Tim Van Düğünde
Murat: Burak sen kapıda dur, Berk sen yemek servisiyle ilgilen, Fatih helaya biri kusmuş git onu temizle, Ant sen de helanın kapısında dur, konuklara peçete ve kolonya dağıt..
Ant: Eee.. Tabiy, yaparız abi de.. Sen bizi düğüne çağırınca tam olarak bööle bişey hayal etmemiştik.. Daha farklı, yani konuk olaraktan..
Murat: Şindi ben size durumu şööle izah edeyim.. Biz kimiz? Tim Van.. İşte Van kısmı ben oluyorum, Tim kısmı da siz.. Hadi canım.. Hadi özel timim benim.. Halledin şu işleri, kalbimi kırmayın.. Yoksa kafanızı kırarım..
Grup halinde: Hemen gidiyoruz canım abim!
(Bir yarım saat sonra)
Berk: Ben şu kızı dansa kaldıracam..
Burak: Hangisi? Beyaz elbiseli olan mı?
Berk: Beyaz elbiseli dediğin Mine, sersem.. Gelinlik o.. Yavaş iç sen, şimdiden kafayı buldun..
Burak: Ben kafayı bulmam.. Ne kadar içersem içeyim, hıyps, kesinlikle sarfoş.. sarff.. söörh..
Berk: Tamam tamam anladık.. Sarhoş olmuyosun sen..
Burak: Bana karışma tamam mı.. Ben bir bireyim.. Özgürüm beaan..
Berk: Tamam anam, sen bir bireysin, ama sarhoş bir bireysin.. Helaya kadar eşlik edeyim sana, yüzünü yıkayıp ayık bir birey haline gel..
Burak: Sie! Git kaldır sen mor elbiseli kızı dansa.. Ben kırmızı elbiseliyi kaldıracam.. Komporsitö yapacam onunla.. Komparsitu.. Kom..
Berk: Lan! Lan dur! Eyvah, gitti adam..
Murat: Benim baldızı dansa kaldıran kim? Seçemiyorum bu uzaklıktan..
Berk: Eee.. Dışardan girmiş abi o.. Davetiyesi yok.. Biz hallederiz..
Murat: Burağa benziyo.. Bi dakka lan, naapıyo o? Üstüne kustu kızın.. Ulaan! Ulaaağyn!
Berk: Arkadaşlar yakınlarda cami var mı? İmamı kaldırın, iş çıktı ona..
(O esnada, başka bir yerde)
Ant: Abi bu yaptığımız doğru mu? Yani peçete ve kolonya parası almak konuklardan.. Adet diildir de..
Bahadır: Şiişşt.. Karışma.. Helanın kapısında dikiliyoruz yarım saattir, bedava mı yapacaz.. Ayrıca tanesi ikiyüzellibintörkişlira, sudan ucuz.. Nedir yani..
Ant: Tamam da, Murat görürse..
Bahadır: Görmez olm.. Evleniyo o, helayı kontrol mu etçek.. Şişt, arkadaşım.. Tuvaletimiz ücretlidir, ona göre.. Küçük üçyüz, büyük beşyüzbinlira.. Küçük diye giriyosunuz iki saat çıkmıyosunuz, kontrol yapıyoruz ona göre.. Kime diyorum.. Çık dışarı, çık! Kokusu buraya kadar geldi be!
Ant: Abi o kapıyı fazla zorlama istersen.. Zira..
Bahadır: Ne demek canım, hizmet veriyoruz burda, akşama eve ekmek götürcez.. Eşşek kibin ödiycek büyük parasını.. Aç ulan kapıyı! Aç.. Aöööö.. Öeh..
Ant: Murat içerdeydi abi, zorlama kapıyı dedim ben sana.. Bahadır? Ses ver? E kafan o delikteyken konuşamazsın tabi, dedim ben sana..(Aynı anda, bambaşka bir yerde)
Fatih: Doldur doldur.. Şu pastalardan ver, bir miktar da meze alayım..
Melih: Hoca naapıyon sen? Daha servise çıkmadı bunlar, yarısını götürdün.. Konuklar ne yiycek?
Fatih: Konuk umduğunu değil bulduğunu yir oğlum.. Olmadı şurdaki pastaneden ikiyüzelli gram kuru pasta, iki litre de limonata alırız, hepsine gani gani yeter.. Sen mezeleri uzat, mezeleri..
Melih: Eh insaf yani.. Ceplerinde boş yer kalmadı, koya koya Mobi Dik gibi oldun, hala götürüyosun.. Ayıp oğlum..
Fatih: Ne ayıbı be! Öğrenci adamız, bir haftadır doğru dürüst bişey yemedim.. Bunlar bana bir ay gider.. Ziyafet çekerim valla.. Ahah şarap var şurda.. Kaliteli bişeye benziyo.. Uzatsana şunu..
Murat: Buyur Fatihçiğim, ne demek..
Fatih: Sağol abi.. Abi? Murat? Abi durumu izah edeyim ben şimdi, eööö..
Murat: Ne izahı Fatihçiim? Yalnız sen şöyle gelsene biraz, orkestrayla ilgili bi problem var da..
(On dakika sonra)
Davulcu: Valla davulun patlak kısmına nasıl bu kadar çabuk parça buldun anlayamadım abi.. Helal olsun, gayet de güzel oldu.. Deri bu di mi?
Murat: Deri, evet.. Bi arkadaş yardımcı oldu.. Fazla kurcalama, derhal güzel bişey çalmaya başla..
Mine: Murat bizim çocuklar nerde? Başta epey kalabalıktılar, geriye kimse kalmamış.. Ayrıldılar mı?
Murat: Ayrıldılar hayatım, evet.. Başka bi alemde acil işleri çıktı, uzun bir zaman göremiycez onları.. Ecel işte. En mutlu gününde bile..
Davulcu: Abi biri dans pistine kustu.. Maşallah amma çıkarmış herif, yarısı gitti pistin.. Ehehe..
Murat: Can diil mi o? Evet evet, Can.. Hayatım bana az müsaade etsene, şimdi geliyorum..
(Yarım saat sonra)
Ant: Alo? Aloa? Kimsin?
Murat: Benim sersem.. Hazrola geç, durumu bildir..
Ant: Emredersin komtanım! Davetliler hazır, konuklar hazır, Tim Van sağ kalan kadrosuyla hazır, sizi bekliyoruz.. Artık gelseniz de..
Murat: Hah, ben de onu diycektim.. Şimdi biz gelemiyoruz..
Ant: Hö? Nası yani abi, başkasının düğünü mü bu? Niye gelemiyonuz?
Murat: Şimdi biz yengenle uçaktayız.. Karayiplere uçuyoruz.. Hani yeni tasarım için sizden topladığım paralar vardı ya.. Estafurullah, ne haracı.. Kendi hür iradenizle şeettiniz siz onları.. İşte diyorum ki yeni tasarımı Karayiplerde yapayım.. Daha rahat olur yani, ortam ferah, püfür püfür..
Ant: Ama.. Ama abi.. Karayip?
Murat: Evet evet, orası.. Hadi kapatıyorum ben, uçak kalkıyo.. Haa yalnız düğün faturasını ödemeyi unutmuşum, bi zahmet siz hallediverin onu.. Beş altı milyar bişey tutuyor, nedir yani.. Tamam mı canım? Hadi herkese selam.. Çav!
Berkay: Nooldu ne dedi abi? Geliyolar mıymış?
Ant: Eaa.. Geliyolarmış, evet.. On dakka sonra burda olurlar.. Yalnız benim acil bi işim çıktı, bana müsaade.. Siz halledersiniz artık geri kalan işleri.. Bi de fatura varmış galiba, onu da hallediverin!
Bir yastığın köşelerini kırk yıl boyunca paylaşmanız dileğiyle..