bir Call of Duty’leri, bir FIFA’ları, bir Assassin’s Creed’leri yok. Onlar sırf daha uzun süre insanların PC’lerin de ve konsollarında takılı kalsın diye çekirdek oyunla uyuşmamasına rağmen multiplayer modu ekleyecek bir firma değiller. Açıkça da söylediler Witcher’da multiplayer’ın yerinin olmadığını. CDPR’ın işi gücü bize daha iyi bir tecrübe sunmak. Sonunda bu neye varır bilmiyoruz. Ama şu an için 2014’ü heyecanla beklememizin başlıca sebeplerinden biri.